- 401 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“Z VE Y KUŞAĞI” AYRIMCILIĞINI REDDEDİYORUM
Yediden yetmişe birlik olmayı beceren milletler güçlüdür ve kolay kolay yıkılmazlar. Fakat oldum olası milletimizin birliğini bozma ve birlikte hareket etme yeteneğini ortadan kaldırma ihanet ve düşmanlıkları hiç eksik olmamış ve eksik olacağa da benzemiyor. Bu milleti ayrıştırma projeleri yeri gelmiş “sağcı-solcu” olarak, yeri gelmiş, “Alevi-Sünni” olarak, bazen de “Laik-Müslüman” olarak servis edilmiş bunlarda yetmemiş; “Türk-Kürt” ayırımcılığı yapılmaya çalışılmıştır. Allah’a çok şükür istedikleri hedefe ulaşamamış bu milleti bölememişler ve Allah’ın yardımıyla bölemeyeceklerde. Ama bu saldırılar karşısında yara almıyor da değiliz. Bu yaraları tedavi etme çalışma ve çabalarımız hep olmalı, teyakkuzda durmalıyız.
Şimdilerde çok kimse fark etmemiş olabilir hatta tehlike ve tuzak olarak da yorumlamayabilirler ancak kanaatim şudur ki ; yeni genç nesilleri tanımlamak İçin ifade edilen “Z ve Y KUŞAĞI“ tanımlamasını art niyetli ve ayırımcı buluyorum. Milletimizin yediden yetmişe olan birlikteliğine bir saldırı ve kuşaklar arasında algılama koparma çalışması olarak görüyorum.
Şöyle ki; “Z ve Y KUŞAĞI“ diye tanımlanan genç nesle “ Siz büyükleriniz gibi değilsiniz, siz onlardan farklısınız ve onlar gibi düşünmüyorsunuz.” Daha net ifade ile ; “siz onların yolunda değil , kendi çizdiğiniz, onların yolunun dışında bir yolda yürümelisiniz. Siz özgünsünüz, siz özgürsünüz. ”Z ve Y KUŞAĞI“ üstündeki nesle de diyorlar ki; bu nesil rahata düşkün zor görmedi hep böyle gidecek sanıyorlar, eski günlerde yaşananları bilmiyorlar, bu rahat nesilden iş çıkmaz…”
E O HALDE..
Gençlerimiz üzerine kurulan oyunları bozmak için burada büyüklerimize düşen bir görev var:
Gençlerin büyüklerini, büyüklerin de gençleri anlamaya ihtiyacı var. Bu da kendiliğinden olmaz, bir çaba bir çalışma ister. Ve büyüklerimize seslenerek diyorum ki; E o halde;
anlat o zaman, ayrışma, dışlama, suçlama yapmadan bir şeyler yap, kaynaş o zaman…
Bir diğer görmemiz ve anlatmak zorunda olduğumuz yaşadıklarımız var, bunları sadece yaşayanlar olarak sadece biz bilmişiz gençlik için ne anlamı ve faydası var. Bir de,
İyi güzel de; ya bilgeliği, hayat tecrübesinin paylaşımını nereye koyacağız, lazım değilse çöpe mi atalım?
TEFECİDEN VE TUZAKLARDAN KURTULUP KÜLLERİNDEN DOĞAN ÜLKE; TÜRKİYE
Şimdiki Türkiye hep böyle bir ülke değildi. Küresel güçlerin biçtiği rolü oynayan, istenen yerde duran ve kendisinden istenen kriterleri yerine getirmeye çalışan bir ülkeydi. Memurunun maaşını ödeyemeyecek hale gelip soluğu dünya tefecisi konumundaki İMF kapısında alıyor, biraz kredi alabilmek için olmadık şartları kabul edip onları ikna edebilmek için canı çıkıyordu. Hastanelerimiz şimdiki gibi ülke dışından bile hasta çekecek kadar donanımlı ve konforlu değil, bakımsız, yetersiz ve hastalar yerine göre sedyede yatıyordu. Hastane parasını ödeyemeyen rehin kalıyordu. Ambulans paralı, acil paralı ve isteyen istediği hastaneye gidemiyordu. Şimdilerde sıradanlaştırıp önemsemediğimiz ancak bir imkan ve kaynak olursa verilebilecek olan Özürlü maaşı, yaşlı bakım maaşı, evde bakım hizmeti ve daha nice sosyal desteklemelerin memur maaşlarını bile İMF kredileriyle ödeyebilen bir devlette hayali bile kurulamıyordu.
