- 839 Okunma
- 11 Yorum
- 9 Beğeni
Yazıdan Şiirden Para Kazanmak
.
Hepimiz bir şeyler yazıp çiziyoruz. Kimimiz yazı yazıyor kimimiz şiir.
Bedava olduktan sonra yaz babam yaz.
Bu yazdıklarımızdan para alsak mesela. Hiç de fena olmaz.
Kimden alacağız peki?
Tabii ki Habib bey’den.
5-6 kişilik bir heyet oluşturup ANSIZIN çalsak kapısını.
“Buyurun”
“Merhabalar Habib bey, biz şu, şu, şu”
Haa; buyurun, buyurun..”
Hoşbeş faslından sonra;
“Habib bey biz komple arkadaşlarla düşündük taşındık yazdığımız şiirlere ve yazılara para ödemenizi istiyoruz.”
“Neee! Siz bana komplo mu kuruyorsunuz? Beş kuruş para öde/ye/mem.”
“Para ödemezseniz biz de bir şey yazmayacağız.”
“Tamam yazmayın. Hadi güle güle!!”
Birkaç gün yazı mazı çıkmıyor. Defter bomboş. Bir yazı, bir şiir var. Grev kırıcı. Belki de kendisi yazıyor.
Habib bey yaklaşık bir hafta sonra heyeti çağırıyor.
Vur aşağı çal yukarı yazı ve şiir başına 1.000 TL asgari ücrette anlaşılıyor.
Habib bey “Arkadaşlar, yalnız benim de bazı kurallarım, bazı kısıtlamalarım olacak.
İki satır yazı yaz, iki dize şiir yaz, al 1.000 Lirayı. Olmaz öyle şey. Yazıda en az 500 kelime, şiirde de en az 200 kelime olmalı.”
“Tamam da hece şiirinde o rakam çok. Bilirsiniz hece şiiri genellikle 5 kıta oluyor. Kelime olarak da 80-90 kelime eder. Şiirde 80 kelime olsun.”
“Tamam hece şiirinde 80 kelime ama yazıda da şiirde de ’ne, ve, de’ gibi iki harfli kelimeleri saymam. 79 kelime olsa kabul etmem”
“İyi de onları nasıl ayıracaksınız ki?”
“Hehehe hece sayacı yapan adam onu da yapar. Ayrıca bir kişi her gün hem yazı hem şiir yazamaz. 5 günde bir yazacak. İster şiir yazsın ister yazı yazsın.”
Homurdanmalar.
Uzun uğraşlar sonucu 3 günlük süreç.
“Güne gelenler”
“Bakın ona 5.000 veririm"
“Bir şey daha var. Yazılarımızda veya şiirlerimizde ‘Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız’ gibi uzun kelimeler kullanırsak o n’olacak?”
“Kullanmayın efendim. Allah Allah, hep benden, hep benden de olmaz ki canım! ”
“Peki geçmişte yazdıklarımız?”
“Geçmişte yazdıklarınıza geçmiş olsun. Ben onun altından kalkamam arkadaş. Karun’un hazinesi olsa yetişmez. Onu unutun. Eski yazdıklarınızı tekrar yayınlamaya kalkarsanız onu tespit eden yeni bir sistem de koyarım.”
Gönülsüz kabullenmeler, hayal kırıklıkları.
Her şey düzene girdi.
Yazılar şiirler yazılıyor, paralar ödeniyor.
Emekli biri en az bir emekli parası daha para alıyor.
Aradan zaman geçti. Heyet tekrar Habib beyin kapısında.
Dürbünden baktı, ‘Ulan gene onlar. Açsam mı, açmasam mı!?’
“Habib bey içeride olduğunu biliyoruz, aç kapıyı.”
Kapı açıldı. “Pardon lavabodaydım da..!”
Hoş beş.
“Habib bey bir maruzatımız var!”
“Öhhöö, buyurun arkadaşlar sizi dinliyorum.”
“Şey malumunuz Dolar 13,50 oldu. Şu bizim 1000 Lirayı ona göre artırsak. Hatta Dolar’a endeksli yapalım veya direkt Dolar olsun.”
Öfkeyle yerden alıp gökten püskürerek,
“Siz ne diyorsunuz? Ben yerlerden Dolar mı topluyorum? Gökten mi yağıyor. Ne bu sizin yaptığınız? Hem yazı ve şiir süresini de 10 güne çıkarıyorum. İster yazın ister yazmayın. Hadi güle güle!!” Çatt.
*
Konumuzla ilgisi yok ama;
Timur ülkemizde birkaç yıl kalmış.
Fillerini de her kasabaya 1-2 tane olmak üzere dağıtmış. Yemesi, suyu, bakımı o kasabaya ait.
