- 303 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ BAŞAK CENGİZLER OLMASIN
Maalesef ölüm ve şiddet haberlerine aşina bir toplum olmamıza rağmen, geçtiğimiz günlerde ajansların geçtiği bir haber adeta kanımızı dondurdu.
İstanbul Finans Merkezi’nde ki bir proje için iki aylığına İstanbul’a gelen 28 yaşındaki Mimar Başak Cengiz, mesai bitimi yolda yürürken hiç tanımadığı bir saldırganın Samuray kılıcıyla yaptığı saldırı neticesinde vahşice katledildi.
Ortaya çıkan kamera görüntüleri gerçekten ürkütücüydü. Katil Can Göktuğ Boz, yanında taşıdığı alım-satımı yasak olan Samuray kılıcı ile genç kızın arkasından sessizce yaklaşarak sırtına kılıcı saplıyor, yere yığılan talihsiz kıza kılıç darbeleri vurmayı sürdürüyordu. Olay sonrası dairesine dönen ve üzerini değiştiren aşağılık katil tutuklandı. Evinden çıkanlar ve olay sonrası verdiği ifade akıl ve ruh sağlının yerinde olmadığı yönünde yorumlara neden oldu. Ancak buna ilişkin tıbbi bir raporu bulunmuyordu. Geçmişte beş yıl boyunca psikolojik tedavi ve 17 gün de uyuşturucu tedavisi gördüğü açıklandı.
Psikopat katil ifadesinde; “Evden birini öldürmek amacıyla çıktım. Kadın olduğu için savunmasızdı o yüzden onu seçtim.” diyordu. Bu olay elbette yargılama safhasında ülke gündeminde yer bulmaya devam edecek ve bizler de medya aracılığı ile takip edeceğiz.
Bu yaşanan üzücü olay beni birkaç ay öncesine götürdü. Yazmak istedim zira toplumda bu aşağılık katil gibi katil namzetlerinin ellerini kollarını sallaya sallaya dolaştıklarını görmemiz, kabul etmemiz ve devletimizin tedbir alması gerek diye düşünüyorum.
Mayıs ayının sonlarıydı. Pandemi kısıtlamalarıyla boğuştuğumuz o günlerde İstanbul’dan uzaklaşmak ve biraz olsun nefes almak arzusuyla sahil köyünde yaşayan bir arkadaşımın davetine icabet ettim.
Sessiz, sakin, tam bir yeryüzü cenneti. Rüzgarın taşıdığı çam kokuları genzimizi yakarken, masmavi denize bakarak balkonda çayımızı yudumluyor, bir yandan da sohbet ediyorduk. Aniden yükselen bir bağırtı sesiyle irkildim.
Birisi avazı çıktığı kadar bağırıyor, sanki kavga ediyordu. Şaşkınlığımı gören arkadaşım bezgin bir yüz ifadesiyle hemen yanlarında bulunan evi işaret etti. Uzaktan seçebildiğim kadarıyla filmlerdeki hippilere benzeyen bir tip avazı çıktığı kadar küfrediyor, bütün köye tehditler savuruyordu.
Arkadaşımın anlattığına göre komşularını çocukluk yıllarından beri tanıyorlarmış. Çocukluğu gayet normalmiş ancak gençlik yıllarında davranış bozuklukları göstermeye başlamış. Ailesi de adeta ondan kurtulmak istercesine tek başına onu köyde bırakıp kendilerine yeni hayatlar kurmuşlar. Babası zaman zaman harçlık gönderirmiş.
Şahıs sosyal medyada kendini farklı meslek gruplarında uzman olarak tanıtıp yüzlerce profil açmış. Bakın onlarca demiyorum, yüzlerce profil açmış. Bu profillerde köyde yaşayan insanları tehdit ve fotoğraflarıyla teşhir ediyor. Üstelik galiz bir şekilde küfür ve hakaretler yağdırarak.
Arkadaşım bu şahsın şerrinden yalnız yaşayan annesini korumak için evinin etrafını adeta askeri bölgeye çevirmiş. Tabiri caizse o güzelim cennet adeta bir cehenneme dönüşmüş.
