- 617 Okunma
- 2 Yorum
- 6 Beğeni
AĞACIN DİLİ
~~AĞACIN DİLİ~~
Köyde yaşayan iki çocukluk arkadaşı, para kazanmak umuduyla gurbete çıkarlar. Biri henüz üç aylık evlidir. Diğeri ise farklı düşler peşindedir. İki arkadaş ne iş bulurlarsa çalışıp yarışırlar. Evli olan parasını kuruş kuruşuna biriktirir. Gözü arkasında bıraktığı eşine mektuplar yazarak hasretini bir nebze olsun giderir. Bütün hayali köylerinin yakınındaki sulak tarlayı almaktır. Bunun için çok çalışması gerektiğinin farkındadır. Nitekim öyle de yapar…
Diğer delikanlının ise böyle bir derdi yoktur. Kazandığını günü birlik yer ve parasını çarçur eder. Gel zaman git zaman artık köye dönme vakti gelmiştir. Evli olan genç yatağını yorganını toplar, yol için kumanyasını hazırlar. Eşine kavuşacağı günü iple çekmektedir, düşündükçe içi içine sığmaz. Arkadaşı ise çok mutsuzdur. Çünkü anne ve babasına el armağanı almaya beş kuruş parası yoktur. En kötüsü de ailesine hesap vermekten korkmakta, köydeki dedikoduları düşündükçe afakanlar basmaktadır. Soğuk bir sonbahar sabahı iki arkadaş yola koyulur. Kâh dinlenerek, kâh yürüyerek dere tepe aşarlar. Azıklarını su kenarlarında paylaşırlar. Köye yaklaştıkça ipi kırık arkadaşının kıskançlık damarları coştukça coşar. Aslında daha yola çıkmadan arkadaşının para kesesine sahip olmayı kafasına koymuştur… Köye iyice yaklaştıklarında evli arkadaşından hayalini kurduğu tarlayı göstermesini ister. Arkadaşı sevinçle adımlarını sıklaştırır. Daha arkadaşı tarlaya adımını atar atmaz, sinsice yerden aldığı taşı kafasına indiriverir. Yere yığılan arkadaşının kafasına defalarca vurarak öldürür. Sonra da cesedini sürükleyerek tarlanın ortasındaki dut ağacının yakınına taşır. Eline geçirdiği kaya parçasıyla saatlerce uğraşarak derince bir çukur kazmayı başarır. O kazdıkça yapraklar hışırdar, dallar ağlarcasına yerlere kadar eğilip kalkar… Katil genç, korkmaya başlar ve kan ter içinde kazmaya devam eder. O kazdıkça dut yaprakları etrafa savrularak uçuşur. Arkadaş katili, cesedi kazdığı çukura atar. Üzerini toprakla kapattıktan sonra yakındaki derede üstünü-başını bir güzel temizleyip paklar…
Arkadaşının değerli eşyalarını ve parasını alan delikanlı köye varır. Ailesiyle, akranlarıyla hasretlik giderir. Herkesin gözü onun üzerindedir. Köylüler delikanlının gurbette değişmesine, çok para kazanıp ailesini memnun etmesine pek bi şaşırırlar. Fakat evli olan arkadaşının vefasızlığına, haylazlığına, yuvasına ihanetine de bir türlü anlam veremezler. Günler haftaları, haftalar ayları kovalar. Delikanlı arkadaşının eşini rahat bırakmaz. İhtiyaçlarını karşılama bahanesiyle gün aşırı kapısını çalar. Bu arada eşi gurbete giderken hamile olan kadın bir erkek çocuk dünyaya getirmiştir. Çocuk ise yaşını çoktan geçmiştir. Arkadaş katili, kadına sürekli kocasını kötüler, iftiralar atıp yalanlar söyler. Sonunda yol arkadaşının karısını ayartır, nikahlı eş olarak koynuna alır. Arkadaşının bahsettiği tarlayı da kadının üzerine yaptırır. Böylece daha da güvenini kazanmış olur. Kısacası kaleyi içten fethetmiştir…
Aradan birkaç yıl geçer. Kadın, tarlada buğday orağı biçen kocasına öğle yemeği getirir. Sıcak bulgur aşının yanında bir bakraç soğuk ayran da vardır. İkisi beraber dut ağacının gölgesinde yemek yerken aniden ılık bir rüzgâr eser ve ayran bakracının içine ağaçtan bir yaprak düşer. Katil koca bıyık altından gülerek:
__ Ah şu ağacın dili olsa da gördüklerini ballandıra ballandıra bir de sana anlatsa, der. Kadın:
__ Ne demek bu şimdi deyince, başını iki yana sallayarak sinsice gülmeye devam eder… Buğday tarlasının hasadı hemen bitmez. Orakla biçilmesi, destesi derken üç dört gün devam eder. Bu arada her öğleyin yemek molasında ılık bir rüzgâr eser ve her defasında ayran bakracının içine bir dut yaprağı düşer. Arkadaş katili de papağan gibi aynı sözleri tekrar eder:
__ Ah şu ağacın dili olsa da gördüklerini ballandıra ballandıra bir de sana anlatsa, der. Kadının artık sabrı taşar:
__ Be herif! Ağzı yok, dili yok dut ağacının. Ne gördü ki ne anlatacak, der. Arkadaş katilinden yine bir cevap gelmez. Kadın artık iyice işkillenir. Hasadın son günü içi içine sığmaz ve kocasının köye gitmesini fırsat bilerek ağacın etrafını eşelemeye başlar. Saatlerce avuçlarını kürek yapar, toprağı sağa- sola atar. Nihayet kocasının cesedini üstü başı giyinik vaziyette bulur. Feryadı yeri göğü inletir, dağlarda ovalarda yankılanır. Köyde kızılca kıyamet kopar. Herkes eşe dosta haber verir. Köy meydanı mahşer günüdür. En nihayetinde arkadaş katili beddualarla lanetlenerek jandarmaya teslim edilir.
Kıssadan hisse: Aslında olacakları şu veya bu şekilde önceden hissederiz. Bazen başımıza bir musibet gelmeden kor ateşi çoktan içimize düşer. Bir şekilde bize işaretler de verilir. Ama biz ölümlüler anlamak da gecikiriz. Allah hepimizi dostun fesatından korusun!...
Yazan: MEHPARE GÖKÇE
YORUMLAR
finale:))
Amin.
Severek ve ibret film gibi izleyerek okudum.
Saygılar.
Necati Kavlak tarafından 3.12.2021 18:19:05 zamanında düzenlenmiştir.