- 284 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ben'i Yönetebilmek
Hz. Ömer halife iken; bir gece makamına ashaptan biri gelir. Selam verip oturur. Fakat halife selamını almaz. İşiyle meşgul olmaya devam eder ve sahabe bekler. Sahabenin yüzüne bakmayan Hz. Ömer işini bitirip mumu söndürür. Bir başka mumu yakar ve o anda sahabenin selamını alır, konuşmaya başlar. Sahabe sorar;
-“Ya Ömer! Niçin hemen selamımı almadın ve bir mumu söndürüp diğer mumu yaktıktan sonra konuşmaya başladın?”
Hz. Ömer cevap verir;
-“Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle konuşmaya başladım.”
Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder;
-“Ya Rabbi! Hz. Ömer’i bizim başımızdan eksik etme!”
Bu kıssa, kendimizi yönetebilmemiz için gözümüzün önüne asmamız ve sürekli düşünmemiz gereken güzel bir yol göstericidir. Kendimizi iyi yetiştirmiş, yapmamız gereken işe vakıf olduğumuz, özellikle idare/yönetimde olduğumuz zaman helali-haramı ayırt edebiliyor olmamız, yaptığımız işin hem dünyamıza hem ahiretimize azık olmasını sağlayacağımız, bulunduğumuz yerdeki her canlıya/insana; hem hal hareketlerimiz hem üslubumuz hem de sinemizdekilerle örnek olabileceğimiz durumlara talip olmak güzel bir eylemdir. Bu eylemi ne kadar başarabildiğimiz de kendimize ne kadar hükmedebildiğimizden belli olur. Kendimiz gibi başkasına da ne kadar cömert olduğumuzdan belli olur. Bu cömertlik maddesel bir cömertlik değil; psikolojik ve hukuksal bir cömertliktir. Bu cömertlik hak-hukuk, eksik-fazla, doğru-yanlış, haram-helal sorgusunda insanın önce kendisini görebilmesidir. Bunun farkında olmak bir makamdır ve bu makamın sürdürülebilirliği için kendimizi yönetebilecek kadar ufkumuzun açık olması gerekiyor.
Güzel makamda güzel hasletler, hem insan olmanın hem de güzelce iman etmiş olmanın gereklerindendir. Bu donanımlara sahip olmak, kişinin şahsi kazancı olmakla beraber sorumluluklarının ve hakkaniyet esasının bilincinde olup bunu eksiksiz bir şekilde yerine getirmek; idareci/yöneticilerin bu bilinçle, ahlakla, üslupla, yaşam tarzıyla, merhameti ve insanlığıyla örnek olması ve hatta bunu karşı tarafa hissettirmesi kişiyi takvaya götürecek güzel bir yoldur.
Doğru yolda yürümek için insanın kendisine bakarken başkasına baktığı gibi davranması gerekiyor. Çünkü insan bir tek kendisine kördür. Başkasını görmede usta, kendisini görmede acemidir. Kör birinin kendisini, işine gelmediği zamanlarda acemi diye nitelendirmesi de aslında körlük derecesini gösterir. Başkasının hatasını, kusurunu, eksiğini-fazlasını, görmede hiçbir problem yaşamayan insanoğlunun; söz konusu kendisi olunca acemiliğin arkasına saklanması kendisi için çok onur kırıcı bir davranıştır ve o insanın bunun farkında olmaması ya da olmak istememesi çok daha berbat bir durumdur.
“Hepiniz çobansınız ve emrinizin altındakilerden sorguya çekileceksiniz!” sözü de kişinin hem kendisinden hem de emri altındakilere davranışlarından hesaba çekileceğine dair güzel bir örnektir.
Kim olursan ol, nerede olursan ol; sorumlu olduğun birileri olacak ve sen sorumlu olduğun o kişilerin muhafızı olarak hesap vereceksin. Hesabı kolay vermek, kendinde olanı görmekle mümkündür. Görmek istemeyene insanın kendi içi bile kendisini açmaz. Sinesinin dahi kendisini açmaya tereddüt ettiği bir insan olmak; sanırım dünyanın en korkunç duygusudur. Bu korkunç duyguyla baş başa kalmamak için insanın bir an önce kendisine gözünü açması gerekiyor. İnsan egosu, tatmin edilmesi zor bir duygudur. Bu egoyu tatmin etmeye çalışırken ahiretini kaybetmek bedbahtlıktır.
Allah, dünyasını önceleyip ahiretini kaybeden bedbahtlardan etmesin hiçbirimizi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.