- 622 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
962 - YALNIZ SANA
Onur BİLGE
“Bizim kadar fala, büyüye, kehanete meraklı bir millet daha yoktur! Halbuki böyle şeylerle uğraşmak şirktir! Kim arrafa gider de ona bir soru sorarsa, söylediklerini doğrularsa kırk gün namazı kabul olmaz. Kâfir olur! Müneccimlik, kâhinlik, falcılık, büyücülük hak dinlerde yasaklanmıştır. Böyle işlerden kazanılan para haramdır. Köpeğin bedeli, fahişenin ve kâhinin ücreti pistir. Putların önlerindeki oklarla kısmet arayanlara, çakıl taşlan, yani remil atanlara, kuma çizgi çizenlere, yani falcıların ücretleri de aynıdır. Bu işleri yapanlar da onlara inananlar da şirktedir. Kâfirdir.
Zaten kimse gaybı bilemez. Allah’ın bildirdikleri müstesna… Öylelerinin söyledikleri bazen isabet edebilir. O da cinin fısıldamasındandır. Cinler, insanlarla alay ederler. Söylediklerinin biri doğruysa, doksan dokuzu yalandır.
Önemli tabiat olaylarını, yıldızların hareketlerine bağlayanlar, Allah’ı inkâr etmiş olanlardır. Küçük büyük, iyi kötü ne olduysa, Allah’ın emriyle olmuştur. O’nun karşısında da yanında da hiçbir kuvvet sahibi yoktur. Aksini iddia etmek, Allah’a şerik koşmak demektir.
Soylarla soplarla övünmek, neseplere dil uzatmak, yıldızların hareketleriyle yağmur yağdırılmasını istemek ve ölüler arkasından ağıt yakmak, cahiliye adetlerindendir.
Kur’an’da büyücünün, nereye giderse gitsin iflah olmayacağı bildirilmiş.
Müneccimleri, ka¬hinleri, arrâfiarı, remil atanları, fal bakanları engelle¬mek, gücü yeten herkesin görevidir. Gücü yeten onları engellemezse ceremesine katlanır. Onlar için Kur’an’da şöyle bir ayet vardır:
"Onlar işledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Onların yapmakta oldukları gerçekten ne kötü bir şeydi!"
O tür pis işlerle uğraşanların bazıları gerçeği çarpıtarak, yalan söyleyerek kendilerine inananları kandırırlar. Bazıları, cinlere hükmetmekte olduğunu söyler, bazıları da sahte şeyhlerden, miskinlerden, tarikatçılardan oldukları halde hal sahibi olduklarını iddia ederler. Aralarında yalancı peygamberler, ne yazık ki onlara bile inananlar vardır. Bunların hepsi dünyada da ukbada da cezalandırılırlar.” diye uzun bir konulma yaptı Define.
“Ya Musa?” diye sordu Neşe.
“Musa muaf… Akli melekelerini kaybetmiş bir insan… O ve onun gibiler, çocuklar mesul değil. İnsanların, Allah’ı bırakıp da ya da O’nunla birlikte cinlere sığınmaları Allah’a eş koşmaktır. Ne melekler insanlara tabi olabilirler ne de insanlar onlara tabi olmalıdırlar. Allah insanlar da melekleri de cinleri de yalnız kendisine ibadet etmeleri için yaratmıştır.
Meleklere dua edilmez. Onlardan bir şey istenmez. Kimse meleklere hükmedemez. Onları indiremez. Başlarına bela ettikleri melekler değil, cinlerdir. Ne yazık ki cinler, insanların çoğunu kendilerine uydururlar. Onlar birbirlerinden faydalanmak isteyenlerdir. Son durakları cehennem olacaktır.
İnsanlar, gayba ait bilgiler elde edebilmek gayesiyle cinlere tabi olurlar. Onların emirlerini yerine getirir, karşılığında da merak ettiklerini öğrenmeye çalışırlar. Bu yaptıkları akıl kârı değildir. Cinlerden de insanların emirleri altına girenler vardır. Karşılığında da insanların kendilerine sığınmalarını, onlardan yardım istemelerini, onlara tazim etmelerini ve ram olmalarını talep ederler. Bu da şirkin daniskamsıdır!
Müminler Allah’a: “Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet! Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna… Yanlışa sapanların ve gazaba uğrayanların yoluna değil!” diye dua ederler her nazın her rekâtında. Hem de ayakta…
Allah’tan başkasına kulluk etmez, kimseden yardım istemezler. Doğru yol budur! Başka yollara sapmak isteyen sapar. Başka yaratıklara tapmak isteyen tapar. Küçücük bir dünya menfaati için doğru yoldan ayrılır, cehennem yoluna sapar!
Efendimizin yolu dışında yol, hakikatinin dışında hakikat, şeriatının dışında şeriat, akidesinin dışında akide yoktur. Kimse ona tabi olmadıkça imanını kurtaramaz. Al¬lah’ın rızasına, cennetine, Cemal’ine layık kul olamaz.”
***
Onur BİLGE
BİN BİR HECE ÖYKLÜLERİ – 962