- 395 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AĞAÇ DALINDA BİR ÖĞRETMEN
Ben, küçükken bile diş ağrısından muzdarip olmuş talihsiz bir kişiyim.
Daha İlkokul yıllarında çok diş ağrısı çektim. Birinci sınıfta öyle böyle değil beyin zonklatan diş ağrılarım oluyor günlerce sürüyordu. Gariban babam, elde yok avuçta yok ki dişçiye götürsün. Gerçi o zaman ilçede diş doktoru olmazdı. Bir berber veya eli uz bazı kişiler morfin vurmadan diş çekerlerdi.
Neyse yine öyle ağrılı günlerimdi. Karamuk çalısını bilen bilir. Kış aylarında yakınlarda bir yerden o çalıdan bir dal kesmiş getirdi. Karamuk çalısını ısıtarak yağını çıkardı. Yastıktan biraz pamuk çıkararak o yağdan damlattı ve ağrıyan dişime bastırdı. O ilaç beni bütün diş ağrılarımdan kurtardı.
Yıllar yıllar geçtikten sonra aynı diş ağrılarımla öyle bir yerde , öyle bir zamanda buluştuk ki bir roman yazılabilir.
Bu okuyacağınız olay tamamen gerçek ve belki de hiç bir kimsenin başına gelmemiştir. Hatta eminim gelmemiştir.
1981 veya 82 bahar ayları, Mart ortası gibi. Güzel ülkemin, güzel ama bir o kadar mahrum ve modern yaşamın en ufak bir belirtisinin olmadığı mezraların birisinde yaşandı.
Ay sonuna doğru benim aymaz, ağrılarımdan olan diş ağrısı başladı. Bekar odamdaki ne kadar ağrı kesici varsa hiç birisi o zalım diş ağrıma derman olmadı. Evdeki rakı çoktan midemdeki yerini almış ve tek bir damla kalmamıştı. Üç gündür süren ağrılarım sayesinde son limon kolonyasından da bir damla kalmadı. Gündüz neyse de meret, gece sanki beynimde matkapla delik açıyor. Dayanılır gibi değil.
Öğretmenliğimin ilk görev yeri güya Malatya merkeze bağlı bir köy okuludur. Ancak merkez köy olması için, bu tanımın değişmesi gerekiyor. Tam 65 km uzaklıkta, yol, elektrik ve okul yok. Okul olarak 40’a 60 iki penceresi tahminen 20 metrekarelik sahibi tarafından terk edilmiş köy evi uygun görülmüş köhne bir evden ibaretti. En yakın evlerin birbirine mesafesi 250-300 metredir. Biraz Karadeniz Bölgesi, coğrafyası, sanki Osmanlı padişahının sahibi olduğu ve varlığından habersiz, görünümlü bir yerleşim yeridir. Ama burayı Türkiye Cumhuriyeti devleti hatırlamış ve öğretmen göndermiştir.
Neyse, benimle birlikte olmaya and içmiş diş ağrımdan kurtulmaya karar verdim. Daha önceden duymuştum. Köyde Ali adındaki yurttaş diş çekiyormuş. Gece hatta sabaha doğruydu. El feneri ve tekli av tüfeğimi aldım patikadan Ali’nin evine gidiyorum. Tam eve yaklaştım ki bir aslan mı desem kaplan mı desem değil ama bir köpek ki ne köpek ! Ali’nin köpeği bana saldırdı. Tüfeğimi kullanamam , çünkü köyde uzun yıllar devam eden kan davası var. Mazallah bir silah sesi duysalar o masum görünen köylüler birer silahşör olur, mavzerler yarışır. Ali’nin aslan, kaplan köpeği beni parçalayacak tek yapmam gereken meşe ağacına tırmanmak oldu. Öyle hızlı tırmandım ki ben bile hayret ettim. Köpek geldi ama ben meşe ağacının dalındanyım. Var gücüyle köpek havlıyor, ben Ali,Ali diye var gücümüle bağırıyorum. On dakika karşılıklı o havladı, ben bağırdım. Ali’nin evinde gaz lambası ışığı yandı. Elinde el feneri dışarı çıktı. Ben Türkçe olarak "Aliii, Aliii " diye bağırınca (ki köylüler Alo diyorlardı) anlamış " Kimsin" diye seslendi. Ben olduğumu anlayınca köpeğini oradan uzaklaştırdı ama hayretler içinde bana bakıyor üstelik gülüyor. Gülmekte adam haklı benim durumum tam bir trajikomik bir durum. Artık güvendeyim indim aşağı durumu açıkladım. Gittik eve ki çok ağır bir koku kaplamış tüm aile bireyleri tek odalı yerde yatıyordu. Diğer aile bireyleri de uyandılar. O saatte o ağır kokunun egemen olduğu tek odalı evde çay ikram etti. İçmesem saygısızlık olur. İki bardak çay içtim. Nereden elde etmiş bilinmez ama bir dişçi kelpeteni var. İğne, ilaç hak getire. Çaresiz açtım ağzımı Ali, o kelpetenle dişimi tuttu. Korktum, "Bırak kalsın" diyorum. Ali, o dişi sökmeye kararlı. Neyse bir sağa bir sola salladı. Salladı sallanmasına da aniden çekmesiyle sanki benim canım çekildi. Fakat diş kırıldı. Yarısı kaldı. "Ali Allah belanı vermesin yarısı kaldı" dedim. "Kolay muallimo onu da çekerim" dedi. Ben artık kendimi teslim ettim. İkinci defasında kalan diş kökünde çıkardı. O anda bütün ağrılarım dindi. Ağzımı yıkandıktan sonra benimle birlikte okula kadar getirdi.
Ben bu olay üzerine rahatladım. Bir haftadır süren diş ağrısından kurtuldum. Ve tam üç gündür uyuyamamıştım. Çarşamba sabaha karşı uyuduğumu biliyorum. O gün hiç uyanmamıştım. Öğrencilerim okula gelmişler. Ben ortalıkta olmayınca şehire gittiğimi düşünerek geri dağılmışlar. Yani çarşamba gününü es geçerek perşembe sabahı uyandım.
Son yılların moda deyimi ile "Ama yol yaptı"? gibi Ama artık diş ağrısından kurtulmuştum.
Ömər Yalçın
27/11/2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.