- 657 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
Öğretmen
Din ulularımızdan Hz. Ali: “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Diyor. Ali Rıza Binboğa’nın nitelemesiyle de: “ Bir harf öğretene kırk yıl köle olunuyorsa eğer yirmi dokuz kere kırk yıl kölesiyiz öğretmenin.” Saptamasını yapıyor. Bu özdeyişler içi boş sözler değil. Bir topluluğa ulus bilincini, bağımsız yaşama arzusunu öğreten öğretmenlerdir.
Şöyle ki, daha küçük yaşlarda ev yaşamından, anne kucağından sonra öğretmenlerle tanışırız. Onların sıcacık kucaklarını açmaları, güler yüzleriyle karşılamaları bizleri yeni bir dünya ile okullarla tanıştırır. Annelerden sonra bize yaşamı sevdiren, insanlarla bir arada yaşamayı ve de okuma-yazmadan başlayarak birey olma yetkinliği için gerekli bilgi ve donanımı sağlayanlar öğretmenlerimizdir.
Onun içindir her yurttaşın hayatına yön veren hiç unutamadığı özellikle ilkokul öğretmenleri vardır. Elleri öpülesi o öğretmenler ellerimizden tuttu. Kalplerindeki insan sevgisini bizlere aktardılar. Ruhumuzda zapt edilmeyen, okulla tanışmanın verdiği heyecanı, korku ve tedirginliği giderdiler. Okulu, kitapları sevdirdiler. Arkadaş edinmeyi, onlarla bir arada kardeşçe yaşamayı öğrettiler…
Ulusların gönençli yaşamaları için yer üstü ve yer altı zenginlik kaynakları önemlidir. Bunlardan daha önemlisi nitelikli insan gücüne sahip olmaktır. Günümüzde demokrasiyi içselleştirmiş, kalkınmalarını tamamlamış ülkeler eğitim-öğretim çalışmalarına gerekli önemi veren ülkelerdir. Okullarını bitirip çalışma yaşamına başlayan kuşaklar ne kadar nitelikli yetiştirilirse çalışma yaşamlarında başarılı olup; ülkelerinin gelişip kalkınmalarına katkı sağlarlar.
Bu gerçeklerin bilincinde olan Başöğretmen Atatürk: “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.” Diyerek yeni kuşakların hür fikirli, hür vicdanlı ve anlayışlı, vizyona ve misyona sahip olmasını istemiştir... O, biliyordu ki, hür fikirli, yeniliklere açık kuşakları ancak öğretmenler yetiştirir…
Eğitim-öğretim çalışmalarının paydaşlarından en önemlisi öğretmenlerdir. Eğitimin ve öğretmenin toplum yaşamındaki önemin yine Atatürk’ün şu sözleri ne güzel anlatır. “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder
"Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır."
Yüzyıllarca geri kalmış, en sonunda bağımsızlığını da kaybeden ülkemiz; halkımızın verdiği destansı Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kazanarak yeniden bağımsız yaşama başarısını göstermiştir. Savaşlarla kazanılan zaferler eğitimle, bilimle taçlandırılmadıkça bir anlam ifade etmez. Bunun için genç Türkiye Cumhuriyeti’ni kural kadrolar her alanda olduğu gibi eğitim çalışmalarına da büyük önem verdi. Eğitim Birliği Kanuni ile bilimsel yöntemlerle okul çalışmaları başlatıldı. Öğretmen yetiştirilmesine büyük önem verildi. Her düzeyde yeni okullar açıldı.
Köy okulları için yeterli öğretmen yetiştirilemediği için Atatürk’ün direktifiyle askerde okuma-yazma bilenler terhisten sonra kurslara tabi tutulup eğitmen yetiştirildi. Benim ilkokul I.sınıf öğretmenim bir eğitmendi. Daha sonra Dünya’nın hayranlıkla izlediği yine özellikle köylerde görev alacak öğretmenler için Köy Enstitüleri açıldı.