Akşehir’de de 1 tane var. Halk illallah etmiş. Nasrettin Hoca’ya “Hocam heyet olarak Timur’a gidip rica edelim. Şu fili alsın. Biz altından kalkamıyoruz” demişler.
5-6 kişilik heyet oluşmuş varmışlar Timur’un otağına. Kapıda Hoca bakmış kendinden başka heyetten kimse kalmamış. Hepsi tüymüş. Çıkmış Timur’un huzuruna,
“Hünkarım biz sizin verdiğiniz fili öyle sevdik, öyle sevdik ki n’olur bize bir fil daha verin..!!”
**
Bektaşi Fatih Sultan Mehmet’in kapısına dayanmış.
Kapıdakiler “Hooop, hooop, baba eren dur bakalım” demişler.
“Bırakın beni, ben kardeşimle görüşeceğim”
“Kardeşin kim?”
“Fatih!”
“Olur mu, o tek erkek çocuk” deseler de Bektaşi ısrarla “kardeşimle görüşeceğim, o benim kardeşim” diyor başka bir şey demiyor.
En sonunda padişaha haber vermişler. “Getirin demiş”
Fatih güler yüzle karşılamış. “Baba, biz seninle nasıl kardeşiz?” diye sormuş.
“Adem Aleyhisselamdan. O hepimizin babası değil mi? İşte o yüzden biz de kardeşiz. Sen burada keyif sür, kardeşin olarak ben yoksulluk çekeyim. Bu Allah’tan reva mı..??”
Fatih gülmüş.
Cebinden bir akçe çıkarıp vermiş Bektaşi’ye.
“Haklısın. Şunu al da aman sesini çıkarma! Diğer kardeşlerimiz duymasın. Onlar duyarsa var ya sana bu bile düşmez. Aman haaa ses etme!!”
Sürç-i lisan ettikse..
Suat Zobu
.
YORUMLAR
Muhteşem olmuş...Sayfa için değil de gazetelerdeki (sanal) ve dergilerdeki köşeler için hep düşünmüşümdür...Yazıyı yazan, emek verenin karı ne diye? Karın tokluğuna desek o da yok...Ruh tokluğuna 4-5 köşede yazmışlığım oldu...Hele kitap köşesi en zoruydu...Her gün konu bulmak da işin zor yanı, vesselam zor iş köşe yazarlığı...
Şiir ya da yazı yayınlamak için para alanlar bile var...Ünlü olmak gündemde olmakla alakalıyken kitabınız da olsa kaymağı başkaları yiyor....
İnternet sitelerinde ise reklam harici gelir olmadığı için yükü kurucular ve yöneticler çekiyor...Perde arkası da zor işin...
Her iki taraf açısından da olayı akıcı ve gülümseten bir dille çok güzel anlatmışsınız...Parayı veren kuralı koyar...Ya kuralsızsanız, hükmedilmeye gelemiyorsanız? Yazamayacaksınız o zaman...
Kaleminize sağlık.
İşin ilginç tarafı şu: En başta kendimizin... Şu yazdıklarımıza kimsenin ihtiyacı yokken... Sanki bir mucize gerçekleştirmişiz gibi sevindirik olmamız, belki kendi kendimizi alkışlamamız,...
Evet, bir açıdan böyle bir durum var ve 'trajik' kelimesinden başka bir karşılığı yok bence...
Dünyadaki bütün şiirler, hikayeler yok olsaydı... İnsanlık Mimarlığın kaybolmasından fazla ne kaybederdi?...
Kimbilir, belki de "Şairlerin çocuklukları uzun sürer" sözü bağlamında... Bir nevi 'istimnacılık' bizim yaptığımız...
Velhasılı... Hiç bulaşmamış olsaydım bu işe... İlham denen şey bana hiç gelmemiş olsaydı, diyorum çoğu zaman...
Gülümsettin, ustam...
Selam ve saygılarımla...
Yorumun yorumlarını yaparsam herkes haklı, devamlı deftere takılan üyeler olarak kimin hangi konuda ne yazacağını az çok tahmin ettiğimiz için gerçekten okuduğunuz ender yazılar oluyor. 10 yazıyı ziyaret ediyorsak ilk iki veya beş cümlesinden sonrasından devam edemeyen sadece ben miyim veya genelde yaptığımız gibi baştan ortan ve sondan birer cümle ile üç cümleyle yazıyı bitiren..
