- 379 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Özveri
Özveri bir insanın kendi ihtiyaçlarını gözardı etmeden, ötekine sunduğu en büyük sosyal, psikolojik, etik ve kültürel incelikleri içinde toparlayan uygar bir davranış biçimidir.
Her şeye rağmen bu kelime kapasitesi gereği gerçekten içerik ve anlam bakımından sade bir kelimedir. Kültürel normlar ve yaşam biçiminin tarihsel analizi yapıldığına ve göz önüne alındığında özveri/ diğerkamlık’da insanlık tarihi kadar eski ve köklü bir kelime olarak günlük hayatta yerine alarak sağlam bir temele dayanmaktadır. İnsan varoluşu gereği toplumsal ve komünal bir varlık olduğu için başlarda ‘almak’ ve ‘vermek’ doğalken, bu durum yerleşik yaşam biçimine geçtiğimizde şartların getirmiş olduğu gerekçlerden kaynaklanan dönüşümü ve gönülden, karşılık beklemeden, ama köleliğe de gitmeden insanın kendi kişiliğinden gelen özüyle, sözüyle, sevgisiyle, saygısıyla varolma felsefesini ruhunda hissetmesini özveri olarak tanımlamak daha doğru bir tespittir. Her ne kadar felsefi olarak özgeci bir görüşü içermiş olsa bile bu durumu daha çok günlük yaşamsal normlara yapmış olduğu katkıları göz önüne alarak değerlendirmek bu kavrama gereken saygıyı göstermek olacaktır. Çünkü “özveri” bir insanın kavrama kapistesini aşan onu kendinden daha ileriye taşıyan bir kavram olarak karşımızda duran Himalaya ve Ağrı dağı gibi doruğuna erişmenin hiçte kolay olmadığı bir gerçekle karşılaştırır bizi.
Özden vermek olarak tercüme etmek belkide bu kavrama yapacağımız en büyük iyiliktir. İnsani boyutların bütün sınırlarını zorlayan ve psikolojik bir derinlik, sosyal bir kafa isteyen özveri bu davranışıyla içerisinde sınırsız güzellikleri saklayan büyük bir hazinedir. Doğruluğun, dürüstlüğün, söz vermenin de ötesinde kocaman bir dünya vardır özveri’nin arkasında! Ötekine sadece gereksinim duyduğu şeyi vermenin çok ötesinde ki kişisel bir eylemdir. Vermek, ama içten vermek, bahşetmek, itham etmek, tevazunun ve tevecühün yürekten getirdiği bir gönüllüktür de özveri aynı zamanda. Ama bu hiç bir zaman kötüyle kullanılma, angarya haline erişmeyle karıştılmaması gereken sosyal bir içeriği olan yaşamsal bir gerçeğidir insanlığın. Özveri ekonomik durumdan daha çok gelecekte olacak ve olma ihtimalleri sağlam bir zemin hazırlayarak, onu soyutlamadan, özverinin özünü onun içinden çıkarmadan, sadece “verme” eylemine indirgemeden takındığı bir tavır olarak kalması en makul yoludur. Burada şahsi bir beklenti, umma veya başka amaçlar kesinlikle özveri olarak değerlendirilemez ve de değerlendirmesi özveriyi, kendi özünden kopararak uzaklaştırır. Çile çekerek, bir hedefe odakalnarak katlanmış olduğu fedakarlığı özveri olarak değerlendiremeyiz. Kendi dışımızda kalan dünyayla daha huzurlu, daha mutlu, gücümüz ve imkanlarımız ölçüsünde, içimizden gelen duyguların, düşüncelerin, mentalitenin, doğa ve diğer varlıklar için merhametin dışında kalan bir kişilikle bütünleşerek yaptığı bir eylemler toplamıdır özveri.
Yani dilenciye verilen mehamet sadakasıyla özveri kesinlikle birbirinin aynısı olmayan kişisel bir tavırdir. Özveriyi merhametten ayırmazsak, kavram kesinlikle özünü kaybetmiş içi boş, dışı güzel renklerle boyanmış bir nesneden başka bir şey ifade etmez. Özveri, diğer tarafın kendimiz gibi yaşaması gereken bir konuma getirmek için insanın kendi içinden bir şeyler vermesidir. Bu bakımdan özveriyi sadece kişisel bir davranış biçimi olarak değerlendirmekte ona yakışmayan bir yorum olu. Sosyal yanı ağır olan özverinin yerini başka hiç bir kavram dolduramaz. Yaşamın devamını, özveriyle tanımlamak en doğru bir tespittir. Sadece çiçek, kızamık, verem, grip, lepra, sarılık ve bunlar gibi bir çok hastalıklara çare bulan bilim insanlarının çalışma şartalarını göz önüne alarak, bu kavramı değerlendirirsek özveri kelimesinin anlamını biraz daha mantıklı değerlendirme imkanına da ulaşmış oluruz. Buna ilaveten tarihte devrim yapan ve uğurda canlarını feda edenlerse saymakla bitmeyecek kadar çoğullara sahiptir. İnsanlık kendi gelişmesini, medeniyete erişemsini, insanca yaşamanın koşullarını yaratmıştır, ama bunu daha çoközverili şahsiyetler aracılığıyla gerçekleştirerek bu günkü yaşamamızın daha kolay olmasını hep bu diyalektik süreçlerle tamamlamaya çalışmıştır ve çalışmaktadır. Bunlar artık toplumsal bir saygınlık elde eden yüce insanlar konumuna erişmiş, kendi varlıklarını insanlığa armağan edenlerdir. Bu kişiler bir de toplumlara yeni normlar armağan ederek; eski işe yaramayan, bütün değerleri bertaraf ederek eşit paylaşım, adalet, özgürlük gibi kavramlarla özverinin altını sağlamlaşırmış ve ona bu günkü anlamını yüklemişlerdir. Zaten özverili insanlar bu yüzden topluma maledilmişler ve toplumda bu özverili şahsiyetler aracılığıyla daha güzel yaşamanın, yeni düşünce biçimlerinin farkına varmalarıyla gerçekleşmiştir.
