- 378 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
GERÇEKLİK ALGISI
Korularda gezen, rüzgarla süzülüp, eteği kuru yaprakları süpüren bir kız vardı; Liora. Ve geceleri, küçük süs havuzunun yanında, otların dibinde yanıp sönen bir ateş böceği; Nesi. Yağmurla birlikte, ortalığı harita gibi bölen salyangozların ardında bıraktığı şeritlerin de ötesine taşıyordu Nesi’nin rüyaları. Bu bir düş müydü? Ya da bir aldatmaca mıydı? Hayır, hayır! Bu bir düş olamayacak kadar gerçek hissettiriyordu. Yine bir kuşluk vakti, ince ve sonsuz tınılarıyla şarkılar söylemeye başladı Liora. Koru adeta yeniden diriliyordu. Bu, 1872 senesinden beri duyulan namenin ardındaki giz halen daha çözülmeyi bekliyordu. Evet! Henüz on altı yaşındaydı. İki cani tarafından tecavüze uğrayıp sonrasında bu ormana gömüldüğünde.
Uzaklardan, Bristol’den kırk sekiz günde uçarak gelen Karga Yorgo, soluklanmak için bir dala kondu. Farelerin, sincapların ve kedilerin oradan oraya koşuşturduğunu fark edince, dikkat kesildi. Genç bir hayalet oyun oynadığını zannederek kovalamaca peşindeydi. Ürkmüştü manzara karşısında. İçinden, bu işin sonunun iyi olmayacağını homurdanarak uçtu. Düşen bir gölge gibi aniden tam karşısına kondu. Kanatlarıyla yüzünü kapatıp tuhaf bir dans gösterisi yapmaya başladı. Başarmıştı. Dikkatini çekmişti. Sonra yeniden uçup ağaçtan ağaca kondu. Kız onu tutup sevmek istiyordu. Peşinden ayrılmadı. Dere tepe aştılar. En sonunda Walton Bay’e ulaştıklarında gökyüzü kızıl bulutlarla çevriliydi. Belki gerçek belki gerçek değil ama o deniz fenerinin kapısından bakan bir başka hayalet, aslında bir zamanlar Şamandı. Liora’yı tedavi etmesi için Yorgo tarafından getirilen bir başka sıkışmış ruh. Günlerdir sevdiğini göremeyen Nesi, üzüntüden yanamaz hale gelmişti. Salyangozlar rastgele şeritler çiziyordu karanlıkta.
Onu maydanozların altına yatırıp üzerine gül yaprakları örttüler. Bu arınıp rahatlaması için geçici bir çözüm olsa da en azından bir kaç gün işe yarardı. Glasgow’a gidip gelmesi iki gün sürecek kadar tecrübeli bir hayalet olan Şaman, nihayetinde alıp getirdiği Tundra Tozunu kızın gözlerine ve kulaklarına sürdü. Ne mi oldu? Hiçbir şey. Dehşete düşüp, bunun nasıl mümkün olduğunu anlayamamıştı. Oysa hep işe yarardı. Özgür kalması gerekiyordu. Sallanan sandalyesinde piposunu içen Yorgo olanları izleyip, keçi sakalını ovuşturmakla yetiniyordu.
Şaman aylarca gezindi. Bir çare bulana kadar Liora’yı Bristol Kanalı’nın derin sularına kilitlemişti. Yeniden kaybolmasına izin veremezdi.
Rutine binen araştırmaların verdiği yorgunlukla bir bara girdi, boş iskemleye oturup karıncaların içtiği bira damlasını tek yudumda içine çekti. Televizyonda olaylı Galler - İngiltere maçının ellinci özeti ve maç yorumu dönüyordu. Bir süre insanların telaşını izledi. Neye kafa patlattıklarını vs. Bütün bunların hayal olduğunu fark etmeleri için ölmeleri mi gerekiyordu illa ki.
Barmenin sesiyle irkildi; ’Dün gece bir ateş böceği uğradı. Buralarda Yorgo adında birileri var mı diye sordu. Bende sen gelene kadar bir şey söylemek istemedim.’
Başını kaldırmadan mırıldandı, ’Adı neydi?’
Barmen umursamaz bir biçimde bardakları silerken ’Nesi’ dedi.