Bu enstitülerden yetişen öğretmenler bayrağımızın dalgalandığı en uzak köylerimizde görev aldı. Aydınlanma, Türk Kültürünü çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma görevini severek üstlendiler. İdealist insanlardı. Köy öğretmeni Şefik Sınığ’ın çalıştığı köy okulunun çöken duvarı altında kalarak ünlü şairimiz Ceyhun Atıf Kansu’nun şiirleştirdiği son sözleri: “Dünyanın bütün çiçeklerini, öğrencilerimi getirin buraya…” Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin ne derece idealist olduklarına örnektir…
Nobelli bilim insanımız Aziz Sancar da kendisinin ilkokul öğretmenlerinin Köy Enstitülü idealist insanlar olduğunu söylemiştir. Fakat ne yazık ki, bu nadide örnek okullar iktidara gelen büyük toprak sahibi toprak ağaları ve gerici çevrelerin iş birliği ile kapatıldı. Kırsal kesimdeki halkımızın aydınlanması maalesef tamamlanamadı. Bu uygulama aziz yurdunun kalkınmasını ve bağımsızlığını savunan her yurtseverin gönlünde acı bir yaradır.
Son yıllarda öğretmene, eğitim-öğretime verilen önem yıl yıl azaldı. Köy Enstitülerin kapatılmasından daha sonraki yıllarda Öğretmen Okulları, ortaokul ve liselere öğretmen yetiştiren Eğitim Enstitüleri kapatıldı. Günümüzde hemen hemen her ilde açılan üniversitelerin bünyesinde ihtiyaçtan kat kat fazla Eğitim Fakülteleri açıldı. Bu fakülteleri bitiren binlerde öğretmen adayının göreve başlamaları sağlanamıyor. Okullarımızda kadrolu öğretmen, sözleşmeli ve ücretli öğretmen olmak üzere üç çeşit çalışmaktadır. Aynı görevi yapan fakat farklı ücret alan sözleşmeli ve ücretli öğretmenler manen ve maddi yönden tanımsız eziklik yaşamaktalar.
Yaklaşan Öğretmenler Günü nedeniyle ülkemizde yaşanan okulculuk ve öğretmenlerle ilgili yılların bana verdiği kazanımlarla fikir yürütmeye çalıştım. Sözün özü, okuyan, eleştiren, soru soran, olayları neden-sonuç ilişkileri bağlamında değerlendiren öğrenciler, yeni kuşaklar yetiştirmek bakanlığımızın biricik görevi olmalı. Yoksa eğitim-öğretim çalışmalarına tarikat ve cemaatleri ortak etmek ve de biat eden kuşaklar yetiştirme çabası ülke geleceği adına onarımı olmayan olumsuz sonuçlar vereceğini söylemek acı ama yadsınamaz bir olasılıktır.
YORUMLAR
Allah ın selam ve rahmeti tüm inananların ve sizinde üzerinize olsun.
Değerli Öğretmenim İBRAHİM YILMAZ BEY,
Öğretmenlik kolay değil fakat bir değil birçok çocuğa birşeyler öğretmek sabırla yolgöstermek onlara anne babasından sonra en yakın kimseler aslında..
Her nesil en güzel doğru şekilde öğrenim görse bilinçli inançlı geleceğe ışık tutar yeni nesillerde..
Öğrenciyken öğretmenlerimiz diğer anne baba yarısı gibiydiler.Öğretmek merhamet sabır aynı zamanda bilgi ile çocukların ufuklarını genişletmektir.
Bir harf öğretene saygı derecesi belliyken yıllarını öğretmekle geçirenlere verilen değerde o oranda değerli.
Öğretmenlerimi daima saygıyla duayla anıyorum.Bazılarının kızları, kız kardeşleri gibiyim.Haberleşiyorum tatile gittiğimde ziyaret ediyorum .
