- 595 Okunma
- 6 Yorum
- 7 Beğeni
EY OKUR...
‘’Benim gibilerin daha sonra yaşayabileceği ikinci hayat, elindeki kitaptan başka bir şey değildir. O da senin dikkatine bağlı, ey okur. Ben sana dürüstlük göstereyim, sen de bana şefkat.’’(Alıntı)
Düş mektebinde tanrıyı oynayan sürrealist bir imgeyim ve hayat yaşadıklarımla taban tabana zıt.
Suskunluğun ihraç ettiği bir öfkeyim belki de mezarımın toprağına sokulası yavru bir köpeğin terk edildiği akşamın son mezesi bedenim, ruhumla çıktığım yol ve s/onsuzluk iken benim tekelimde tek elden bahşediyorum içimin kırıntılarını da tek tek resmediyorum. Duvağı yok bu gelinin ve görücüye çıkmayı reddediyor kendini bildi bileli.
Anlatacaklarımın hiç birine geçiş hakkı tanımamışken bir ömür…
Hayatsa çoktan dümeni alıp da her gün solundan kalkerken kader, kaplumbağa adımlarıyla sırtlanıyorum zamanı ve mekânı yok sahiplendiklerimin daha doğrusu sahiplenildiğimi bilmek gücümü saklı tutmaya yarayan tek sebep gerisi ise zamana kalmış ne de olsa soyut bir var oluş benimki.
Temkinliyim artık: hem yaşarken hem severken.
Bir alıntı yapmam gerekiyor madem mazimden meziyetlerimi tek tek eliyorum ve aklın almayacağı kadar da eziyet yüklenmiş bir safsatayım ben.
Rüzgârın yönü ve de hızı elbet yazmanın ertesi gelişen bir hürriyet duygusu en çok da rüzgârı yönlendirenin ben olduğunu bilmek bu kadar pervasız yaşamama imkân veren ve imkânsızlıklar dâhilinde imkân tanıyorum bir ömür süre gelen suskunluğumu yenmek adına yine de kalemin eşlik ettiği o gök gürültüsü beni pek çok şeyi yapmaktan alıkoyan.
Mevsimin nabzını tutan ben değilim ne de olsa nabzını almadığım çoğu hadisenin gidişatından da ben sorumlu değilim sadece sorunlu addedilen bütçemle bazen açık veriyorum muhasebe işlerinde bu kadar yetkin olmama rağmen.
Açık ara farkla hem öndeyim hem geride.
Açık kalan kapıdan ayaklarımı üşüten rüzgâra esefle söyleniyorum oysaki dışarıdaki hava günlük güneşlik bense muktedir olmadığım her şey adına kendime yükleniyorum.
Soyut bir ihbar, aldığım.
Belki de soğuk algınlığım en çok da sıcak havalar alınganlığımı en üst noktaya taşıyor.
Gecenin rençperi.
Yalnızlığınsa büyülü dünyası.
Gözümde büyüttüklerim ve kendimi en arkada konuşlandırdığım oysaki hep göz önünde hep sıra başında zıplayan bir top gibi bazen sektiğim bir kaldırımdan diğerine nihayetinde kendi kaleme attığım gol ile ıslıklandığım.
Haletiruhiyemden sökün eden fısıltılar bazen benim bile duymadığım ve hayatın rövanşı adeta şu sayfaya hapsolduğum kadar anlatmadıklarım da sırasını beklerken.
Başımdan atamadıklarım.
Bazense atıl bir düş gibi ve nadasa aldığım iç sesim; beynim ise aralıksız mesaide ve işte işgüzar bir banko memuru gibi koşuşturup duruyorum bir dosyadan diğerine nihayetinde gümrükte unutulmuş bir mal gibi yağma edileceğim belki de geldiğim yere gönderileceğim yeniden.
Cenin pozisyonunda kalemim günlerdir.
Canımdan can gidiyor kalemin her inleyişinde.
Tasalanıyorum da.
Kalemse umarsız takılıyor bazen boş verdiğim hayat gibi ara ara boşa düştüğüm ve boşluktan kurtulmanın yolu iken tek bir cümleye duyduğum hasreti sonlandırıp o tek cümlenin peşine takılan ahalisi yüreğin.
Nazara gelen bir hayal belki de.
Dikkatimi celp eden sıra dışı bir duygu ve işte çıkış noktam.
Nemalandığım sessizlik iken en büyük gürültünün kaynağı.
Bazen gürültüden kulaklarımı kapatıp göç ettiğim çocukluğum bir o kadar reddettiğim yetişkin kimliğime elbet sık sık alaya alındığım.
