- 231 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sudur nazariyesinde ADL sıfatına savaş var...
Sudur nazariyesinde ADL sıfatına savaş var...
Sudurda ayna görüntü ilişkisi yok daha ileri bir ilişki olan birlik ortaklık karışım bileşme ilişkisi var.ama Baki-Fani ayrımıyok yani Adl sıfatına ters
SUDUR nazariyesi eksik bilgilerle dolu.Kur’an hz Adem kıssasında cennete konuldu der şeytan vesvesesi ile cennetten kovuldu der...
Akıl ortağı benzeri düşmanı olana Allah demez.Şerleri hayra hayırları şerre dönüştüre bilen Şeytan Allahın düşmanı değil görevlisi...Peygamber de sevgilisi değil görevlisi...ama şeytanlıktan peygamberlik adl sıfatı gereği daha kıymetli...o kadar bir fark var...hepsi de görevli...
Esmanın etkileri sudur ediyor ama yaratılanlar sudur etti demek farklı şey...Yaratma sıfatının etkilerinin sudurunu Allah irade etti...ve bu sıfatın etkilerinin sudur ile yaratılanlar oluştu...zatıyla yaratılan arasında daha fazla bir bağ yok...
Gazzâlî sudur nazariyesini, sünni kelamcıların yoktan yaratma düşüncesine ters düştüğü ve sudür sürecinin zorunlu olduğu gerekçesiyle; bu yüzden de Allah’ın "Mürîd" oluşu ile çeliştiği için eleştirir. Meşhur "Tehafütü’l-Felâsife" adlı eserinde bu konuyu genişçe ele alır. Hatta bu nazariyenin mantıkı sonucunun Allah’ın her şeyi bildiği hakikatine ters düşeceğini söyler.
Evet...Gazâlî, bu teoriyi indî akıl yürütme üzerine kurulmuş boş bir spekülasyon, güvenilmez bir tahmin ve karanlık üzerine karanlık bir düşünce olarak değerlendirir. Eğer birisi kalkıp da ona rüyada gördüğünü söylese, herkes onun bir ruh hastası olduğuna hükmedeceğini ileri sürer. Hatta O’na göre bu nazariye deli bir insanı bile tatmin etmekten uzak bir nazariyedir.
Sudur nazariyesi ne manalar mı taşır...Allah’ın mutlak birliğini korumada başarılı olamadığı manasını taşır...
Sudur nazariyesi ne manalar mı taşır...Kesret yoktur manası taşır...ama kesret var.Kesrettede vahdet var Allahtan bağımsız değil yaprak bile Allah irade etmedikçe yaprak kımıldamaz...
Gazâlî yaratma konusunda Kur’an’ın anlattığına fazla bir şey ilave etmeden bunu aynen kabul edip kendisi ayrı bir yaratma nazariyesi geliştirmeyerek, sadece Felâsifenin nazariyesinin Allah’ın birliğine değil, tersine çokluğuna yol açtığı, hatta Allah’ı anlamsız ve içi boş bir varlık konumuna indirdiği düşüncesiyle Felâsifenin sudur nazariyesini eleştirir.
Gazâlî bunu eleştirerek şu soruyu sorar: Onun vücudunun mümkün olması varlığının aynı mıdır, gayrı mıdır? Eğer varlığının aynı ise ondan çokluk meydan gelmez. Çünkü bu durumda sadece İlk Aklın varlığı söz konusu olmakta, dolayısıyla O da hakiki tek olmaktadır. Böylece Hakiki Tek olan Allah’tan çokluk çıkmayacağı gibi (felasifenin tezi) İlk Akıl’dan da çokluk çıkamaz. Eğer İlk Aklın vücudunun mümkün olması varlığının gayri ise bu durumda bu yaklaşım Felasifenin “İlk mebde’de çokluk vardır, çünkü o mevcuttur ve aynı zamanda vücûdu vaciptir, vücudun vacip olması, vücudun kendi zatının gayrı olmasını gerektirir” teziyle çelişki içinde olacağını hatırlatır. Eğer vücudun vacip olmasının anlamı sadece varlık olduğu iddia edilirse bu defa da Gazalî, vücudun mümkün olmasının anlamı da varlıktan başka bir şey değildir diyerek cevap verir.
Evet...sudur nazariyesi Kur’anla örtüşmeyen eksik izahlarla dolu...eksik ilme dayanan bir nazariyedir...Gazalinin çizgisi çok çok ehvendir kabul edilirliğe mustahaktır...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.