Güzel bir yazıydı öğretmen okulunda okurken ki kutlamaları anımsattı bana..
Uzaklardan yurdumuza size selamlar dua ile.
Öğretmen dediniz mi akan sular durur, durmalı da... Her çocuğun yüreğine dokunan mutlaka bir iki tane öğretmeni vardır, kimisi ilkokulda girmiştir öğrencinin gönlüne, kimisi ortaokul ya da lisede... Çok az istisnası olsa da zaman zaman öğrencilerin sevmediği öğretmenlerde olmuştur, bundan sonrada olacaktır illaki... Kutsal bir meslektir öğretmenlik, onların şekil verdiği çocuklarımız, ileri ki senelerde ülkenin kaderinde de önemli roller üstleneceklerdir... Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi ” Öğretmenler! Yeni Nesil Sizin Eseriniz Olacaktır." Çocuklarımız o güzel öğretmenlerimize emanet. 24 Kasım da geldi çattı, kutlu olsun öğretmenlerimizin bu güzel günü... Yürekten kutlarım Hocam sizi de...
İBRAHİM YILMAZ
Yılmaz Öğretmenim Hoş geldiniz!
Özlemiştik, hem sizi hem yazılarınızı. Ne iyi ettiniz de geldiniz. Yazınızı dikkatle okudum.
Her satırın alına imza atabilirim.
Tırnak içindeki,
"Bu enstitülerden yetişen öğretmenler bayrağımızın dalgalandığı en uzak köylerimizde görev aldı. Aydınlanma, Türk Kültürünü çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma görevini severek üstlendiler" cümleniz bana aynı coğrafyalarda kader birliği ettiğim, muallimleri hatırlattı ve tek tek yad ettim.
Ne yazık ki Eğitim ordusunun en ücra köşelerde yaktığı mumlar, cahiliye artıkları, cemaat , tarikat ve din tacirlerinin karanlığında ışık vermedi ve iletişim ve bilim çağında; muasır medeniyete doğru giden cumhuriyet gemisi, pusulasını kaybetti. Tarihin en karanlık günlerine kürek çekiyor.
Hem de bilinçli olarak. Aslında yazınız kulağıma o kadar çok şey fısıldıyor ki... İlk günden başınızı şişirmeyim diye kısa keseyim de aydın havası olsun istem.
Sizi okumak keyifli Hocam.
Yazılarınızı iple çekeceğim.
Saygılarımla.
İBRAHİM YILMAZ
yazıma, fikirlerime gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederim. 6 aya yakın bir süre bulutlara komşu, yeşillikler diyarı şavşat'taki köyümdeydim. Köyde internet ortamı olmadığından yazı, yazıp paylaşmak olanaklı olmuyor. yazma eylemi içinde olamadım müzmin okuma hastalığı devam etti. İlçe Halk Kütüphanesinden aldığım kitaplarla okuma duygumu tatmin ediyordum.
Bu arada kendi çapımızda az da olsa toprakla haşir-neşir olmakla günlerimiz geçti.
Ben de sizleri, donanımlı ve düzeyli yazıları özledim. Umarım yazılarınızı okuma fırsatını bol bol yakalarım.
Necati Bey, bilindiği gibi 40'lı yılların sonunda CHP'de köy ağaları ve tarikatların temsilcileri söz sahibi oldu. Milli Eğitim bakanı H. A. Yücel, K. Enstitülerinin babası Tonguş görevden uzaklaştırıldı. Ve 1950'de iktidarın değişmesiyle karşı devrim başlatıldı. Günümüzde karşı devrimin sonuçlarını halk olarak hele de bugünlerde acı bir biçimde yaşıyoruz.
Umuyor ve diliyoruz normal koşullarda bir seçim yapılır halkımız artık gerekeni yapar.
Tek çözüm Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına dönmek, Atatürk ilkelerini yeniden hayata geçirme gerçeğini içselleştirmektir.
Selam ve saygı bizden.