Çağımızda Din, Tarih ve Gelecek Üzerine...
Derdin büyüğü küçüğü olursa da parmağa batan kıymık parçası bile derttir. Lakin bu kıymık damara karışarak kalb ve zihin yolunda gün geçtikçe yer çekiminin tersine insanları felç etmeye doğru gitmiyor mu?
Sözü uzatmayalım.
Agnostisizm yani bilinmezcilik. Gerçekçi delillerle, mantık oyunlarına başvurmadan Tanrının var olup olmadığının kanıtlanmasının mümkün olmadığını savunan bir düşüncedir.
Bu bağlamda;
1- 2019 yılında başlayan Diomand Tema kullanıcısının açıklamaları ve videoları konusunda düşünceleriniz nedir?
Yayın örneği: Soramazsın, Agnostik, 88. Bölüm.
www.youtube.com/watch?v=GYQfKcjZe04
Fazla uzun değil belki 40 dakika 88. bölüm.
Genel Yayın sayfası: www.youtube.com/c/DiamondTema
Ömrünün yarısından fazlasını İslamın içinde geçirip veya Elhamdülillah Müslümanım sözüyle huzur arayan insanların deizme yani Tanrı vardır, Dinler ve kutsal kitaplar vahiy değil, insan kültürünün bir örneğidir düşüncesini çürütebilir misiniz? Deizmden Agnostizme kayışı önleyebilir misiniz?
2- Arabistandan nasıl dinsiz döndüm? konulu Uçaktaki Ateist kanalındaki videoda anlatılanlar konusundaki açıklamalarınız ve görüşleriniz nedir?
Yayın Adresi : www.youtube.com/watch?v=xUsAmEiHOts
Yayın uzunluğu: 3 saat 3 dakika.
3- Kutsal Kitap diye zikredilen Kuranın kökenlerine dair açıklamalarıyla arap kültürüne ve o dönemin gerçeklerine yakından bakan Kuran’ın Mimarları / Arif Tekin yayını hakkındaki düşünceleriniz nedir.
Yayın Adresi: www.youtube.com/watch?v=cyZEYlZydOU
Bu konularda ilgili yayınlardaki bilgilere karşı reddiyeler sunan yayınlar ile bu yayınların karşılaştırılması ve tam doğruya ulaşma konusunda yardımlarınızı ve önerilerinizi beklemekteyim..
Bu sorulara cevap bulunamazsa, ellerine incil verilip vatanları ellerinden alınan Afrikalılar gibi olmamız içten bile değil..
Yoksa aşağıdaki söz gerçek mi ?
Araplar çok güzel masal anlatır, Farslar bu masalı çok güzel yazarlar, Türkler de bu masala çok güzel inanırlar...
Ömür gitti gider gerçeğe ulaşabilecek miyim?
Dini konulardaki cennet anlatıları, ki şu şu kurallara uyar şu ibadetleri yaparsan öldükten sonra hesaba çekildiğinde sevapların çok gelirse cennete gireceksin, peki cennet nedir?
7-8 tür cennetten bahsedilir. En üstünü peygamberler ve şehitlerin girdiği cennet olmalı, peygamberler de çeşit çeşit, şehitliğin de türleri de var. Ve bu peygamberler hepsi tek bir hanedanlıktan yani soydan geliyor bilinen tarihte, Hz. İbrahimden sonra ayrılıyor.. Peygambelerin de kendi içlerinden hiyerarşileri var, ulul azam peygamberler, diğer peygamberler gibi.
Dünyanın geçmişini pek bilemiyoruz şunun şurasında en çok 16-20 bin yıllık bir tarih anlatısı var ki bununda ekserisi son 6 bine yıla ait. Dünyanın çeşitli yerlerinde de günümüz teknolojiyse bile yapmanın, taşımanın, üst üste koymanın imkansız olduğu büyük taş yapılar ki bu taşların üzerindeki işçilik, geometri, pürüzsüz olarak birbirlerinin üzerine konması ki aklımızın almakta zorlandığı bir güç gerektiren işler. Dünyamızda insandan önce yaşamış yok olmuş bir tür mü vardı bilinemiyor, ki buna kutsal kitaplar da cevap veremiyor. Uzaylı bir ırk veya tür dersek, zaten dünya da uzayda olduğu için bizler de birer uzaylı sayılırız. Melekler dersek meleklerin tanımı en çok Hristiyan kaynaklarında, islamiyette resim yasaklı olduğu için pek bir görsel anlatı yok.
