- 660 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir ayrılık hikayesi
Babam bir ikindi vakti evimizin eski tahta kapısını aralayarak içeri girdi. Beklenen günün geldiğine o gün şahit oldum. Sene 1970 di, ilk okulu hevesle bitirmenin heyecenını yaşıyordum. Köyde orta okul olmadığından , sekiz kilometre mesafede ilçemiz Gölbaşına gitmem gerekiyordu. Dedemin ikinci oğlu olan Saffet’in öz babam olduğunu ,çevreden duyarak ,algılayarak öğrendim. Yüreğime ağır taş çoktan oturmuştu.
Babam görünüşte sert ,otoriter ,dünyayı ben yarattım havası içindeydi. Onun için adını tam koyamadığım korkularım yüzünden ,köye geldiği zamanlar ahıra ,büyük annemin konuşup dertleştiği kara keçilerin yanına giderdim. Üzerimde beni bir gün götürecek hissi vardı zannediyorum. Beklenen günün geldiğine o gün babamı gördüğümde şahit oldum.
Dalgalı siyah saçlı ,yuvarlak yüzlü ve orta boylu babam yakışıklılığını babasından almışa benziyordu. Ciddi duruşundan ,yüzü gülmeyen biri sanılsada ,konuşurken kelimelerin altında garip bir gizemin olduğunu hissediyordum. Dedemin erkek çocuğunu sevmediğinden belkide ihtiyacı olan sevgiyi hiç göremediğini zannediyordum.. Gri renkli takım elbisesiyle okumuş ,memur birini andırıyordu.
Eylül ayının ilk haftası ,okulların açılmasına az kalmış,kayıtlar başlamıştı. Babam dedemle koyu sohbete daldılar. Sonra sohbetleri çirkin bir tartışmaya dönüştü. Beni götürmek için geldiğini konuşmalarından anlıyordum. “Beni sen okutmadın ben çocuklarımı okutacağım “ diye nara atar gibi bağırıyordu.
Hıçkıra hıçkıra ağladığımdan ,ayaklarım titriyor,zor ayakta duruyordum. Beni neden dedeme verdiler ,niye bunları bana yaşattılar düşüncesi beynimde kuş gibi durmadan ötüyordu. O gün benim için unutulmaz hüzün dolu saatlerdi.
Dedem ben kızımı vermem derken bende gitmem diye direniyordum. Bağırışlar sokaktan geçenleri merak ettirip “ bu evde neler oluyor” düşüncesi çoğunu eve getiriyordu. Evin içi insan kaynıyor ,her kafadan bir ses çıkıyordu. Saatler süren tartışma sonucu babam büyük bir yemin etti. “ ya verirsin kızımı götürüp okuturum ya da evlatlıktan ömür boyu silerim. Adını hiç anmam “ dedi. Bu sözler çocuk halimle kulaklarımda derin yankılar uyandırdı. Öfke dolu olan babam kapıyı hızlıca çarpıp çıktı.
Dedem babam gittikten sonra ikinci gün kendine geldi. Düşüncelere dalıp dalıp kayboluyordu. “ Ben ölürsem bu kız ortada kalır “ deyişini büyük annemle sohbet ettiğinde duydum. Biraz sakinleşip kendine gelince ,babamın yanına gönlünü almaya ve çözüm bulmak için Çelikhan ‘a gitti. Orada neler olduğundan bilgim olmadı. Yalnız gizli bir anlaşmaya vardıklarını sonradan öğrendim. Gölbaşında kayıtlar doldu,Çelikhan‘ a kayıt yaptırıp,o kayıtı Gölbaşı’na aktarılacağı senaryosunu bana anlatmaya karar vermişlerdi. Hasrettin hocanın göle yoğurt mayalaması gibi bir şeydi aslında. Ya tutarsa !
Dedem annemle beraber köye gelirken yarı yolda ,göksu ırmağının kenarında otobüsten inmiş ,”kızımın gidişini gözüm görmesin ,yoksa anlaşmadan vazgeçebilirim “ demiş. Köye annem çocuklarıyla geldi. Dedemin orda beni beklediğini ,kayıt yaptırıp döneceğimizi söyledi. Ben inanmış hazırlanmaya başlamıştım.
Göksu ırmağı kenarında inen dedem bir buçuk saatlik yolu yaya yürüyerek köye gelmiş Fatma teyzelere saklanmıştı. Gelini ve Fatma teyze vakit kaybetmeden bize gelip anneme gülümseyerek sorular soruyordu. Anlaşma pilanını annem iyi kullanıyor ,bana söylediğinin aynısını anlatıyordu. Bir gariplik olduğunu seziyor konuşulanları dikkatli dinliyor ,dedemin yukarda olduğunu, Fatma teyzeden duyuyordum. O an beni kimse tutamazdı. Annem beni durdurmak için çok uğraştıysada fayda etmedi. Yukarı mahalleye koşar adımla tazı gibi gidiyordum. Dedem cami önünde elleri koynunda oturmuş hüzünlü halde beni bekliyordu. Beni görünce ayağa kalkıp,elimden tutup eve geldik. Annem zehir zemberek sözlerle dedeme var gücüyle bağırıyor kandırdığını söylüyordu. “ Hani kıza görünmeyecektin “ deyip komşuya küsüp gitti. Köyden gidecek vasıtayı beklediği belliydi.
Dedem kıyafetlerimi ufak bir bohça yapıp eline alıp ,anneme haber yolladı. Beni vermekten başka çıkar yolu görünmüyordu. Köyümde geçirdiğim çocukluğum mutlu hatıralarla doluydu. Sevmeyi sevilmeyi çok güzel yaşamış şanslı çocuklardandım. Koca on yıl beş dakikalık zaman yolculuğunda sanki hiç yaşanmamış yalan gibiydi. Zaman gün batımıyla durmuştu. Son giden cipe dedem beni bindirirken kelepli ellerimiz ,cipin hareketiyle boşlukta kaldı. Annemin büyük bir şey başarmış gülümseyişini hiç unutmadım. Ayrılıklar yarı ölümmüş meğer ne yerinde bir sözmüş.
Arabadan arkaya baktığımda dedemin bir nokta gibi yavaş yavaş yok olduğunu gördüm.Altmış bir yaşını yaşamama rağmen o günleri hatırlamakta ve yazmakta çok zorlandığımı bugünde farkına vardım.
Feride
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.