Hikayenin devamı ise daha ilginç ve umut kırıcı. Arkadaşıma neden şikayetçi olmadığını sordum. Hani bir dokun bin ah işit derler ya. Anlattıkları daha da şaşırttı ve ürküttü beni; “Hiç şikayet etmez olur muyum? Kaç kez defalarca şikayet ettim. Üstelik şahsın bizi ölümle tehdit ettiği, galiz küfürler savurduğu binlerce video görüntüsünü de dilekçeme ekledim. Ancak Jandarma şahsın cezai ehliyeti olmadığını söyleyerek tahkikattan öte bir işlem yapmıyor. Bazen de gelip dövüyorlar. Oysa şahsın evinde silah var. Bazı geceler atış yapıyor. Jandarmaya söylediğimde bana kuru sıkı mı diye soruyor.”
Duyduklarıma inanamadım. Kaldığım iki gün boyunca akıl ve ruh sağlığının yerinde olmadığı her halinden belli olan bu şahsın küfür kıyamet bağırışlarına maruz kaldım. İnanın abartmıyorum yakınındaki herkesin psikolojisini bozacak türdendi.
İstanbul’a döndüğümde üst düzey bir komutanımızı ziyaret ettim. Niyetim hem yeni görevinde başarılar dilemek hem de bu konuyu çıtlatmaktı. Konuyu aktardığımda hemen habercisine talimat vererek söz konusu ilçenin karakol komutanını sordu. Birkaç dakika sonra haberci elinde bir not kağıdı ile geldi. Komutan ismi okuyunca bu bizim hemşehrimiz, tanırım iyi, çalışkan bir çocuktur deyip telefonu çevirdi. Ona anlattığım konuyu nakletti. Karakol komutanı zaten şikayeti defalarca aldığı için arkadaşımı da, şikayetçi olduğu şahsı da hatırladı. Uzun süren telefon konuşmasının ardından komutan bana dönerek; “Karakol komutanı da şahıstan bezmiş, tabiri caizse illallah etmiş. Lakin şahsın cezai ehliyeti olmadığından hukuki bir işlem yapılamıyormuş. Ancak köyden birkaç kişi imza toplayarak savcılığa şahsın köy için tehdit oluşturduğuna dair bir dilekçe bırakırlarsa bir ihtimal şahıs hastaneye tedaviye gönderilebilirmiş. Usul böyleymiş.”
Başak Cengiz haberini okuyunca yaşadığım bu olay film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Oysa en temel hak yaşama hakkıdır. Devletin en temel görevi de can güvenliğinin tesisidir. Tedaviye muhtaç, çevresi için tehdit teşkil eden bir insanın tedaviden mahrum bırakılması da ayrı bir ihlal denebilir. Hakkında tıbbı bir tespit ve rapor bulunmayan bir yetişkine devlet iradesi dışında bir tedavi şeklini dayatamaz. Lakin rahatsızlığı raporla tespit edilmiş, çevresi için tehdit teşkil eden, çevresindeki insanlara ve kendine zarar verme potansiyeli çok yüksek olan bu tarz insanların kesinlikle yüksek güvenlikli hastanelerde gözetim altına alınması, tedavi edilmesi gerekir.
Konunun uzmanı değilim ama bu tarz insanların profili çok değişik olabiliyor. Mesela Başak Cengiz’i katleden Can Göktuğ Boz iki üniversite bitirmiş. Geçmiş yıllarda sosyal medya raporlama ve analiz çalışmaları yürütürken “Vatandaş Kenan” isimli bir şahsın “free hosting” dediğimiz ücretsiz alan sağlayan sunucular üzerinden yüzlerce web sitesi, blog açtığını ve Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere tüm devlet erkanına, yaşadığı şehrin tüm yöneticilerine sokak ağzıyla küfrettiğine şahit olmuştum. Onun da cezai ehliyeti yoktu. Biliyorum çünkü bu raporunu da web sitesinde teşhir ediyordu.
Dilerim devletimiz yeni acılar yaşanmadan bu konuyla ilgili hukuki düzenlemeler yapar.
Bu vesile ile hunharca katledilen Başak Cengiz’e Allah’tan rahmet, aile efradı ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.