PANİK 1. BÖLÜM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
GİRİŞ
1. BÖLÜM - İçeriden Gelen Ses
‘Bu göl kenarlarında yaşıyorlar genelde, biliyor musun?’ Derken dikkatlice adımını önündeki kayanın üzerine attı. Şimdi etrafı daha iyi görebiliyordu. ‘Bana kalsa onların arasında yaşarım.’
Ali, kayanın üzerindeki arkadaşı Halit’i dinlerken yüzündeki şaşkınlık ifadesini zoraki bir tebessüme dönüştürerek, ‘Halit sen mal mısın kardeşim?’ deyip onay beklermiş gibi kaşlarını kaldırıp başını hafif sola çevirdi.
‘Mal değilim tabi… Ama düşünsene. Onlarla olduğunu ya da onlardan biri olduğunu.’ Gözleri büyümüştü. ‘Harika olmaz mıydı be!’
‘Halit ciddi sorunların olabilir kardeşim şehre döndüğümüzde ilk işimiz seni bir doktora göstermek olsun.’ Dedikten sonra yerden ufak bir taş alıp göle fırlattı. Halit kayadan aşağı atlarken gülüyordu. ‘Nerede yaşıyorsun oğlum sen ya doktora göstercekmiş de bilmem ne. Hadi ordan. Kendini göster. Bu şeyler bizim dinimizdeki korku figürleri. Bu yüzden onlara önem gösteriyorum.’
Ali eline bir taş daha alıp göle fırlattıktan sonra ‘Dinimizde namaz da var oruç da var ama namaz kılıp oruç tuttuğunu görmedim. Bence bilmediğin şeyleri kurcalıyorsun. Ayrıca önem göstermek ile onlardan biri olmayı istemek farklı şeyler. Değil mi?’ Sesi güvensizdi ve mırıldanır gibiydi. Halit bir sigara yakıp dumanı Ali’nin yüzüne üflerken, ‘Bak Alicim, kardeşim. Aslında bu kamp mevzusunu çıkarmamın bir nedeni de buydu. İki gün burada sen, ben ve onlar…’ arabanın bagajına bakarak, ‘ve şu bavul..’ Arabaya doğru yöneldi.
Ali, Halit’in arkasından bakarken neyle karşılaşabileceği hakkında bir çok şey düşündü. ‘İçki mi, uyuşturucu mu? Tavla… Satranç…bir saniye…’ düşündüğü şeyin olmaması için dua etti. ‘Lan yoksa!…’
Halit bavuldan siyah bir tahta çıkarıp havaya kaldırdı. ‘Nasıl ama…’
Ali’nin yüzü bembeyaz olmuştu. Sinirden ayağıyla yerdeki taşa vurup göle gönderdi. ‘Ya senin yapacağın işi sikeyim ben Halit. Oğlum sen ruh hastası mısın? Sen benim ne yaşadığımı bilmiyor musun göt herif ya!’ Diye bağırırken tükürükleri sakallarına kadar indi. Halit’in üzerine atlayıp yüzünü dağıtmamak için zor tutuyordu kendini. ‘Anahtarı ver ben gidiyorum. Sen de ne bok yersen ye. Beni bulaştırma.’
Halit, Ali’nin karşısına dikilip birkaç saniye gözlerinin içine baktı. Yutkundu ve sesi yumuşadı. ‘Bak geçmişte yaşadığın şey… Biliyorum anlamak zor, belki de imkansız. Kimse senin ne yaşadığını sen kadar iyi bilemeyecek. Ama beni tanıyorsun. Bu hayatta deneyimlemek istediğim en gizemli şey. Senden bu zamana kadar çok şey istemedim. Şimdi ise istediğim şey…’ derken etrafına bakındı. Sanki bütün göl sakinleri, kuşlar, bitkiler böcekler susmuş bu konuşmayı dinliyordu. Devam etti, ‘Beni onların boyutuna göndermen.’
Ali şok olmuştu. Bu istek başka bir şeye benzemiyordu. Ne demesi gerektiğini iyi biliyordu fakat içinde, derinlerde bir şey onu keskin bir şekilde hayır diyebilmekten alıkoyuyordu. Sanki o kara tahtanın başına tekrar oturmak istiyor gibiydi. İçinde kopamadığı bir şey onu tekrar o kara tahtanın başına oturtmak istiyordu...
Gözlerini sımsıkı kapatıp birkaç saniye bekledi. Derin bir nefes alıp tam konuşacakken Halit tahtayı Ali’nin göğsüne doğru bastırdı. ‘Kırma beni lütfen. Bak istersen hemen bu gece yapalım yarın sabah eve döneriz. En fazla ne olabilir…’ deyip elini Ali’nin omzuna koydu. ‘Lütfen.’
Ali kesin bir şekilde hayır demek istese de içindeki o karanlık şey engel oluyor gibiydi. Sesi titreyerek, ‘Sa…Sadece bir sefer. Ve sabah buradan gideriz.’ Deyip Halit’in elini omzundan indirip gölün kenarına doğru yavaş adımlarla yürüdü.
Halit sessiz bir şekilde yumruğunu havaya kaldırıp sevinç gösterisinde bulunduktan sonra tahtayı bavula geri koydu. Bagaj kapağını indirirken gülümsemesi camdan bütün göle yansıyor gibiydi. ‘İşte bu be! Sonunda!’
Gölün karşısındaki ormanı izlerken, Halit bastırmakta zorlandığı sevinci ile Ali’nin yanına oturdu. Yüzündeki tebessümü kaybedip ciddi bir ses tonuyla, ‘Bana yaşadığın olayı hiç detaylı anlatmadın. Bence artık geçiştirmeden anlatmanın tam sırası değil mi?’ Göz ucuyla Ali’ye bakıp cebindeki paketi çıkardı.
‘Sigara?’
Devam Edecek…