- 783 Okunma
- 12 Yorum
- 10 Beğeni
ANKARA YOLCUSU (BİR ÇÜT KUZU)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
ANKARA YOLCUSU (BİR ÇÜT KUZU)
Sınavı kazanmış olmak , okuyamayacak bile olsam benim için büyük bir gurur ve mutluluktu. En azından savaşımı vermiş ve başarılı olmuştum. Gerisi ise, kader defterimde yazılana göre yaşanacaktı. Ama yüreğimde çok büyük okyanus dalgalarının çırpınışı vardı. Ben aslında görüntüde çok sessiz uysal birisiydim. Oysa ruhum görüntüme zıt çalkantılar yaşıyordu.
O gün evin içinde bir daha bu sınav başarısı konusu konuşulmadı. Çünkü benden ancak bir iki yaş büyük olan gelinimiz Gülay ve benden iki üç yaş küçük olan bacım Nuray vardı. Onlar etkilenmesin diye bir daha hiç okul konusunu konuşmadım . Zaten benim için hayâl olduğunu biliyordum artık . Her şey için para lâzımdı . On üç yaşında olan Hasan kardeşim, yorgancı yanına çırak girmiş çalışıyordu. Her akşam eve kirpikleri saçları bembeyaz pamuk olmuş bitkin bir şekilde eve geliyordu. Ben onun kazanacağı beş kuruşa nasıl göz dikebilirdim?
Mesut ise, amcamın yanında hamallık yapıyordu resmen. Nasıl kıyardım onlara ben.
Ana bu halde göre göre nasıl daha da zorlayabilirdim.
Kahretsin ! Ben olmayacak duaya âmin deyip dört nala koşup, koşturuyordum herkesi.
Buna hakkım yoktu. Kendimi ispatlamıştım yeterdi. Annem haklıydı.
Nuray’ın bir yıl sonra düğünü olacağı için annem çalışma konusunda daha da titiz olmaya basladı.
’’Bu kızı el içine çıkarıcık. Âyip değil mi ? Bize, heç bir kimse tek hânek etmesin. Ceyizini tam düzek’’ deyip bizi bağ bahçe işlerine daha fazla götürmeye başladı.
Anneme’’ ben ceyiz istemôrum. Benim sandıkta ne varsa bacıma ver âne’’dedim.
’’Zatan vericim.Ama eksik gediğini tamamlayak’’ dedi.
Annem kadar gururlu,annem kadar mert,annem kadar anaç biri yoktu aslında. Ama çaresizlik bazen insanın boynunu büker ya!
İşte biliyordum bizler o çaresizliği yaşıyorduk.
Pazara gidip de meyve sebze almazdık hiç. Kilis’te at arabacılar, arabalarının üzerine günün hangi meyve sebzesi varsa hâlden satın alıp yerleştirirler ve sokak aralarında satarlardı. Mısırlar kumral saçlarını savurur, elmalar al yanakları ile kızarır bize bakarlardı. Ya kayısılara ne demeli? Bizim hâlimizi bilir gibi utangaç kızarır dururlardı. Alamazdık.Telli gelin seyreder gibi izlerdik.
Annem sadece yemek pişirmek için gereken sebzeleri alır pişirirdik. Hiç "canımız bunu istiyor "demez istemezdik . O güzel meyveleri görmezden gelirdik. Bazen Emine bacım küçük olduğu için bilmez ağlardı. Annem o zaman bir kilo meyve alır oturur tüm aile yerdik. Bazı günler Mesut hâlden bir poşete bir iki meyve sebze koyup getirirdi amcamın gönderdiklerini.
Yokluğun yoksulluğun ne demek olduğunu en son seviyesinde yaşıyorduk. İyi ki çalışıyorduk. Iyi ki başımızı sokacak bir evimiz vardı. En yakın akrabamız bile bizim zor günler geçirdiğimizi asla bilmediler. Ziyaretimize gelen olduğu an annem hemen mercimekli köfte yoğurur ya da miceddere pişirtir yanına turşu koyardı. Hele bir de sevdiği biri ise dolaptaki yoğurdu mutlaka ayran yaptırırdı. Mevsimin özelliğine göre bakkaldan karpuz kavun üzüm aldırır misafir önüne çıkarırdı.
Bizlere de " heç kıssadan kırmayın. Bir günün mısafırı kırk yılın gammazıdır yavrım" derdi.
Kendimizden kısıyor ama misafir gelince mahcup olmamak için koşturuyorduk.
Bir gün Nuray’a bir şey almak üzere çarşıya çıktık. Ben de’’ okula uğrayalım da öğretmenlerimden kim varsa görelim ’’dedim.