Göğsümdeki o basınç.
Gövdemde kurşun delikleri adeta her delikten de firar ederken içimde biriken sözcükler ve kelime üstüne kelime inşa ediyorum temelinde yatan bir hikâye bense anlatıcısı iken hikâyenin ansızın hikayenin kahramanı olarak ipi göğüslediğim.
Nidalar savruk.
Gece ve rüzgârsa aşırı hoyrat.
Yalnız ve yansız bir ben saklı iken içimde ve yan basan gölgeler bazen uyuya kaldığım filmin tam da en heyecanlı yerinde bekleye durayım ben yıllardır ve işte kaçan ipin ucu derken devreye giren kalemim ve hayal dünyam ve işte kurguluyorum hayatı bir o kadar başka hayatları ve başkalaşım geçirdiğim bazen basmakalıp bazen biricik olmanın gayesi ve gayretiyle şahsına münhasır bir bakış açısına saklanmış dipsiz acılar gibi nasiplendiğim kadar da üretmekle iştigal bir ömrün koğuşunda volta atarak harcadığım yıllar…
Hesaba çekeceğim madem kendimi.
Ortada hesap var ya da yok ve şairin fısıltısında kendimi bulduğum:
‘’Korkacak bir şey yok hesap tamam
Sıram geldi mi hatta güleceğim
Kendimi hazırladım biliyorum.’’ (A. İlhan)
Zamanın ve de hayatın mukadderatı ve aşkın gölgesinde açıp da solan çiçekler gibi.
Bir örtü ise toprağın üstünü örttüğüm aslında toprağın beni içine çektiği ve evet:
Biliyorum işte zamanın dolup da hesabın tamamlandığını ve korkusuzca ilerliyorum beni bekleyen sona.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Sessizliğin güncesidir ruhuma ses olan kalemin kah hüznü kah coşkusu...
Sonsuz selam ve saygımla...
Devamı var mı?
Hele ki insanın haklı bir davası var iken...
Suçlu addedilen ve suç arz eden.
Elbet değişir insandan insana ama doğrunun mevcudiyeti hep asılı kalacaktır en yukarıda.
İnsan olmak ve insan olmanın getirdiği sorumluluklar:
Konumuz hayat elbet konumuz Edebiyat ki hayat da paralel bir ömürle eşlik ederken Edebiyat'a...
Külliyen yalan hem: ne mi?
Sustuğumuz kadar da susadığımız.
Bizler susabiliriz zaten hep de bu olmadı mı öğretilen?
Lakin çok izafi suskunluğun neye denk düştüğü:
Biz susarız ama kainat asla susmaz bir yerlerden yetişir belki de bizler, yakamızdan çekiştirilirken ve acı çekerken ve merhametini asla sonlandırmayandır Yaratan.
Severiz...
Nasıl da coşkuyla.
Severiz...
Sessizce ve usul usul.
Her nasılsa sevmeyi sevdi mi de insan ve ne ilginçtir ki asla da sorgulamadığım kimin sevip sevmediğini:
Bu engel olamaz çünkü sevmeye ya da benim sevmeme.
Cevabını asla merak etmiyorum yarınların ne getireceğinin hatta sormuyorum bile.
Ben hayata ve Edebiyat'a aşık iken zaten evren görevini yere getirdi bir de sebepli sebepsiz sevdi mi insan....
Sebepli sebepsiz sevilmediğimiz neyi değiştirir ki?
Yeter ki; O sevsin bizi ve de koruyup kollasın.
Ne muhteşem bir duygudur:
Art niyetsiz yaşamak.
Huzur zaten baş ucumuzda ve de içimizde saklı gerçi bunu bile çok gören bir dünyada hala saklı tutmak iken umudu ve sevgiyi...
Ahmaklık belki de coşkuyu da saklı kılmak iyi de bunu sunan evren ve insanın da iç sesi iken...
Varsın dış ses baskın olsun, ne fark eder ki?
Güzel bir hafta dilerim
Gülüm Çamlısoy
Selam olsun duyarlı yüreğinize.
Sevgimle
Gülüm Çamlısoy
İyi geceler dilerim
Hesaba çekeceğim madem kendimi.
Ortada hesap var ya da yok ve şairin fısıltısında kendimi bulduğum:
‘’Korkacak bir şey yok hesap tamam
Sıram geldi mi hatta güleceğim
Kendimi hazırladım biliyorum.’’ (A. İlhan)
Zamanın ve de hayatın mukadderatı ve aşkın gölgesinde açıp da solan çiçekler gibi.
