- 689 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
973 - ÇEKİNGENLİK
Onur BİLGE
Ne çok kişilik bozukluğu varmış! Kendi aramızda konuşurken, çekingenliğin bile önemli bir rahatsızlık olduğunu öğrendim.
Ders aralığında kantinde kız kıza oturmuş konuşuyorduk. Laf arasında:
“Benim nişanlım bana hiç ihanet etmez!” dedi Aslı. Perihan:
“Hiç de emin olma! Evlenin hele… Cicim aylarınız geçsin, ondan sonra tekrar konuşuruz!” diye alaycı alaycı güldü.
“Kadına kıza bakamaz ki! Çok utangaçtır. Bir kadın ya da kız görse elma şekeri gibi kıpkırmızı kesilir.”
“İyi bilirim o tipleri. İçlerinden kaynatırlar. Aslında içlerine düşmek isterler ama sıkılganlıklarından kaçmak zorunda kalırlar. Akıllarından neler geçirdiklerini bilsen! Belki de kızarmaları bozarmaları, düşündüklerinden utandıklarındandır.”
“Ya, öyle mi? Korkutma beni Perihan! Vazgeçerim evlenmekten bak!”
“Sen bilirsin! Bence yol yakınken… Aksi halde çekeceğin var şekerim! Eleştiriye dayanamaz öyleleri. Şakaya da gelmezler. Alay edildikleri zannına kapılarak saldırganlaşırlar. Haklarında olumsuz bir şey söylense, aşağılık duygusundan deliye dönerler! Olumlu bir şey dense, alaya alındıklarını zannederler. Hele başkalarının yanında… Yani sen ona, pantolonunun ütüsünün bozulmuş olduğunu da söyleyemezsin, gömleğinin ona yakıştığını da… Ne övülmeye gelirler ne de yerilmeye… Her an tel üstündedirler! Ne desen tellenirler! Kaşlarının altından bakarak etrafı süzerler. Çevredekilerin bakışlarını takip ederler. Gülmelerini, küçümseme ya da alay sanarak mahcup olurlar. “Yer yarılsa da içine girsem!” dercesine usulca oradan sıvışırlar.”
“Neden böyle bunlar Perihan?”
“Yetersizliklerinden… Acizliklerinden… Kendilerine güvenleri olmadığından… Topluma giremezler. Evden dışarıya çıkmadan önce, sanki sahneye, podyuma çıkacaklarmış gibi heyecanlanırlar. Cesaretlerini toplayarak kapıdan çıkıncaya kadar epey sürer kendilerini hazır hissetmeleri. Koridoru arşınlar dururlar. Sigara kullanıyorlarsa bir tane yakıp bir nefes çekmeden ilk adımı atamazlar. Ona tutunurlar, ondan cesaret alırlar. Bir dal sigara o anda baston olur onlara.”
“Nerden biliyorsun bunları sen?”
“Ağabeyimden… Ruh hastası! Çarşıya çıkacaksa arkadaş aranır. Alışverişe gidecek, bana yalvarır. O kız olsaymış, ben de erkek…”
“Bir kız arkadaşım vardı, ilk ergenlik çağlarımızda.” Dedi Oya. Dışarıya çıktığımızda, gideceğimiz yere kadar, ceketinin düğmesiyle oynardı. Çocuğun emziğiyle oyalandığı gibi kendisini onunla oyalayarak, sokakta yürümekte olduğunu, etraftakilerin kendisine baktıklarını unutmaya çalışırdı. Yine de ayaklarının birbirine dolaşmasını, ellerinin titremesini engelleyemezdi.”
“A! Şimdi hatırladım. Benim de bir arkadaşım vardı.” dedi Aslı. “Evden çıkarken eline uzun bir makara ipliği alır, başlardı düğümlemeye… Okula beraber giderdik. Çantası koltuğunda… Elleri düğüm atmakla meşgul… Onunla uğraşarak güven kazanmaya çalışırdı. Onun için dışarıya çıkmak, ölümlerden ölüm beğenmekti! O kadar utangaçtı ki! İp bitince ne yapacağını merak ederdim. Bir keresinde sordum. “Okula gidip gelinceye kadar yeter. Bir kulaç alıyorum. Azalırsa yavaşlıyorum. Yetirmeye çalışıyorum.” dedi. Her iplik düğümleyişimde aklıma Münevver gelir.”