Aslında yaz tatili idi. Kimse olmazdı ama niyet önemli. Yaradan yolunuzu açacaksa karşınıza mutlaka onu çıkarıyor. Daha çarşıda iken Şükran öğretmenimle Nursen öğretmenimi gördüm. Ayak üstü sohbet ettik. Onları gördüğüm an ruhuma bir huzur yayılmıştı zaten. Bana ’’neler yapıyorsun? ’’diye sordular.
’’ Babam vefat ettiğinden beri çalışıyoruz öğretmenim. Bacım nişanlanmak zorunda kaldı. Benim durumumda vahim’’deyince onlar
’’Biz başsağlığına gelip annenle bir görüşelim ’’dediler.
Eyvah! annem onlarla görüştüğümüzü anlarsa işler daha da kötüye giderdi. Sapsarı oldum bir anda.
Şükran öğretmenim anladı " merak etme biz başsağlığına geliyoruz" dediler.
Anneme hiç bir şey söylemedik bu konuda. Bir kaç saat sonra evimize geldiler. Hava oldukça sıcak olduğu için havuşta oturuyorduk. Ben utanıyordum. Yoksulluğumuz paçalarımızdan akıyordu. Annem kuyunun yanına kendi elleri ile briketten bir küçük baraka örmüş üstünü oluklu tutya ile kapatmıştı. Orayı mutfak diye kullanıyorduk. Kapısı yoktu. İçerisi öylece görünüyordu. Karşı duvarda tahtadan bir raf içinde tabaklar görünüyordu. Ben utancımdan başımı kaldıramıyordum. Başsağlığı dileğinden sonra neler yaptığımızı nasıl geçindigimizi sorup annemi konuşturdular. Konu bana gelince annem " okutamam imkânsız. Karnımızı doyuracak parayı zor kazanôrûk.Aha kış gelôr yavrım.Daha yakacak bir şey alıp evin içine koyamadık "dedi. Benim gözümden yaşlar sessiz sessiz iniyordu.
"Bakın çalıştık bir çüt kuzu aldık. Bunları böyüdüp kurbanda kesicik. Mâhsimler etsiz kalmasın diye gece gündüz çalışıp bunu aldık. Şimdi sıra odun kömüre geldi. Kime avuç açak yakışır mı bize?Nuray’ı gişiye verdim. Tülay ’ı da vericim. Gettikleri yere yapışıp kalsınlar olur giderler’’dedi.
Her iki öğretmenim de çaresizliğimizi görüp epeyce üzülmüşlerdi. Epey bir sessizlikten sonra anneme
’’ teyzem, gel sen bu kıza izin ver devlet kredisi var. Babası olmadığı için devlet yurdu anında çıkar. Tülay kendi kendini idare eder.
Sen bu iki kuzuyu sat. Tülay ’ın cebine koy. Bu yılda kesmeyiverin ama Tülay mezun olunca sana her ay beş kuzu alacak para kazanır. Herkesin eline geçmez bu fırsat. Günahına girme kızının ’’dediler.
Annem başını önüne eğdi.Sustu epeyce.Herkes sus pus olmuş annemin ağzından çıkacak iki kelimeye bakıyordu.Ben başımı yerden kaldıramıyordum. Okuyayım diye diretip onları zor durumda bırakmak istemiyordum artık. Yüreğim kan ağlıyordu ama ...
Epeyce geçen sessiz bir bekleyişten sonra annem derinden bir iç çekerek "Ahhhh felek" dedi. Gözlerinin yaşlarla dolu olduğunu gördüm.
Ben de ağlamaya başladım.
Öğretmenlerim de gözlerinden yaş süzülerek bizi izliyorlardı.
’’Eminim ki Tülay bir kaç yıl sonra sizi bu dar günlerden kurtaracak. Öbür türlü bir ömür bu sıkıntıyı yaşarsınız ’’deyince annem, başını onaylamak anlamında salladı. O an ruhumun üzerine, sanki bir dağ çökmüş te o kaldırılmış gibi nasıl rahatladım anlatamam. Başarmışlardı.Annemi iknâ etmişlerdi. Onlar benim için birer melekti artık. Sevincimi yaşamak istiyordum ama yapamıyordum. Nuray’a Gülay ’a diğer kardeşlerime haksızlık olacaktı. Sevincimi bastırdım. Mahcup gözlerle etrafıma bakındım.
Öğretmenlerim anneme teşekkür edip sırtımı ’’Haydi görelim seni ’’diye sıvazlayıp gittiler.
Bundan sonra bu konuyu evde hiç konuşmadık. Zamanı geldiginde her şey olup gidiyordu.
Sabriye’nin babası Ahmet amca, kayıt günü yaklaştığında annemle görüştü.
’’Ben Sabriye’yi,Kezban’ı kayıta götürüp yerlerine yerleştireceğim. Istersen Tülay ’da bizimle gelsin’’ deyince annem çok mutlu oldu.
