- 340 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAMDULLAH BEY'İN KIZLARI
HAMDULLAH BEY’İN KIZLARI
Hamdolsun Koca göbekli, sarkıt sakallı, tam doksan dokuz okka çeken Hamdullah Bey’in, maşallah ! dillere destan üç kızı vardır. Ayrıca biri köyde biri İstanbul’da iki evi ve birde Ford marka arabası var. Çoğu zaman köyde, kış ayları İstanbul’da eğleşir. Hamdullah Bey’in dillere destan kızları ve eşi hep İstanbul’da kalırlar.
Hamdullah Bey, köylerde zahirecilik yapar. İlçede bir zahireci dükkanı vardır. O dükkanda; buğday, arpa, çavdar, mercimek, nohut, kuru bakliyat, tohum ve tarımsal ilaçlar satar. Hamdullah Bey, bu işlerden iyi para kazanır. Hamdolsun ailesini gül gibi geçindirir.
İlk yaz mevsiminde, gariban köylünün elinde avucunda ne var, ne yok tamamen bittiğinde imdada Hamdolsun ki Hamdullah Bey, bir Hızır misali yetişiverir. Tohum, mazot, gübre ilaç parasını biçare, köylülere senet karşılığı ihtiyaçları kadar verir. Verir ama tabi ki bazı şartlarınıda hemen sıralar. Tohum, ilaç ve gübreyi Hamdullah Bey’in dükkanından almalılar ki karşılıklı güven ve ticaret olsun.
Çıplak tepelere ekilen cılız buğdaylar, kıraç topraklara ekilen nohut, mercimek ve sulak yerlere ekilen arpa daha tarlada iken; ilaç gübre karşılığında Hamdullah Bey’in olmuştur bile.
Ayrıca yüzü buruşmuş, yanakları kışın ayazdan, yazın güneşten yanmış, nasırlı ellerinde kaderleri ! yazılmış köylülerle hamdolsun iyi pazarlık yapar. Ürünleri alırken ikiyi bir, ilaç gübre satarken biri iki sayar. Senetlerin vadesi geldiğinde kuruşu kuruşuna alır. Eğer ki ödeyemeyenler olursa hiç zorluk çıkarmaz. Bir sonraki yıl için senet yapar. Ama bu defa şartları da değişir. Üçü bir sayar ve hamdolsun köylülerine iyilik yapar!
Hamdullah Bey, hacca çok defa kutsal topraklara dualarla uğurlandı. Hacca gidemediği yıllar mutlaka Umreye gider(di). Cuma namazlarını kesinlikle ilçedeki Selçuklu eseri olan Ulu camide kılar. Çünkü cuma günü ilçede pazar kurulur. Hem ilçe ahalisi, hem kendi köylüleri ve dahi civar köyler de cuma namazını Ulu camide kılarlar. O gün Hamdullah Bey, özenli giyinir, hacdan veya Umreden aldığı envai çeşit kokulardan sürünür. Cami çıkışı hayır hasenetten dem vurup sansürsüz bir şekilde kâfirlere küfür eder. Ayrıca yurt dışında da ticaret yapar. Yurtdışı ticaretinde almak yerine hep verir. Aynı ilçeden bir dostu ile Umreye gitti aynı zaman diliminde Moldova’da görüldü. Ayrıca Kıbrıs, Gürcistan, Rusya ve hatta Filipinler de görüldüğü bilinir. Eh olacak bir o kadar. Hamdullah Bey müslüman ve de mübarek adamdır. Aynı anda hem Mekke’de hem de değişik ülkelerde O, görülmesinde ben mi görüneyim!
Hamdolsun çok iyi kazanır Hamdullah Bey.
Aralarında ikişer yaş bulunan kızları İstanbul’da mutlu ve huzurlu bir yaşam sürerler.
Hamdullah Bey ve eşi Şükran Hanım, kızlarının adlarını kutsal olması üzre TC Nüfus kayıtlarına Rabia, Sümeyye ve Saliha yazdırmışlar. İstanbul sosyetesinde ise Reyhan (Rabia), Sevcan(Sümeyye) ve Selda(Saliha) olarak bilinirler.
