- 233 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Komşuluk
Osmanlı İmparatorluğu vezir-i âzâmlarından Hekimoğlu Ali Paşa, çok cömert ve hâl ehli bir zât idi. Onun komşularından biri, paraya ihtiyacı olduğundan, kendi evini satılığa çıkardı.
Talipliler “evi kaç paraya satıyorsun?” dediler. Evini satmak isteyen adam “yüz bin akçeye” dedi. Hayrete düşen talipliler “senin bu küçük evin o kadar eder mi?” dediklerinde, “siz, Hekimoğlu Ali Paşa’nın komşuluğunu kaça almak istiyorsunuz?” diye cevap verdi. “Komşu satın alınır mı?” dediklerinde, adam “ev, komşu için alınır. İyi bir komşu, bir şey istenildiğinde memnuniyetle hemen verir. İstenilmezse bir şey lazım mı, diye sorar. Kendisine kötülük edene iyilik eder. İşte Hekimoğlu Ali Paşa da bunlardan biridir. Böyle bir komşuya sahip olmak için evime yüz bin akçe çok mudur?” dedi. Komşusunun bu hikmetli sözü, Hekimoğlu Ali Paşa’nın kulağına gidince, adama bir hayli para verdi ve “bununla ihtiyacını gider, evini de satma. Senin gibi kadirşinâs komşudan ayrılmak istemiyorum” dedi.
İnsanlar arasındaki ilişkilerin güçlü olması komşuluğun sağlam temeller üzerine oturtulmasından kaynaklanmaktaydı. Birinin sorunu tümünün sorunu olur çözümde hep birlikte sağlanırdı.
Hayat denen içinde yaşam tarzını belirleyen süreç sadece tek kişiyi kapsamazdı. Yaşam genelin içinde devam eden bir süreçti.
Sağlıkta bir arada olan Hastalık anındada bir arada olmasını bildiği gibi varlığın içindeki yaşamı komşuların genelinde paylaşmayıda bilirdi. Geçmişin komşuluk ilişkilerini sadece özleme hapsetmekten başka bir şey kalmadı. Biz olarak geçmişte yaşanan hayatı günümüzde ben hayatının içişne sıkıştırıp attık.
Mutsuzluğun kapısınıda bu şekilde aralamış olup, yaşadığımız hiç bir şeyden zevk alamaz olduk. Tek sorun ve bu sorunun kaynağıda bizleriz. Betonların içine sıkıştırdığımız hayatın içerisinden bundan sonraki beklentilerimiz olmamalıdır.
Çünkü;
Tren istasyondan ayrılalı çok oldu. Bir daha geri gelmeyecek.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.