- 343 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EĞİTİM ÜZERİNE DENEMELER
EĞİTİM ÜZERİNE DENEMELER
Eğitim büyük bir sorun. Yıllardır bu sorun tartışılır durur. Ama bir yol bulunamaz. Çıkış yok. Sanki bir ormandayız çıkış yolunu bulamıyoruz. Çünkü kılavuzumuz yok. Eğitim üzerine kafa yoran uzmanlarımız yok. Yahut var da kimse kaale almıyor. Veya bürokrasi "her şeyi ben biliyorum" diyor, burnundan kıl aldırmıyor. Hükümet edenlerin bu konuda bir projesi yok.
Neden bir çıkış yolu arayan yok? Neden aramıyoruz?. Bunun nedenleri üzerinde duracağız. Bir eğitimci olarak yıllardır düşündüğüm bu mevzuda birçok yazı yazdım. Hepsi eski evraklarda kaldı. Şimdi gün yüzüne çıkmayı bekliyor. Ama ben 25 yılın tecrübesini şimdi ortaya dökecek, kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum.
Öncelikle neden bu sorunu kavrayamadığımız, neden hal çaresi bulamadığımız anlatmak isterim. Eğitim meselemiz aslında oryantalizmin bize armağanı. Doğuyu geri bırakmak isteyen bu sistematik çalışma önce doğuda saat gibi işleyen eğitim sistemini çökertti.
Doğu eğitim sistemi dine dayalı ve uygulamaya yönelikti. Örneğini Ashabı-ı Suffa’dan alan bir eğitim modeliydi bu. İbadethaneyi içine alan bir eğitim kurumu. Mabedin içinde veya ona bitişik. Yatılı ve gündüzlü biçimini de içinde barındırıyordu. Hocaları peygamberdi. Baş hoca ve ileri gelen ashabın önderleri öğrenci-hocalardı. Hatta okuma yazma öğretmenleri gayr-i Müslim esirler bile olmuştu.
Günaşırı öğrenciler, part- time öğrenciler, serbest öğrenciler hepsi hepsi oradaydı. İslam yayıldıkça yeni medreselere ihtiyaç oldu. Cami ve mescitler yanında müstakil medreseler cami ve mescitlerin etrafını sardı. Nizam’ül Mülk medreseleri, Herat, Buhara, Taşkent medreseleri bir bir sökün etti. En son Osmanlı medreseleri en büyük halkayı teşkil etti.
Dini ve dünyevi ilimlerin bir arada okutulduğu bu medreseler Dar’ul kurralar, Dar’ul hadisler, Dar’ ul Elhanlar branşlaşmış medreseleri oluşturdu. Medreselerde mantık ilimleri yanında, matematik, fen bilimleri de okutuluyor, yazılan eserler büyük ihsanlarla karşılanıyor, edebiyat baş tacı ediliyor, dünyanın neresinde bir alim olsa getiriliyor, İslam ülkelerinde tüm bilim adamları el üstünde tutuluyordu.
Bu hale nasıl geldik? Önce medreseler tefessüh etti, dahası cami ve mescitler ilim meclislerinden, münazara meclislerinden soyutlandı. Sonra medreselerden akli, fenni ilimler kaldırıldı. Sonra medreselerde beşik ulemalığı icat edilerek bilim yok sayıldı.
Doğunun geri kalışı, batının yükselişi bu meselede saklı. Haçlı seferleri ile doğuyu tanıyan batı kütüphaneleri yaktı, bazılarını da ülkesine götürdü. Önce onları çevirdiler, sonra sahip çıktılar, projeleri kopya ettiler, Rönesans ve reformları o bilgiler ışığında yaptılar, ama biz ne yaptık, hep geri gittik, hep hazır reçetelere kandık. hep maksatlı dezenformasyonlarla oyalandık. Hiçbir ciddi araştırma yapmadık, sorunun temeline inmedik, sürekli sistem değişikliğine gittik. Acele aldık, çabuk bıraktık. Ve bu günlere geldik.
Yok, kredili sistem, yok ders geçme, yok ortalama tutturma, yok bakalorya sistemi. Bir de sbs, ygs sınav sistemi test sınavlarına uyarlı öğrenciyi dershane okul ikileminde çarmıha gerdi, o yetmedi etüt merkezleri, o yetmedi matematik okulları, yetmedi yaz kursları, kamplar; öğrenciler tam bir yarış atına döndü. Gençler hayatlarını yaşayamadılar. Düşünmek yerine kendilerini şıklarla ifade etme, kolay tahriklere kapılma, kitap okuma yerine facebook, tweeterle hayatını sürdürme kolaycılığına kapıldı. Şimdi de AVM’lerde ömür tüketen, sinema ve cafe köşelerinde pinekleyen, marka tutkunu, az çalışan, çok kazanma peşinde koşan , kültürsüz, dahası popüler kültürlü zavallılar sürüsü yetiştirdik.
Şimdi ne yapacağız? Bu kuyudan nasıl çıkacağız? İşte büyük sorun da burada. Alfabe değişikliğiyle büyük kültürden koparılan nesiller kitaplardan uzaklaştırıldı, kahve köşelerinde oyunlara mahkûm edildi. Şimdi okullarda bilgi küpü haline getirilmek istenen nesiller kopyadan başka çıkış yolu bulamamakta ,üniversiteye girmeyi ve üniversiteyi bitirince işe girmeyi dershanenin test öğretimiyle başarmaya çalışmakta, bu uğurda dev iştahlı dershane canavarını doyurmaya güç yetirememektedir.
Şimdi ne yapmalı? Elimizde hazır reçete yok. Hasta ortada, hastalık biliniyor ama tedavi için hazır bir ilaç bulamıyoruz.
Ne ileri bir ülkenin sistemini kopyalamak akılcı olur, birçok örneği senteze kavuşturmak. O halde ne yapılmalı ? Bence bu konuda uzun ve derin araştırmalara ve bu araştırmaları yapacak uzman akademisyenlere ihtiyacımız var. Eğitim fakültelerinin ileri ülkelerinin eğitim sistemlerini ve ayrıca kendi eğitim tarihimizi incelemeleri , ve bu alanda doktora tezleri yapmaları, ayrıca eğitim fakülteleri yapacakları araştırmalarla yeni eğitim sistemleri ortaya koymaları, bu teorilerini pratiğe dökecekleri deneme liselerine, deneme ortaokullarına, deneme ilkokullarına, hatta deneme anaokulu ve meslek liselerine ihtiyaçları olacak. Bu deneme okullarında denenerek ortaya konacak sistemin gönüllü aileler ve öğrencilerle , fakültenin teorik ve pratik desteğiyle değişik sistemler somut olarak ortaya konulmalı, isteyen liseler bu deneme okullarından örneklemeyle, yine aynı akademik kurumdan destek alarak uygulaması sağlanmalıdır.
Böylece ortaya çıkacak değişik eğitim sistemlerinin birbirini destekleyerek mükemmele en yakın eğitim sistemine ulaşılması sağlanacaktır.
Ahmet Kemal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.