İstanbul’un tüm eğlence mekanlarını ezbere bilirler. Etiler, Ortaköy, Moda, Taksim, Beyoğlu bilimum bütün eğlence yerlerinde boy atarlar. Reyhan talihsiz bir evlilik yaptı. Bir subayla evliliği üç yıl kadar sürdü. Reyhan, evlenmek için değil, eğlenmek için üç yıl o evliliğe katlandı. Reyhan’ın subay olan eşi, çoğu zaman İstanbul dışında oluyor, ya da nöbet tutuyor Reyhan’a pek zaman ayıramıyordu. İl dışında olduğu zamanlarda pek sorun yoktu. Ancak evde olduğu zamanlar bir asker disiplini ile emirler veriyordu. Reyhan, emir almak için mi evlenmişti. Sonunda ani bir kararla boşanma davası açtı. Üçüncü duruşmada bu kutsal ! evliliği bitiriverdi.
Sevcan ve Selda, bu rezil evlilikten çok ders aldılar evlenmeyi hiç düşünmediler. Neden düşünsünler ki, dayıları Hacı, istedikleri yere götürmekle görevlendirilmişti. Aslında götürmek yerine getirmek dersek daha doğru söylemiş oluruz. Günün herhangi bir saatinde gece gündüz farketmez, Öyle alımlı ve herkesin maşallah dediği kızları toplar evine getirir. Yeğenlerini ellerin evinde ya da sokaklarda bırakacak değil ya. Zaten bu iş için para alıyor. Hacı aldığı parayı helalinden kazanır.
Hamdullah Bey, İstanbul’da olduğu zamanlar kızları, öyle zırt pırt dışarı çıkamazlar. Sadece komşu kızlara giderler! Onlarla hoş vakit geçirirler!
Kızlar, Hamdullah Bey’in İstanbul dışında olduğu bir gün, Karadenizli iki erkek arkadaş ile gittikleri bir mekanın camlarını indirdiler, masaları devirdiler, olmadık rezalet çıkardılar. Karadenizli iki arkadaş bu rezalete daha fazla dayanamayarak o güzelleri bırakarak kaçmak zorunda kaldılar. Hacı Dayı, tez zamanda mekana ulaştı. Gece saat iki buçuk gibi Maltepe’de olan sıcacık evlerinde, banyodan sonra huzur içinde uykuya daldılar.Hamdullah Bey’in evi Boğazın Anadolu tarafında olmasına rağmen kızları daha çok Avrupa yakasında ki mekanları tercih ederlerdi.
Anneleri Şükran Hanım ki, kızlarına helal süt emmiş birer eş aramakla meşgul olur. Ama İstanbul’da, o helal süt emmiş damat adaylarını bir türlü bulamadı. Çünkü güzel alımlı ve havalı kızları, eş değil sevgili olmayı severler. Aylık, haftalık hatta günlük sevgilileri hiç eksik değildir. Hatta bazen sevgili değiştirdikleri olur.
Hamdullah Bey, soğuk bir kış günü Bursa’ya gitti. Bir takım işlerini bereketli bir şekilde tamamladı. Bursalı iş insanı Şeref Bey, İstanbul’a gittiğinde daima Hamdullah Bey’in konuğu olurdu. Birkaç kez de yatılı konuk olmuştu.
Günün yorgunluğunu atmak istiyordu. Birlikte bir termal otele gittiler. O termal otelin sıcak su fışkıran havuzunda şen kahkalar hamamın akustik duvarlarında yankılanıyordu. Üç güzel ve çok alımlı kadın sevgililerinin kucaklarında kıvranıyorlardı.
Şeref Bey, o şen kahkalar atan kadınları tanıdı. Hamdullah Bey’e, "Yahu bu kızlar senin kazlar" demeye kalmadı. O güzel kızların asla ve kat’a kendi kızları olduğun kabul etmedi. Hatta ilk defa gördüğünü söyledi.
O günden sonra ne İstanbul’da ne de ilçede hamdolsun ki Hamdullah Bey’i gören olmadı.
Ömər Yalçın
08/11/2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.