Özveri genetik olarak kodlarımızdan geleceği gibi, eğitim, öğretim, kültür, sosyal yaşam aracılığıyla elde edilir. Ama o her şeyden önce ahlak, vicdan ve sevginin değişmez ana yurdudur. Vicdan ve ahlak her şeyin başı olduğu gibi yeryüzünün de evrensel bir değeri olarak çıkar bu bakımdan karşımıza. Sosyalleşmenin vazgeçilmezi, sevginin temeli “hoş görü’den” daha çok “özveri’nin” eseridir. Her doğan canlı eşit doğar, ama içinde yaşadığı koşullar insanın kişililiğini şekillendirdiği için eşit yaşama imkanına sahip olamaz maalesef. Bu da özverili olmanın koşullara bağlı olduğunu gösterir. Özveri dünyasal bir kavramdır ve teolojik bir anlam içermez ve teolojiye de ihtiyaç duymaz. Yani içinde yaşadığımız evrene aittir, onu buranın dışında aramak kitlelere resmi yalan söyleme biçimdir. Bu resmi yalanları da ancak politikacılar söylediği için, özveriyi biz buraya ait bir kavram olarak değerlendirme gerçeğiyle buluşuruz. Bazen işte bu içinde yaşadığımız toplumsal gerçekler bizi vicdanlı olamya iter. Vicdanlı olmak ise özverili olmanın temelidir. Yine de her insanı özverili olarak göremeyiz. Çünkü iyi de, kötüde öğretilir ve öğreniriz bu içinde yaşadığımız dünya da. Bazen de özveriyi tersinden anlar ve ötekinin yararına “her şeyden vazgeçen, vazgeçmiş” anlamına gelen içerikler yüzkleriz. Bu, bir insanın her şeyinden vazgeçmesi, varlığını, malını, sahip olduğu her şeyden feragat etmesi olarak anlaşılır maalesef. Oysa özveri toplumsallığı kavrama bilincinin temelidir. Yasadığımız dünya da özveriyi zedeleyen bir çok kavram, deyim, kelime, vecize ve Atasözleri bile vardır.
Örneğin “veren el, alan elden üstündür” sözü benim kişisel kanıma, yorumuma, düsüncelerime göre doğru değildir. Veren el kendini üstün görüp, alanı aşağılayan bir edayla bunu yapıyorsa, üstünlüğünü hakimiyet kurma dürtüsüyle içselleştirmiş bir “verme’ye” dayandırdığı için buna hiç gerek yoktur. Kendini kanıtlamak için egoistliğini toplumsallaştırma misyonu diyorum ben bu tür vermelere … Böylelikle veren partilerin seçim vaatlerinde verdikleri muğlak, özden uzak ve çıkara dayanan bir ilişki türü çıkarır ortaya. Ve çıkarlar sona erdiğinde veya sömürerek verme imkanı ortadan kalktığı için her şey sona erer. Bu yüzden şu anda aklıma gelen en güzel özveri; “az veren candan, çok veren maldan” verir deyimi çok yerindedir. Tarihi devrimler de bu sayede gerçekleşmiş özveri’lerin bir eseridir. Bu yüzden özveri, tarihsel olarak büyüteç altına alındığında toplumlar için ortak normlar yaratan birleştirici özelliğin en çok görüldüğü yerdir. Çünkü insanlar birikimlerini, birikimlerden elde ettiği sosyal, kültürel ve ekonomik zenginliği paylaştıkları için varlıklıklarını devam ettirebilmişlerdir.
Özveri, insanlık var olduğu günden beri var olan bir gerçeğidir insanın. İnsanlık ondan vazgeçemez, bunu tecrübelerden de bilir insanlık. Bu sayede var olmuştur ve bu sayede de varlığını da sürdürecektir.
İnsanlık tarihinin kazanmış oldu olduğu en büyük erdem, ahlak, vicdan ve sorumluluk bilincinin vermiş olduğu bilincin kazanımdır özveri. Bizi insan olarak var eden ve insanlık değerlerinin en başında gelen, kalan ve kalacak olan da yine özveri olarak kalmaya devam edecektir. Özveri kesinlikle kişisel çıkarlardan arınmış, sömürüyü sıfırlamış, statü kazanmak yerine statüyü bahşetmiş, ötekini mutluluğunu düşünerek kara vicdanlardan arınmaktır. Bir vücut ne kadar kara vicdandan arınmışsa o kadar özverili ve temizdir.
Kısacası özverili olmak, ahlaklı, vicdanlı, saygılı, beklentisiz bir düşünce dünyasına sahip olan bir kişilik yapısı kazandırılmış olan kimselerin içinde taşıdıkları, kendinden çok içinde yaşadığı toplumun aksaklıklıklarını tespit ederek onlara çözüm yolları ararken onu elestirmekten de çekinmeme gerçeğidir.
Daha özverili yanlarımızın ortaya çıkması temennisiyle hepinizi öpüyorum o kocaman yüreklerinizden. Özverili olun, özverili olmaya çalışın ve özverili olmanın bilincine erişmek için çaba harcayın.
SAYGILAR
Sosyolog Hasan Hüseyin Arslan - 05.12.2021
Saygılar!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.