Konu dağılacaktı. Belki de anılarımıza dalacaktık ama Perihan izin vermedi. İçten içe Aslı’yı kıskanıyor galiba. Murat’ı seviyor, ondan yüz bulamıyor. Onlar nişanlanınca... Beğenilmemesinin acısını mutlu insanlardan çıkarmaya çalışıyor. Onun için onu üzmekten zevk alıyor.
”Toplumdan kaçak yaşarlar onlar. İnsanlar tarafından olumsuz değerlendirilmekten ödleri patlar! Ne kadar utangaç ne kadar çekingenlerse bir o kadar da dikkat ederler kendilerine. Ayna karşısından ayrılmazlar. Üstlerini başlarını, saçlarını düzeltirler. Yüzlerini gözlerini incelerler. Ciltlerindeki siyah noktaları, ergenlikleri sıkar dururlar.
Gittikleri yerde diken üstünde otururlar. Kız istemeye gitmiş oğlanlar, görücüye çıkmış kızlar gibidirler. Yanlış bir şey söylemekten çekindikleri için yakından tanımadıkları kişilerin yanında susmayı tercih ederler. O kadar ki toplumda ağızlarını mühürlerler. Bozuk cümle kurmaktan, bir sözcüğü gerektiği gibi telaffuz edememekten ya da şiveleri yüzünden küçük düşmekten korkarlar.
Zaten heyecan içindedirler. Pancar gibi kızarmışlardır. Yanakları, kulakları al aldır. Ellerinin ayaklarının titremesini engelleyemezler. Onun da fark edilmemesi için ne yapacaklarını şaşırırlar. Topluma karışmak istemezler. Kendilerini evlerine hapsederler. Bir kendilerini olsa, öp de başına koy! Eşlerini, çocuklarını da…”
“Yok artık! O kadar değil! Amma da abarttın ha!”
”Ya ne sandın? Öyle bir sınıf arkadaşım vardı. Sümsük derlerdi ona. Kız gibiydi. Alçak sesle konuşur, siner, susar pusar, sakınır kaçınırdı. Onun o ürkek hallerini görenler için alay konusu olurdu. “Bu nasıl çocuk ya! Erkek olduğuna bin ispat ister!” derlerdi.”
“Şimdi benim nişanlım sümsük mü oluyor Perihan? Utangaçsa o kadar da değil yani! Yalnız bir bakıma size hak vermiyor da değilim. Ne zaman gezmeye çıksak, kıra bayıra götürüyor beni. Ne sinemaya ne tiyatroya… Kültür Park’a gitsek, kıyıya köşeye oturtuyor. Hayvanat bahçesinden çıkmak istemiyor. Hayvanlarla ilgilendiği kadar benimle ilgilenmiyor. Kalabalığa girmemek için orada onlarla oyalanıyor. Göl Gazinosu kalabalık oluyormuş. Ne kadar istiyorum orada oturmayı, bir semaver getirtip, etrafı seyrede seyrede çayımı yudumlamayı…”
“Perşembenin gelişi çarşambadan belli hayatım! Alışmaya çalış böyle şeylere. Arkadaş çevreniz de olmaz sizin. Ölünceye kadar baş başa yaşarsınız işte!”
“Yangına körükle gitmek hoşuna mı gidiyor Perihan? Neden uğraşıyorsun Aslı’yla? O, onunla mutluysa sana ne? Bırak da kendisi, yaşayarak görsün! Geçinebilecekse evlenir, geçinemeyeceğini anlarsa vazgeçer. Nişanlılık dönemi onun için değil mi!” dedim en sonunda.
“Yani şimdiden bilsin de Semiraycığım… Öyle yola çıksın onunla. Ruh hastası onlar! Dıştan baktım yeşil türbe, içine girdim, tövbe estağfurullah tövbe!”
Keyfimiz kaçtı. Aslı’nın fena canı sıkıldı. Derse girmekten vazgeçtik. Perihan derse girdi. Biz de içiimizdeki sıkıntıyı dağıtmak için Virane’ye gittik.
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 973
YORUMLAR
ÇOK GÜZEL BİR YAZI, TOPLUMUN DERİN YARALARI TA ÇOCUKLUKTAN, ÖĞRENCİLİK YILLARINDAN AİLEDEKİ EĞİTİMDEN, AİLE ÇEVRE DAVRANIŞLARI BİÇİMLİYOR KİŞİLİKLERİ....AMA ANA ÇEKİRDEĞİND EKÜLTÜRLE EĞİTİME ÖNEM VERMEK....ÖĞRETMEN ŞANSI YANINDA ANA BABA ÇEVRE MADDİ DURUM DA ETKİLİYOR RUH YAPISINI.....SAYGILAR