Bu konuda her kültürde bir çok mitolojik anlatı var. Mısır, Aztek, Mezopatamya, Afrika, Asya…. Antik uzaylılar konusunda son dönemlerde en çok izlenen belgesel serileri var. Antik uzaylılar ile kutsal mekanlar arasındaki bağlantılar da çok ilginç olabiliyor. İzlemek isteyenler için kaynak;
belgeselx.com/belgesel/uzaylilar-ve-kutsal-mekanlar-antik-uzaylilar
Anadolunun Kurtuluş Savaşında ekseriyetle Hristiyan devlet ve askerlerine karşı vatanları için ölüme koşan ekseriyetle millet olarak Türklük çatısı altında ki şehitlerle veya ümmet çatısı altında islami Müslüman şehitlerle İber Yarımadasında (Endülüs) ekseriyetle Arap Müslümanlarının işgal ettikleri ve 700-800 yıl gibi hüküm sürdükleri vatanlarından Müslüman askerleri kovan İspanyolların şehitliği sanırım aynı cennette olmayacaktır.
Peki Cennette ne var? En çok zikredilen, kökleri yukarıda dalları aşağıda bir ağaç ve cennette ne yerseniz yiyin hem insani boşaltım sisteminin hem de dünyadaki kanalizasyon gibi olmayacağı anlatılır, boşaltımınızı ter yoluyla gidereceksiniz ve bu teriniz de parfüm gibi kokacak.. Yani dünyadaki insanın rahatsız eden pis koku orada olmayacak…
En küçük cennetin bir dünya büyüklüğünde olacağı ve burada da bir erkeğe yüz erkek gücü verileceği ve bolca tomurcuk memeli cariyeler ve kızlar ve kadınlarla yani dünya büyüklüğündeki bir cennette tek hükümdar sizin olacağınız.
Kadınlar için cennet nasıl olacak peki ? Erkek kadın cennette eşit olabilecek mi peki? Bunun cevabını pek okumadım.
Yine aile durumunda çocukların koşuşup durduğu en görsel harikalığıyla çimenlerin üzerinde bir ev, ilerisinde tertemiz bir kevser ırmağı, komşularla ilişkiler nasıl olacak, cennetin sosyal etkinlikleri neler fazla bir detay yok. Düğün bayram şenlik vb gibi sosyal faaliyet konusu nasıl olacak?
Yine bunun yanında bal ve süt karışımı akan ırmaklar, bıldırcın eti… Yani cennet dünyadaki zevk ve hazların bir tık üstünde gibi bir yer. Ve sonsuz…
Cennetlerdeki en büyük hediyesi ise; bir güneş gibi Rabbin yani Yaratıcının, en bilinen adıyla Tanrının yani Allahın uzaktan seyredileceği ve bu seyrin tarifi mümkün olmayan bir haz vereceği … Belli zaman dilimlerinde Tanrının görüleceği sonsuza denk Tanrıyı seyretmek en büyük ödül de bu galiba.
7-8 çeşit cennette yaşayan insanların her biri de Tanrıyı aynı açıdan mı görecek, aynı netlikte mi görecek veya Tanrı fiziki olarak mı görülecek yoksa bir sisin bulutun perdenin arkasından mı gösterecek kendini ödül olarak tam bir netlik yok.
Bir de oradaki konuşma ve hitap şekilleri ekseriyetle selam sana, selam ona vb gibi devamlı selamlaşma…
İnternetin son kuşaklar ve zihinlerde meydana getirdiği yetinmeme durumu, daha fazlası, hep daha fazlası isteği hem bilgi hem görüntü hem de mana alanında muazzam bir dalgalanma meydana getirdi. Tüm bunların ortasında 1000-3000 yıllık genel tarihte de 6 bin yıllık anlatılardaki ödüllendirme ve cezalandırma yöntemleri bu kuşaklar için ne ifade ediyor?
Geçen yıllarda sanırım bir bunalım yaşamışım bu konuda, şimdi düşündüğümde ise yine cevapların zihnimi tatmin etmediği bir dünyadayım. Bunları ben yaşıyorken benim kuşağım veya neslim veya benden sonrakilerin içinde bulunacağı sosyokültürel ortamlarda zihinlerin içine düşeceği çıkmazı tahayyül bile edemiyorum.
Günümüzdeki veya coğrafyamızdaki tüm kültürel birikim aşağı yukarı 3000 yıllık. Yukarıda değindiğim gibi bu en fazla 16-20 bin yıl geriye götürebiliyorsunuz. Daha öncesi muamma olduğu gibi bu çağdan sonraki yaşam da bir muamma.
Anadolumuzda yer altı suları 25 metreden çıkarken belki de binlerce yıldır, şimdiler ise bu derinliğin 300-500 metreye kadar indiği tespit edilebiliyor. Kutsal denilen kitaplarda Tanrının bir tehdidi böyle; sularınızı çekiversek, susuz kalıverseniz ne yaparsınız gibi… Ne yapacağız ki susuzluktan öleceğiz tabii ki… Su olmadan ne olabiliyor ki dünyada…
Sular da azaldığına göre kıyamet mi yaklaşıyor..
