- 550 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
SEVGİ ÜZERİNE BİR MUHABBET
Muhabbetimiz sevgi üzerinedir şimdi...Hem sözümüz hem yazımız...Hani şu derde dermandır diye sözü edilen,,,Gücünün önünde dağların eğildiği...Kayaların eridiği...Aşıkları Mecnun, Maşukları Leyla eden...Kerem’i yakıp kül, ondan sıçrayan bir kıvılcımla Aslı’yı canından eden...
Öyle bir kudret ki bu; önünde duracak bir savaşçı daha tanımadı dünya...Savaşçıları bile kendisine esir eden...Zebun eden...
Dünyanın kuruluşundan beri, en çok o yer almış kitaplarda...Sazlar onun için çalınmış...Sözler onun büyüklüğünü anlatmak için söylenmiş; Türküler onun yüceliğini, güzelliğini anlatmak için yakılmış. Diller onu söylemiş, kulaklar onu dinlemiş ve o ezmiş yürekleri inceden ince...O duyurmuş gönüllere kendini keyfince...
Yiğitleri bahtsız, sultanları tahtsız bırakandır o...Yürüten, durduran ve acıyla ağlatandır o...Her nefeste bin ah ettirip, bir nefeste gülistan’ı gösterendir o...Gurbetten gurbete sürgün edilen dertli bir yüreğe dermandır o...Her zehrin panzehiri, her kahrın önüne geçen, her zulme perde çekendir o...
İnsanlığın yol göstericilerinin verdiği reçetede ortak olan tek şey sevmek. Saygı duyarak sevmek...Hürmet ederek sevmek. Kadrini kıymetini bilerek sevmek. Ancak o zaman dal budak salar sevgi fidesi, çiçeğe durur, bütün insanlığın yararlanacağı, tatlı yemişler verir.
Sevginin getireceği sonsuz nimetlerle aydınlanan mutlu çağlara bir an önce hep birlikte kavuşmak dileğiyle; sevmek hep sevmek...Sözün özü ve daha kısası; Yunus gibi sevmek...
Anadolu toprağı nice Yunuslara mekan olmuş...Hacı Bektaş Veliler. Eşrefoğlu Rumiler...Bunların hepsi bu mübarek topraklardan geçmiş. Hepsinin de verdiği mesajlar özde aynı fikirleri içeriyor...İnsanlığa tavsiye ettikleri yollar hep aynı düşüncenin ürünü ve hep aynı yere çıkıyor.
Yaşadıkları müddetçe, kötülük ve çirkinlik karşısında, iyiliğin, doğruluğun, güzelliğin, hoş görünün, saygının , sevginin, ahlak ve faziletin galip gelmesi için mücadele ettiler.Güçlerini ilahi kaynaktan alıyorlardı. Gerçeğin, yalnızca gerçeğin peşinde oldular her an. Sevenlerinin sayısı arttıkça arttı. Fikirlerinin etkisi asırlardan asırlara uzandı.
Ve öyle ki; günümüzde hala sürmekte bu gönül erlerinin payidarlığı. Güzellik denince, iyilik denince, sevgi denince yine onlar akla gelmekte, yine onların sözü edilmekte. Sırası gelmişken sözü onlardan birine verelim:
’’Aşkın odu ciğerimi, yaka geldi, yaka gider
Garip başım bu sevdayı, çeke geldi, çeke gider
Firkat kar etti canıma, gelsin aşıklar yanıma
Aşk zincirin dost boynuma, taka geldi, taka gider
Bülbül eder zar u efgan, aşk oduna yandı bu can
Benim gönülcüğüm heman, Hak’tan geldi Hakk’a gider
Arifler durur sözüne, gayri görünmez gözüne
Eşrefoğlu yar yüzüne, baka geldi, baka gider.’’
Köksüz hiç bir şey olamayacağı gibi, sevginin de kökü olmalı, dayandığı bir sistem ölçüsünü ortaya koyabilecek bir fikir zinciri olmalı. Çünkü yaşayan her şeyde olduğu gibi varlığını sürdürmek için, sevginin de beslenmesi lazım sürekli bir yerlerden...
Yahya Kemal milliyetimizi sevgi sultanlarından biri olan Ahmet Yesevi ve onun gibilerine borçlu olduğumuzu söylerken böyle büyük bir gerçeğe işaret ediyordu.
İşte Ahmet Yesevi’nin sevgi yolunun büyüklerinden olduğunu ve büyüklüğünün hiçte tesadüf olmadığını gösteren bir sözü:
’’Peygamber buyruğudur. Kafir de olsa incitme insanı. Sevmez Allah gönül inciten katı kalpleri.’’
Yesevi’nin yolundan giden Yunus Emre’de şu sözüyle onu teyit etmiyor mu?
’’Yetmiş iki millete
Bir göz ile bakmayan
Halka müderris olsa
Hakikatte asidir.’’
Bu iki sözden sonra, daha ne söylenebilir ki sevgi için?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.