- 778 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
977 - SARKINTILIK
Onur BİLGE
Virane’nin kapısının önünde bir anda kıyamet koptu! “Ne oluyor?” diye dışarıya fırladık! Bütün mahalle sokakta… Kızın biri, oğlanın birini bir güzel pataklamış! Sarkıntılık etmeye kalkmış kıza. Sus pus olmuş, salak salak bakınıyor hâlâ. Kaçmıyor da… Bir şey de söylemiyor. Galiba şokta… Kız hırsını alamamış, boyuna bağırıyor, hakaretler yağdırıyor ona! Etraf kalabalık olduğundan, haliyle herkes onu tuttuğundan veryansın ediyor! Aslan gibi kükrüyor!
Çevredekilerden: “Aferin kıza!” “Böyle beş on kız olacak, kimse kimseye “Hişt!” diyemez!” “Gördün mü nasıl dövdü oğlanı!” gibi şeyler söyleyenler de var, “Ellerin gümüşlensin!..” “Analar neler doğuruyor!..” “Yaşa kız sen!..” diye övenler de…
Bir süre sonra oğlanın aklı başına geldi. Yavaş yavaş yoluna devam ederek uzaklaştı. Zaten zıt yönlere gidiyorlarmış. Kız da söylene söylene aksi istikâmete doğru gitti. Kavga gürültü bu şekilde bitti. Biz de içeriye girdik. Bu arada olayın kritiğini yapmaya başladık.
“Milletin aklı gözünde... Güzel kadın kız gördüler mi balıklama atlıyorlar. Akıllı olsunlar! Her kuşun eti yenmez! Herkesin namusu alanda değil!” dedi Mahir. “İyi ki olaya şahit olmadım! Oğlanı iki seksen uzatırdım yere! Şikâyetçi de olamazdı!” Yapardı da… Bir elli boyuyla iki metrelik çocukları dövüyordu. Medarıiftiharımız… Boksörümüz…
“Bursa’nın kızlarının çoğu göçmen güzeli… Böyle boylu poslu, renkli gözlü, sarışın… Hemen hemen hepsi de hem eline hem diline… Maharetli, çalışkan ve aklı başında… Yerlisi dindar, muhafazakâr… Asılanlar sanki bulunmaz Hint kumaşı! Dünya yakışıklısı! Ne cesaret, şanslarını denemeye kalkıyorlar! Sanki o güzelim kızlar onlara bayılacak! Kadınlara kızlara asılan erkeklerin çoğu cahil, işsiz güçsüz, serseri… Hemen: “Arkadaş olalım, tanışalım, buluşalım...” Hayret ki ne hayret! Ayranları yok içmeye... Evlileri de eşleri bile beğenmez, adam yerine koymaz! En yakınları dahi onlardan yaka silker! Konuşsalar, kimse dinlemez. Kendilerini fasulye gibi nimetten sanıyorlar! Üstlerinde emanet gibi duran giysilerle çalım satıyorlar!” dedi tiksintiyle bakarak Neşe.
“Kendi karıları kızları, bacıları yok mu bunların!.. Onlara birileri sarkıntılık etse ne yaparlar acaba?” diye sert çıktı Ahmet.
“Yani bir çarşıya sokağa çıkmayalım! Islıklar üflükler gırla gidiyor! Sağa sola da bakmıyoruz. Önümüze bakıyoruz. Ciddi ciddi yürüyoruz. Yine de rahatsız etmeden duramıyorlar! Erkek milleti…” diye başladı Işıl. Epey bir döktü içini.
“Biraz da kadınlarda kızlarda kabahat! Giyiyorlar mini mini etekleri, çıkıyorlar sokağa… Milletin gözü aç zaten! Göz bu, kayıyor tabii. Herkes evliya değil ya! Modaysa moda… Her şeyin bir normali bir de anormali vardır. Her giyecek her yer için uygun değil ki! Daireye mini mini etekle gidemezsin! Haydi, düğüne bayrama, doğum gününe falan neyse de… Burası Bursa! Halkı mutaassıp ve mütedeyyin… İstanbul gibi kozmopolit değil! Orada bile her muhitte öyle gezemezsin! Her sokak Beyoğlu kaldırımı değil!” dedi Define, kaşlarını çatarak ciddi ciddi.
“Arı, bal alacak çiçeği bilir. Ne giyerse giysin, ciddiyet ve duruş önemli bence…” diyecek oldu Orçun. Sözünü tamamlayamadı.
“Biz kimse için giyinip süslenmiyoruz dede. Hayranlık toplama merakımız da yok. Modern giyinmekten hoşlanıyoruz, o kadar. Toplumda ancak böyle, zamana ayak uydurarak rahat hareket edebiliyoruz. Kendimizi teşhir etmek gibi bir amacımız, beğenilmek ve ilgilenilmek gibi bir beklentimiz yok. Kızlarla konuşmaya meraklı, sevgili edinmeye hazır maceraperest erkekler boş hayallere kapılmasınlar! Bazı embesiller de tanımadan bilmeden, sadece görüntüye âşık olmaya kalkmasınlar!” diye isyan bayraklarını açtı Işıl. Bayramlık ağzını kapatmak bilmedi. Araya girmek isteyenlere izin vermedi. Hastalığı nüksedecek diye ödüm koptu! Hayırlısıyla okulu bitirse de o da kurtulsa, ailesi de! Bu rahatsız haliyle resmi dairede falan çalışamaz. Özel kuruluşlar daha da beter! Bir iş yeri falan açar, başının çaresine bakar. Evlense, üç ay bile geçinemez bu sinirle! Kimse kimsenin kahrını çekmez.
Bu arada, Ahmet’le Duygu’nun evlilik hazırlıkları hızlandı. Baharda nikâh, arkasından da düğün var. Uyumlu bir çift onlar. Sağlıklı bir ilişki kurmuş olmalarında, dedenin kontrolünde çalışmalarının da büyük rolü var.
Halit de Neşe’nin resimleri çize çize gönlünü ona kaptırdı. Gülen Kız da mutlu bir yuvaya doğru yola çıkmak üzere. Evlenme teklifi aldığını ve kabul ettiğini fısıldadı bana. Şimdilik bir biz biliyoruz. Dede dahi bilmiyor daha. Evlenince Neşelerin evinde oturacaklar mecburen. Çünkü kızcağız, annesi öldüğünden beri o evin annesi konumunda...
Son sene ya... Herkes var gücüyle derslere asılmak zorunda... Okulu bitirmek, hayat memat meselesi haline gelmiş durumda. Ancak, kısa süreli de olsa ara ara boykotlar devam ediyor. Ortalık yatışacak gibi değil. Öğrenciler ayağa kalkmış vaziyette. Kolay kolay sakinleşip, durup oturacak gibi değiller. Yine de bizim okul çok fazla galeyana gelmedi. Fazla zayiat vermedik.
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 977