Niye sen dünyayı düşünüyorsun ki, Kendi ölümünü düşün, kendi hayatını düşün, iyiliğini kötülüğü düşün desem de aynalara, madem tefekkür veya derin düşünme dedikleri şeyler üzerimde bir görev olarak Tanrı tarafından verilmiş, düşünmeyeyim mi? Düşündükçe, araştırdıkça düştüğüm kör karanlık kuyulardan seslenmeyeyim mi ki, bana anlatılan dünya , yaşam ve ölüm sonrası konularında neden bu kadar çok tutarsızlık veya zihnimin mutmain olmadığı bir girdap var diye sormayayım cevap aramayayım mı?
İnsanlardan bilgiyi saklayarak daha ne kadar 3000 yıllık bir yaşam ve inanç kültürü devam edebilir ki dünyada?
En son okuduğum haberlerde ise Bağdat veya Kerkükte veya o coğrafyadaki şehirlerin birinde robotların lokantalarda garsonluk yaptığı idi, robotların daha çok yaşamın içinde girdiği bir çağda??
Ki bazı Avrupa ülkelerinde de elektirikli araç kullanımı yüzde 40lara çıkmış durumda.
Dünya olarak da; uçan teknolojiler hızla dünyanın çoğu medeniyetinde yaşam alanlarımızın vazgeçilmezi olmaya doğru gidiyor.
Antik çağların bilinmezliklerinin sorgulandığı bu çağ
Kutsal ve Mitolojik anlatıların doğruluğunun elekten yeniden geçiren bu çağ
Ve Robotların daha çok yaşamın içine girdiği bir çağ ve çağda nesillere ne öğretilebilir ve ne hayal ettirilebilir ?
Ola ki günümüzden 500 yıl veya 1000 yıl önce yaşasa idim hiç bu tür sorgulamalara giremezdim veya bilgilere ulaşamazdım ve daha huzurlu bir zihin ve hayal dünyam olurdu.
Ben veya bengiller bu çağa lanet etmesinde kim etsin?
Doğduk merhaba, gidiyoruz eyvallah gibi bir hayat akışında… Ne ırmak ne umman ne de duman ve gök anlatıları yetmiyor zihnimize.
Sen de kalkmış bana kem küm ediyorsunuz üstadlarım, büyüklerim. Y kuşağını beğenmiyorsanız, devamlı bir şikayet Y’den Z’den nedir bu, peki kabul bizi beğenmiyorsunuz belli bir yaşın üstündeki eski kültürlü zihinler peki şimdilerde yeni doğmuş veya 2-3 yaşındaki çocukların 20 yıl sonrasında ne olabileceğini anlatın bana??
Bu çocukların dünyası tamamen çiplenmiş robotik bir dünya mı olacak yoksa; insan hürriyeti, bireyliği,ailenin değişmesi, eşit hukuk ve çalışma alanlarında kölelik, yoksunluk, mahrumiyet, kendileri düşünemeyen ve sadece komutlarla hareket edecek bir dünya mı var önümüzde?
Bana iyi insanın tanımını yapacak bir tane vatan evladı ve büyük arıyorum, kısa ve öz. Yaşı önemli değil isterse benden 20 yıl genç olsun ister 20 yıl ileride, lakin zihni gönlü üslubu benden büyük olsun? Çünkü ben küçüğüm, aklım almıyor, gönlüm daralıyor, gücüm yetmiyor, hiçim... Peki sen benim gibi bir hiç misin yoksa ezberci ve ezber satan, mankurtlaştırılmış, belli coğrafyalardaki kültürlerce devşirilmiş misin? İnsan olmak neye, kime yetmiyor?
Y...’den.
Saygılarımla…
Esen kalınız.
YORUMLAR
Buzdan cehennem, ateşten cehennem hadi seç birini...0 1 0 1 lan bilgisayar yazılımı gibi bir şey...gülme gardaş!... Kuzey inançlarında buzdan cehennem var iliklerine kadar yanacaksın pardon donacaksın, tehditleri gırla...
Bıktım ya hu! Tehdit edilmekten, aç kalmaktan, açıkta kalmaktan, muhtaç olmaktan, acı çekmekten, hastalık çekmekten. Yani insan olmaktan...
Lan ben neyim, nasıl bir şeyim kim ne verdiyse alsın üstümden ben de kurtulayım sen de...
I ıhh! Yer miyiz lan! Kim geçiniyor, kim yararlanıyor tüm bunlara maruz kalmanın, maruz bırakılmamın üstünden. Biri ta da birileri ya da akıl ötemde bir şey kurgulamış bu evrensel düzeni...iyi de "bana ne?"
