- 602 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Güneş Kitabı
Daha vakit var dedi Rüstem. Sağ eliyle yanağını aşağıya doğru bastırıp baş parmağını merkez alarak, kalan parmaklarıyla burun ve sol göz hizasından başlayan bir daire çizdi. Yaşlı gözlerindeki ferin son yağmacısı bir şiirle buluşuyordu o sıra.
"Bilginin maskarası olmuşken/ölerek bir merhale daha atlattım/gün dökümüm göğsüme muska gibi asılırdı/ kargacık burgacık, bir ters bir düz/örgün siste bir silik sıfatmış adım."
Zeki olduğunu söyleyenler aklın pasını ima dolu yazılar ile Tanrılarına gönderiyorlar. Onun da adına şiir demeden, yüreğin iznini kat-i sonucu yara bere içinde düşmeksizin almak, edebiyata sus işareti yapmakla eş. Güneşten sıkılan ayçiçeği, boynunu kargaya uzatır. İnsana sitem etmeden önce, bir dağın zirvesinden göğe doğru bakıp, yaz yağmurunu bekleyen bir okka canı kalmış çiçeğe beklemene sebep nedir sorusunu sormalı. Ama o, boş ver, çiçeğin kışını bir yaprağına anlatsak yeter diyecektir. Ardından da dertlerini yazıya veresiye dökerek kaçış planı yapacaktır. Ne yapayım benle buluşmak istemeyene. Güle güle demeden önce,
Beni düşünmüyor artık diye düşündü Rüstem Hasval. Yaşadıklarının taşkınlarıyla simetrik açılı köşeler yarattı kendine. Onunla buluştuğum dairenin bir ucu diğer ucunu sonsuz bir bağlanışla kanıksamıştı oysa.
Rüstem’i unutmak istiyorum. İstemek tadı kaçmış bir tekerleme gibi aniden gelişiyor.
"Aklım bana doyamadı, para verdim almadı, su verdim içmedi, giydirdim bana benzedi."
Değdiğini kör eden dengem, sebepsiz yere ekinoks döktü. Gündüz geceye ne zaman eşit oldu da, gece bunca yoğunluğu seyreltmek için uzakla yarışıyor. Kaçış planım diyor Rüstem, ben bir yere gitmişsem bile orada kendimsiz anlar edindim, yoklar uyum konusunda kararsızdı, yarı yolda bıraktım. Varları taşımak güç gelince bir ırmak düşündüm. Beklenen oldu, çayırlar yeşerdi, bu müthiş manzara ağlamaya aç birini huysuz yaptı. Gözyaşlarına dokunmamak kiminin azabıdır çünkü. Mahkumlarımı azad etmek için ağaçların köklerinin biyoloji ders kitabına çizdim. Oysa hayat gerçekçi olmak için kitaplara arkasını dönüp alevler yüksekliğindeki konuşmaları üst üste dizerdi. Yangından kaçamayan kişi gölgesinin duvar ustası olurmuş, bir siyah gök aldı yaşlı gözlerini benden. Şimdi yağmur yağsa, bir duvar yıkılsa ve yeniden yapsak. Ne gittin derim, ne gitmedin, oradasın da diyemem. Ben düşünürüm seni, nasılsa sokağı kolluyor güneş.