- 288 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SITKI BEY
SITKI BEY
Mesleğine nokta koyduğunda geride otuz dokuz yıllık meslek hayatını bıraktı. Göreve başladığı ile bitirdiği arasındaki heyecanı hep aynı kaldı. O amatör ruhu hep sürdü. Emekli olmanın zamanıydı. O da öyle yaptı emekli oldu.
Emekli olduktan sonra, hiç değişmeden sabah evden çıkar, karşı bakkala kadar yürür, ekmeğini alır, koltuğunun altına gazetesini koyar, eve dönerdi. Sürekli gazete okuma alışkanlığına ara vermeden devam etti. Bu sabahta aynı şeyi yaptı. Ekmeğin yanında gazetesini de aldı. Sürekli okuduğu bir gazetesi vardı onun yanına da keyfi olduğunda bir başka gazete alıyordu. Boş zamanı kimine göre çoktu, kendine göre yoktu. En boş zamanında zihni doluydu sürekli düşünüyor sonra düşündüklerini yazıyordu.
Kapının önüne geldi, zilin düğmesine bastı. Açılan kapıdan başını uzattı. “Dış kapı açıktı. Asansörü çıkarandan Allah razı olsun. Yoksa dizde derman mı var merdivenleri çıkacak? Çayda demi de mis gibi kokuyor, hiç böyle koku almamıştım.” dedi. Elindeki ekmeği mutfağa bıraktı. Geri çıktı. Çalışma odası olarak kullandığı odaya gitti. Gazetelerini masanın üstüne koydu. Sandalyeye oturmadan, gazetenin birinin, sonra diğerinin manşet haberlerine baktı. Ne yoktu ki?
Eylül ayı enflasyon oranı vardı ilk sayfada. Göz gezdirdi. “Yalanınız batsın. Fiyatlar bu kadar yüksekken bu yazdığınıza siz inandınız mı? Dedi.
Mutfaktan gelen ses böldü okuduğu haberi.
“Çayını doldurdum.”
Kahvaltıda yalnız ikisi vardı. Eşi ve kendi. Üç çocuğu da evden ayrılmış ha deyince gidilmeyecek uzak yerlerde yaşıyorlardı. Küçüğü oğlu askerdi. Büyük oğulları Kadir giderken çok üzüldüler. Askerliğini yedek subay olarak yapıp geldikten sonra yanlarında fazla kalmadı. İçinde yurt dışı hevesi vardı. Gözleri yaş içinde kalacağını bilerek izin verdiler. Bundan sonra ara sıra gelmenin dışında artık eve dönmeyecek, gittiği ülkede yaşayacaktı.
İkinci çocukları Şeref evden ayrılırken, ayrılığın acısını tatmış birileri olarak katlanmanın kaçınılmaz olduğunun farkındaydılar. Annelerinin tesellisi şuydu.” Aç değiller, açıkta değiller.” Askerlik bitip geldiğinde, küçük oğulları Yusuf’un gideceği de şimdiden belliydi. Şeref; ağabeyi gibi yurt dışına gitmedi ama başka bir İl’e yerleşti. Küçüğü sürekli bende yurt dışına gideceğim dediğini biliyorlardı.
“Çocuklarımın rızkını veren Allah dağınık vermiş. Kanatları tüylenen serçe yavruları gibi, birer birer yuvayı terk ediyorlar. Can sağ olsun da…”diyordu ikisi de. Kahvaltı masalarında çok şey vardı. Sıtkı beyin hanımının eli boldu. O her sabah kahvaltıda ve yemeklerde sürekli ne koyarsa masaya bol koyardı. Annelik içgüdüsü vardı birazda. Belli etmese, bir gün kapı açılacak çocukların üçü birden, kurtlar gibi açız diyerek geleceklerini hayal ederdi. Birazda fazla fazla koyması bundandı. Bunu eşine sıkılır söyleyemezdi. Söyleseydi kim bilir ne derdi yılların öğretmeni.
Mesleğinde elde ettiği bazı prensipleri evde de uyguladığından çok hayal kurmadan daha gerçekçi düşünmeyi becerirdi. Gazetenin manşet haberlerini de bu gerçekçilik ışığında okuduğundan hepsine kızardı. Hatta bir seferin yüksek sesle bağırdı.
“Bir seferde kardeşim halkın hoşuna gidecek bir şey yazın. Güya gazetecisiniz. Yazdıklarınıza bakın.” Okuduklarından memnun değildi. İki gazeteyi de bu yüzden alıyordu. Bir doluya tutuyorsa, diğeri ile yağmura tutulmuş gibi olup teselli oluyordu. Çocuklar haklı yurt dışı hayaliyle yaşarken. Bu ne kardeşim. Utanın. utanın.” Kızdığı hiçbir gazeteci yoktu yanında o boş duvarlara bağırıyordu.
Son günlerde aşırı kızgındı. İyi gitmiyordu vaziyetler. Ortada bir huzursuzluk vardı. Çok basite indirerek,” bu kadar kim yiyecek, doldurmuş masayı, dedi. Eşi; ağzını açtı. Hep hayal ettiği cümlenin ilk kelimesini söyleyince hemen sustu.
“Çocuklar.”
Sıtkı Bey, cümleyi tamamlamasını bekledi. İçine düşen hasret ateşini saklamaya çalışarak. Birinde ana yüreği vardı da diğerinde baba yüreği olmaz mıydı?
“Haklısın Bey,” dedi.” Çocukların zamanında böyle bol koyuyordum. O’nu söyleyecektim.” Açık alana bakan mutfak penceresinden çok uzaklara buğulu gözlerle baktı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.