Bir örtü ise toprağın üstünü örttüğüm aslında toprağın beni içine çektiği ve evet:
Biliyorum işte zamanın dolup da hesabın tamamlandığını ve korkusuzca ilerliyorum beni bekleyen sona.
Elbette ki herkesi bekleyen bir son var ölümsüz, bitimsiz kim var ki Yaradan'dan başka, her gün artık kullanmıyor olsak bile takvim yaprakları birer birer düşüyor ve son yaprağın da düşeceği güne değin.
Geride ne iz bırakıldığı ve insanın nasıl hatırlandığı da önemli ama en önemlisi Rab'binin katındaki değeri işte orada ne kadar hakkı yenmiş ve bunu kendisine havâle edip isyan etmemiş olduğumuz kadar değerli olunacak inşallah.
Anlam dolu harika duygularla yazılmış bir paylaşımdı kutluyorum tebrikler efendim.
Her şey gönlünüzce olsun ve yolunda gitsin inşallah.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Esenlikler dileğiyle.
Gülüm Çamlısoy
Allah kuru ifitradan korusun kulunu.
Mazallah bir ömür neye el atarsam atayım başıma gelmeyen kalmadı.
Her hayalimi gerçek kıldım değerli hocam çünkü payıma düşen çabalamak ve çalışmaktı.
İnsanlığımı asla arka plana atmadım.
Arayışım sonlanmak üzere çünkü pek çok şeye kavuştum sayısız güzel ve iyi duyguya da vakıf oldum.
Yaratandan dolayı yaradılanı sevmek üstelik ufacık yaşımdan beri.
Sanırım sevmek sevilmek pek iyi gelmiyor insanlara ve ben daha da çok sevdim elbet yüce Rabbimi şükür kendimi sevmeyi de başardım.
Saygının önemi ve de:
Kendime duyduğum saygı inançtan ve doğruluktan geçiyor.
Yalandan asla haz etmedim yalan söyleyen insanlardan da.
Allah razı olsun hocam.
Çok teşekkür ederim.
Aciz bir kulum işte ama yüreğim kocaman hayal dünyam da ve bir o kadar gerçekçiyim.
Çok sağ olun
Rabbimizin katında kabul görmek ve işte tek duam bu dünyada ne yaparsam yapayım Allah rızası için yaptım yaparım ve de yapacağım.
Bir yere varırım varmam dert değil.
Sonuçta içim rahat vicdanım hafif.
Sonsuz selam ve saygımla değerli üstadım.
Çok mutlu kıldınız efendim
Hayatın bir imla hatası olduğuna inanıyorum kimi zaman.
Ve ihmal ettiklerimiz, sevgili dostlar.
Harcanansa zaman ve bizler.
Durduk yere yaşamıyoruz ve yazmıyoruz da.
Defter'de saklı o kadar çok güzellik ve de gizem var ki.
En çok aklımın takıldığı:
''Günün sözü.''
Susmak, değil mi?
Ne de olsa tembihliyiz kendimizi bildik bileli:
Biri bir saygısızlık yaptığında hatta hakaret ettiğinde hatta suçlandığımız yok yere: olmaz mı gün içerisinde hayat içerisinde yaşadığımız sıkıntılar?
Ve işte koca bir öğreti:
''Susmak.''
Bana özel olduğunu düşünmüyorum susmanın ne de olsa hepimiz aynı yollardan geçtik.
Günümüz toplumun da bırakın konuşmayı, biri bana yan baktı ters baktı deyip insanlar silaha sarılıyor.
Çoğu insan gölgesinden korkuyor.
Bazense insan deli gibi konuşmak istiyor varsa bir dinleyen olmasa bile.
Ne zaman susup ne zaman konuşacağımız bile kurallar dahilinde:
''Aman, kimse üzülmesin. Aman yanlış anlaşılmayayım.''
Değiştik.
Zaman da bizler de değiştik.
Dirensem de değişmemek adına benziyoruz birbirimize baka baka.
İşin ilginci öykündüğümüz bir insan yok ne dünümde ne bu günümde çünkü mesul olduğum sadece kendim ve örnek aldığım güzel insanlar elbet var sizlerin yok mu?
Bazense özenti ya da kıskançlık başlığı altında insanlar zarar veriyor hem birbirine hem kendine.
Yazımı asmak için geldim günün sözüne de odaklandım mı...
Defter'i seviyorum.
Mutlu geceler.
Az buz zaman geçirmedim hani sizlerle ve İnşallah nice zamanlara nice yazılara.
İnsanın nazı sevdiklerine geçer değil mi?