- 448 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SÖZ
Merhaba değerli okurlar; her sabah yeni bir gün, her yeni gün yeni bir umut/ Yeni bir güne yeni bir sevgi coşkusuyla…
Bugün varsınız yaşadınız.
Peki ya yarın?
Yarın sabah gözlerinizi açamayıp sevdiklerinizi göremeyeceğinizi düşündünüz mü?
Kaçırdıklarınız, kaybettikleriniz, kırdıklarınız hiç aklınıza geldi mi?
O yüzden en iyisini yapıp tüm sevdiklerinize haykırın dostlarım.
“İYİKİ VARSINIZ” diye…
Ben her sabah: Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ______ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben der,
“İYİKİ VARSINIZ…” la başlarım___
“SÖZ/E...”
Evet söz demişken; sözün tarifine ve anlamına şöyle bir bakalım sonra söze başlayalım…
Söz kelimesi, dilimizde oldukça kullanılan kelimelerden birisidir. TDK’ye göre, söz kelimesi anlamı şu şekildedir: Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil. ... Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük… “Bir dildeki sözlerin bütünü, söz hazinesi, söz dağarcığı, sözcük hazinesi, kelime hazinesi, kelime kadrosu, Söz varlığı.”
"Dil ses üzerine kurulmuş canlı bir varlık olarak, çok yönlü kavram işaretlemeleri yoluyla bildirişimi sağlamaya yönelik bir söz varlığına sahip olan karmaşık bir örüntüdür. Her dilin kendi söz varlığı, onun sözcük hazinesi ve iletişimi sağlama gücü olarak görülebilir. Kuşkusuz bu tek başına yeterli değildir; fakat bir dilin gelişmişliği, genellikle onun söz varlığının zenginliği, kavramlaştırma gücünün yüksek oluşu, düzenli ve sistemli bir kavram işaretleme sistemi oluşuna göre değerlendirilmektedir."
Dil kendi söz varlığını özenle işler, ses yapısına uydurarak geliştirir. Bu nedenle zaman içerisinde belli oranda gösteren yapı taşları ile gösterilen kavramlar değişime uğrar. Bunun yanı sıra kimi kavram işaretleri yüzyıllar boyunca hiç değişmeden korunur, bir miras gibi saklanarak günümüze kadar ulaşır. Böylece dil hem köklerine bağlı bir ağaç gibi dallanır hem de farklı çiçekler açmayı öğrenip gelişir, güzelleşir...
Türkçe; hem tarihi derinliği açısından hem de güncel söz varlığı bakımından büyük bir üstünlüğe sahiptir. Türkçe, söz varlığı açısından son derece zengin ve yenileşmeye çok açık bir dildir. Söz kelimesi üzerine o kadar çok sözler söylenmiş, kurgulanmış atasözleri, şarkılar, türküler söylenmiş, ağıtlar yakılmış, hikâyeler, romanlar, şiirler yazılmıştır ki yaz yaz söz bitmez…
Evet, insanoğlunun en temel iletişim aracıdır; "SÖZ".
Asırlardır insanlar sevgisini, aşkını, öfkesini, nefretini diliyle ya kusmuş ateş püskürmüş ya da güller saçmış gülistan olmuş.
Duygunun kaynağı olan kalp ve onun tercümanı konumundaki dil, sözün değerini belirler. Bu yüzden insanlık tarihinde sözün ayrı bir önemi vardır. Zihnimizle kalbimiz birleşir düşünce, duygular doğar ve ancak dille ifade edilir. Sözümüz, "ÖZ" ümüzdendir. Kendini bilmek, tanımak isteyen önce kullandığı dile baksın. Sözü, özüne "AYNA" dır.
Sözümüz özümüzdür. Kendini bilen önce sözüne bakmalı. Çünkü insanın sözü özüne aynadır.
“Söz, eti kemiğinden sıyırıp mâna, hikmet ve icaz’a büründürmektir…”
İnsanda güzel olan yüzdür,
Yüzde güzel olan gözdür,
Ama insanı insan yapan ağzından çıkan sözdür. Demiş Hz. Mevlana
"Hayat çok uzun ve meşakkatli bir yol… Bu yolda çantana aldığın azığın yeterli değilse, yolun yarısında sendelersin, tökezlersiniz…
Bilge insan hayatı yaşayandır."
Konuşmasından anlaşılır insan ‘Güzel konuşmasından’
Kalpten kalbe yol vardır derler. Bunu biraz daha değiştirerek söylersek:
Dilden kalbe yol vardır
Gönlü yumuşak insanların konuşmaları da yumuşak ve ılımlıdır. Onlar asla kalp kırmaz. Çünkü bir mihenk vardır gönülde; sözünü önce ölçer biçer sonra muhatabına sunar.