İster hece şiiri olsun, bastan bir mısra, ayaklar ve son mısra ile bitiren
ister serbest şiir olsun baştan ortadan sondan birer mısra ile
ister yazılar olsun hangi konuda olursa olsun ekstra bir bilgi verebiliyor veya kendini okutturuyor mu...
bıkmışlık, aynılık, alışmışlık, tanımışlık, aynı veya zıt fikirdaşlık, inançtaşlık...
sanki lise son sınıftayız ve artık ayrılacak insanlar birbirinden, her biri farklı bir üniye veya iş hayatına atılıp kopacak birbirinden gibi bir hava var sitede... veya askerlik bitti yarın teskere veya hayat bitti yarın biri sessizce ayrılacak aramızdan ve sadece forumlardan bir başsağlığı dilenecek, veya veya....
sanki zihinlerimize tanımlamayan bir cisim yaklaşıyor gibi
harflerin ve sayıların bile biçim değiştirdiği bir dönemdeyiz... para bile şekil değiştirmeye başladı üstadım.
tüm bunları düşününce aslında gülmem gereken yazıya bile gülemedim işin gerçeği:))
saygılarımla, eksik olmayın..
Canım gardaşım !
Bu yazıya yorumum:
"Ohh be benim gardaşım daha önce hep hüzünlü şiirler yazarken şimdi neşesi yerinde ki bir de güzel kurgu yapmış bizi neşelendirmiş düzeyindeydi.
Seni aradım cevap vermedin. Mesaj çektim yine bir dönüş yok.
Mağrurlanma Suat Zobu biz varsak sen varsın.
Biz yazsak ne olur yazmasak ne. Bu deftere talip çok.
Emekmiş, kıdemmiş, iyi şiirmiş, iyi yazıymış hiç önemli değil.
Burası bir bal teknesi.
Kokuna, tadına bakarlar. Yukarılardan uçarken sevinir, içine düşersen boğulur, ölürsün
Çok yükseklerden uçma. Otur oturduğun yerde.
Yazdığın şiir mi , yoksa düz yazı mı? Beğenilir, beğenilemez, O nu seçki kurulu bilir. Bekleme gecenin 12'lerine kadar. Acaba seçildim mi diye...
Haa... Bir de her işe karışma. Bu sitenin bir yöneticisi var. Hani bir zamanlar bir şarkı vardı ya:
"Ben sizin babanızım ben ne dersem o olur."
Bu kuralı da unutma.
Bir gün bakarsın ki, basmışlar bir tuşa üyeliğin iptal edilmiş.
Akıllı ol Suat Zobu Akıllı ol.
Bu nasihatimi de unutma...
Öperim gözlerinden.
ı
Güzel bir fantezi olmuş da dostum fantezi olarak kalır bence... Boş ver be dostum biz ruhumuzu dinlendiriyoruz, yapmasak bunu psikolog psikolog dolaşırız billahi, bir randevu 1000 Türk Lirası hele de bu kur artışından sonra 1500 bile olur, sene de dört kere gitsen 6.000 Tl hesap basit... Yaz Deftere psikolojin bozulmasın... Kutlarım manidardı...
Üstadım İyi geceler!
Öncelikle itiraf etmeliyim ki, bu kadar anlamlı, bi o darda kahkaha attıran, yazıyı görmedeki gecikmeden dolayı, adıma tahakkuk edecek ilk ödemeyle, yazara aslan sütlü yemek ısmarlama cezası verdim kendime.
Suat Hocam!
Şaka bir yana yazıyı okurken, Nasrettin hoca, ya da temel fıkraları okurken güldüğümden daha çok kahkaha attım.
Bir yazı ancak bu kadar güzel olabilir diyorum da başka bir şey demiyorum diyecektim emme aklım başıma sonradan geldi ve seçki kuruluna bir davet çıkartayım, altın portakal ödülüyle ödüllendirelim dedim.
Daha çok yazarsam güzel yazıya zararım oldur diye düşündüm ve kısa kestim. Aydın havası olup olmadığını okuyanlar yazsın.
Tam puan ve günümün yazısı ilan ediyorum. Görmezlerse kendi ayıpları olur. Özelliklede Ansızının :))
Necati Kavlak tarafından 25.11.2021 21:58:18 zamanında düzenlenmiştir.
Her gün bir şiir, bir yazı yazabilen arkadaşlar parsayı toplardı, sınırlama mantıklı olur tabi bu durumda:) yine de öbür kardeşler duymasın:)
Gülümsettiniz...
Sevgilerimle
Suat Zobu
Siz de ziyaretinizle, yorumunuzla, varlığınızla onur veriyorsunuz. Ferahlık veriyorsunuz. Sağ olun.
Hakikaten sınır olmazsa her gün 5-10 yazı, 5-10 şiir yazan bile olur. Maşallah çok üretken arkadaşlar var. Kesinlikle sınırlama olmalı. :)
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler diliyorum.