(1)
Ortak mıyım yoksa...İnsani burayı iyi belle, bak bir şey söylüyorum. Ortak mıyım? Yani bu evrensel düzene öyle olmalı yoksa varlığımızın anlamı ne olmalı... Bir hiç hem de kocaman bir hiç.
Öyleyse benim anlamım , manam Tanrısal ya da ne adlandırıyorsan öyle olmalı. Başka türlüsü olabilir mi? Olamaz...yukarda açıkladık ya ondan ötürü olamaz.
E...ne yapalım şimdi? Kendi kendimize bir yerlere yükseliyoruz, bir şeylere doğru evriliyoruz, öyle olmak zorunda ve Tanrı burada devreye giriyor yardım ve yardımcı olmak için ama her sistemin haklı kuralı olur ya Tanrı' nın da kuralları var. Yükselmek için uymalısın, yani kendin için uymalısın. Uymazsan boşa düşmüş olursun ve anlamı kaybolur insanın.
(0)
Ne var burada bir hiç bir yokluk bir yadsıma bir kaybedil bir yok oluş. Yaşama yazı tura ya da bir sıfır atılır mı hiç zihin ve aklın ne güne duruyor. Bu düşünceyi insan cebine koymalı.
Emek, hareket ve yükselme...görev bu olmalı.
Hadi insan yekin ve kalk!...
Erlik Aldacı
Erlik Aldacı
Bah bah! Emmiyi görüyon mu nerden giriyo...
E...dedim.
E...si benim koyunu Fırat değil Ömer aldı.
Anladın mı...
Yine yanlış oldu bu yorum buraya değildi...ama olsun. Taş elimde gedik karşımda anadın mı...
Seviliyorsun....
Yinsani
Erlik Aldacı
Kendimi Heidi gibi hissediyorum, kapatılmış tutsak edilmiş...köyümü özlüyorum. Ağzımdan küfürler dökülüyor cadde boyunca nereye giderse gitsin misali.
Öf!...
Sonra satranca takılıyorum karşımda bir Amerikalı yüksek puanlı...ama hep piyonlarını ileri sürüyor. 35 saniyede herif vezirini kaptırıyor ama tınmıyor, umurunda değil.
Lan kafa iyi mi derken kale male ne var ne yok sürüyor cepheye ben de pat pat götürüyorum ama içime bir kurt düşüyor "la bu herif norüyo" derken aga bir iki mesjıma cevap veriyor hep aynı.
" Beni yok et"
"La gardaş ben seni niye yok edeyim, dünya sana yeter bana da."
Maçta beraberlik teklifini yapıyorum kabul ediyor "thanks" diyerek bir de gülen emoji yolluyor.
Demek ki bu gavurların da çeşit çeşit olanı var ne de olsa "insan"her yerde insan.
Sonra maçlarına bakıyorum adamın, dümdüz etmiş herkesin.
Hayırdır dedim kendime yaşam ne garip. Sonra bir kaç araba takıldı trafik ışığına anladım ki şehir uyandı.
Ve ben hala köleyim bu şehre...oysa köyümü çok özledim ya hayallerimi özgür kalsın diye düşüncelerimi, öfkelerimi yumdum.
Yinsani
:)) Siz de esen kalınız Üstad...esen kalınız..Yazıya yorum yazabilmek için öncelikle bu yazının baştan sona okunması lazım ki; biz okuma özürlüyüz.Okumadan araştırma mümkün değil biz araştırma özürlüyüz.Akıl yürütme pozitif ilimde mümkün.Teorem,deney ,hipotez,sonuc döngūsū...Din görmeden inandırıp Yaratıcıya sadakati ölçüyor.Hani diyorlar ya laiklik dinsizlik diye?..Dinin arkasına sığınan şebekler atlarını gereğinden fazla oynatıp dünyayı kendilerine cennet yapıp kademeli olarak insanların kendilerine tapmasını istemelerinden kaynaklı ki;bunlar zaten inançlı görünüp ya leyli olan kesim...Yazının tümünü okudum..Çok geniş yelpazeli bir anlatım.Bu kadar derinlere eski kuşaklar yani biz girseydik çıkabilir miydik yer yüzüne bilemiyorum..
:)) Üstad yer yüzünde misiniz?..Ses veriniz lütfen..Sağlıcakla..Saygıyla..
Yinsani
dalan çıkar üstadım, yeter ki dalsın bir şekilde derya onu sürüklüyor sahile... sudan çıkmış balık gibi oluyorsun sonra da tavada çazır çuzur zihin kaynaması gibi bir kaç gönül çızırtısı, şekil girdabı, sembol kurşunu, resim bombası, harf mızrağı .... vb vs delik deşik oluyorsun amma yine de yaşıyorsun işte:))
saygılarımla, esen kalınız...
en kötü gününüz böyle olsun..