En öfkeli olduğumuz anlarda bile yüreğimizdeki karanlığı gündüz aydınlığına çevirir güzel bir söz.
Bakın Yunus Emre ne demiş;
“Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı / Yağ ile bal ede bir söz"
Katı kalpli insanlar ise, bu mihengi yitirmiştir.
Olur, olmaz yerde kelâm eder, ya baş kırar, ya da göz çıkarır.
Bak bu hususta Hz. Ömer ne diyor:
“Ey Kâbe! Seni bin sefer yıksam yine yapabilirim. Ama kırık bir kalbi asla!”
İşte dost!
Tatlı dil ve acı dil arasındaki fark, cennet ile cehennem arasındaki fark gibidir.
Sen diline ister gül koy, istersen bal ve gönüllere cennet asa bir iklim ör.
İstersen kor koy, başkalarını alev alev yak."
Tercih senin… Tercih sizin… Tercih onların… Tercih hepimizin…
Benim tercihimse gülden yanadır… Gülü severim, güleni severim, gül yüzleri severim, gülmeyi severim ve yakınımdadır o gül ama hep uzağımda, hep bakarız birbirimize gülerek sevgiyle… Ne güzeldir o yaradanın bağışladığı, acıtmayayım diye dokunmaya çekindiğim gül, ince ve derin bir yara açmıştı parmağıma, bir gün... Gülümsedim yaraya da... Süzülen iki damla kana da... Çünkü o yarayı açan bakmaya kıyamadığım o güldü...
"Sevdiklerimizin yüreğimizde açtıkları yaralar da aslında o gülün açtığı yara gibi değil miydi?.. İnce ve derin bir yara... Aslında çok önemsiz gibi görünse de her kımıldadığınızda yüreğinizi inceden sızlatan bir yara... Ama sevdikleriniz o yarayı açmadan önce siz muhabbet dolu kokularını sineye çekmiştiniz, zamanı, mekânı ve kalbinizi paylaşmıştınız... Yarayı açmadan önce siz onları kalbinize koymuştunuz...
Kızabilir miydiniz?..
Kızamazdınız elbet...
Sevdiklerimizin açtıkları yaralar da o gülün açtığı yara gibi ince ve derin... Ama o yarayı açmadan önce biz şükretmiştik, kokusunu sinemize çekmiş, bakmaya kıyamamıştık...
Dikenini unutmuş muyduk?..
Unutmuştuk tabi...
Ama biz gülümsemeliyiz yaraya... Belki süzülen iki damla kana da... Gülümsemeliyiz işte... Çünkü o yarayı açmadan önce biz onu kalbimize koymuştuk ve sevmiştik...
Çünkü insan sevgisiz yaşayamaz.
Hayatın anlamı, mutluluğun ilacı, insanın mayası sevgi…
İnsan özünden uzak kalabilir mi? Sevgi sözde değil özde yaşanır.
Hem dünya nimetlerine sıkı sıkıya bağlanacaksın, hem maddi kazanımların ince hesapların peşine düşüp hırsına hırs katıp önüne çıkanları ezip geçeceksin sonra da sevgiyi yaşamaktan söz edeceksin... Bu anlamda bir sevgi ancak sözde ifade edilen öze inememiş bir sevgidir... Böyle kişilere sevgi ile yaklaştığınızda; karşılık olarak gördüğünüz tepki size bir tokat gibi gelir. Neye uğradığınızı şaşırır, duygu dünyanızda adeta şok etkisi yaşarsınız, örselenirsiniz, yaralanırsınız. Kendinize gelmeniz zaman alır… Üzülmeyin sakın, siz sevmeye devam edin, kırılsanız da kıran söze bakmayın…
Üstada sormuş adamın birisi.
-Üstadım kırılan kalp yine sever mi?
Üstat da; Evet demiş…
Adam peki üstadım demiş,
- Siz hiç kırılan bardaktan su içtiniz mi?
Üstat da cevap vermiş;
-Peki sen hiç bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçtin mi?
Sevginin en çok yazılıp konuşulduğu bir dönem ama içinde en az yaşadığımız dönem... Zira Rabbimin insanı yaratırken içine bir cimdik kattığı ve git dünyada bunu çoğalt dediği sevgiyi yaşayan azaldıkça, konuşulan sevgi sözleri çoğalıyor...
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim değerli dostlar…
08.11.2021
Ömer Sabri KURŞUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.