Kurbanlık kuzuları sattı. Bir aylık yevmiyelerimizi de üstüne koyup cebime koydu. Ankara’ya bilet alması için Ahmet amcaya para gönderdi. Bir eski valiz vardı evde. Içine giysilerimi koydum ama valizim yine de boştu. Doğru dürüst giysim yoktu. ’’Olsun’’ dedim ’’olsun ben okumaya gidiyorum’’
Abim Kıbrıs ’tan yeni gelmişti. Bana bir kot etek ile kot pantolon verdi.Necati dayım da bana bir pembe swetşört aldı. Ayağıma giyecek doğru dürüst bir ayakkabım yoktu.Keten bir ayakkabım vardı . Yeter bana dedim.Ankara’yı Kilis gibi ılıman geçer sanıyordum!
Nasıl mutluydum. Kuş olsam hemen uçup gidecektim oraya.
Ayrılık günü geldiğinde en çok Emine bacım ağladı . Ona dedim ki"Ankara’da hayvanat bahçesi varmış . Senin sevdiğin küçük bir şempanze orada yaşıyormuş. Sana hediyeler hazırlamış. Ama küçük çocukların girmesi yasakmış. Ben gidip sana o hediyeleri alıp geleceğim. ’’deyip ona sımsıkı sarıldım. Ağladığımı hissetsin istemiyordum ama ağlıyordum.’’Tamam çabuk gel o zaman’’dedi üç yaşındaki bacım.Herkesle vedalaştım. Annemin ve Meryem nenemin elini öptüm.’’ Başımı eğdirme. Aslan kimi ol.Bak hâlimiz hâl değil. Ona göre ’’dedi annem.
Sarıldım ağladım hıçkıra hıçkıra.
Kezban ile ben Sabriye ile Filiz Çelik (onun da babası yoktu)ve Ahmet amca otobüste yerlerimize oturduk. Gece boyu yol çektik. Ama ben o sekiz saat boyunca hiç uyuyamadım. Hep aklımda benim için satılan o kuzular ve kardeşlerimin yevmiyeleri vardı. Onlar bu bayram benim yüzümden et yiyemeyecekler ve belki de kış gelince soba kuramayıp tandır ile ısınmak zorunda kalacaklardı.
Sürekli bunlar aklıma geliyor pişmanlık gözyaşları döküyordum.
KARDELEN(Ayrıkotu)
07.11.2021
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/AFYONKARAHİSAR
YORUMLAR
Hikaye bana da hiç yabancı değil değerli Hocam.. Maalesef Anadolu'dan büyük şehirlere okumaya gelen gençlerin buna benzer hikayeleri vardır aslında ama maalesef çok çabuk unutuveriyorlar! Üniversite çevrelerinde görüyorum onları! Bu hikayeyi onlara derste okutmak lazım aslında.. Zira ben de benzerini yaşadım..
Kalemine yüreğine sağlık Üstadım.
Saygılarımla
AYRIKOTU
AYRIKOTU
Gönlünüze sağlık
Güzel bir yazı, duygusal ve içten. Zor şartlarda çocuk yetiştiren analarımızın ellerinden öperim.
Güne gelmeyi haketmiş güzel yazınızı Tebrik ederim.
AYRIKOTU
Efendim,
Hikayede geçenler, yaşanmışlıkların tümü sadece Tülay ve ailesine ait değil, bizlerin de hikayesidir. Değerli kalem oturup bizleri yazmış ve iyi de etmiş.
Çocukluğumuzun geçtiği yatılı okulları, ailelerimizin geçim sıkıntılarını hatırlatan bu değerli yazıya başka yorum yapmam imkansız, çünkü çok duygulandım.
Saygılarımla Efendim.
Kısa bir yaşamdan kesitler hale bizde bu nedenlerle okuyamayan bir çok insan var özellikle kızlar , ben çalışmayı çok anlamlı ve gerçekci buldum kutluyorum saygılar
AYRIKOTU
AYRIKOTU
AYRIKOTU
AYRIKOTU
Konuyu takip ettiğim için çok da meraklanarak sonundan başlayıp okudum.
Sonra başına geçtim, ve en duygulu bölüm gelişme bölümündeymiş.. burnumu çeke çeke yazıyı tamamladım.
Sevgiler selamlarımla..
AYRIKOTU
Duygulanabilmek gönül güzelliğidir.
Selâmlar.
Muhtesem!..Kendimi buldum adeta..Sikayet degil hikayet oksun birebir yasadiklarimiz.O tandirda maaile oturup sohbet etme ayricaligini yasayanlardanim..Okumak bizler icin ulasilmasi guc bir zirve..Rabbim yuru derse kim durdurabili ki..Eli opulecek analarimiz..Yureginize saglik..Saglicakla..Saygiyla..
AYRIKOTU
Tüm annelerin ellerinden öpüyorum. Selâmlar