Bir PKK terör belası icad etmişler ve bununla mücadele şeklini bile kendilerine bağımlı kılarak terörü yok ettirmeden kendilerinden aldığımız bombalarla yine kendilerinden aldığımız koordinatlarla boş dağları bize bombalatıyorlardı. Bunlar bilinse de ne bu oyunlar bozulabiliyor ne de onlara bir oyun kurulabiliyordu. Ta ki Şimdiki Yeni Türkiye’nin dirilip küllerinden doğuşuna kadar. Çocuklarımıza bu günlerin kıymetinin bilinmesi ve kazanımların Allah korusun kaybedilmemesi için bunları anlatmalıyız. Sahip çıkmadığımız neyi elimizde tutabiliriz ki? Elimizde ne kalır ki?
Eski günlerden daha beter günlere dönmemenin garantisi mi var? Rabbim korusun.
Elbette bu günlere kolay gelinmedi az acılar yaşanmadı. Biz millet olarak eski günlerden bu günlere gelmişsek birliğimiz ve bir birimize kenetlenmemiz sayesinde geldik. İşte bunun İçin eski Türkiye hayali kuranlar bu birliği bozmak İçin sosyal medya başta olmak üzere her yolu ve aracı deneyerek hayallerine ulaşmak istiyorlar. O zor günleri yaşamamış genç nesli “Z ve Y KUŞAĞI“ tanımlamasıyla ayrıştırmaya ve aldatmaya akıllarını karıştırmaya çalışıyorlar. Ama nafile . Allah’ın izniyle başaramayacaklar. Ne sen buna müsade edersin ne de benim ferasetli genç delikanlım buna müsade eder. Dün Çanakkale’de ve bugün kadar taze 15 Temmuz’da müsade etmedikleri gibi.
HEY ON BEŞLİ ON BEŞLİ...
Çanakkale’yi geçilmez kılan neslin hatırı sayılır bir kısmı, reddettiğim tanımlama olan o günün “Z ve Y KUŞAĞI“ değil miydi? Onlar ayrışmadı, aynı gaye, aynı şuur ve imanla kenetlendiler.
İzmir’in Salihli ahalisinden kahveci Mustafa Ağa’nın oğlu Mehmet daha 13 yaşındaydı,
topçu mülazımı olarak cepheye katılan Mehmed Ali Efendi 16 yaşındaydı.
Giydiği askeri elbise bile üzerine büyük gelen Çanakkale’de Savaşan Gönüllü Bombacı ismiyle nam salan ve Çanakkale’de şehit olmaya koşan 15 yaşındaki delikanlıları anlatan “HEY ON BEŞ Lİ ON BEŞLİ…” türküsündeki yaşın bile altında kalan Ali Reşat Çavuş ise 13 yaşındaydı. Bu ülke için, bu bayrak İçin, bu ezan İçin kısacası Allah İçin canlarını verdiler. İş başa düşünce biz “Z ve Y KUŞAĞIYIZ“ demediler.
“15 TEMMUZ” da demeyen gençlerimiz gibi..
BU NESİLDEN İŞ ÇIKMAZ MI?
15 Temmuz’da şehit düşerek vatanın işgaline müsade etmeyenlerden;
2 zırh delici mermiyle yere yığılan ve babası gibi kahramanca şehit düşen Erol Olçok’un oğlu Abdullah Tayyip Olçok daha 17 yaşındaydı.
Yine aynı gece tankın altında ezilerek şehid olan Engin Tilbaç 15 yaşında, Özgür Mustafa Karasakal 16 yaşında, Halil İbrahim Yıldırım 15 yaşında, Mahir Ayabak, Uhud Kadir Işık ve Mutlu Can Kılıç 17 yaşındaydılar.
Rüstem Resul Perçin ise 18 yaşındaydı ve diğer arkadaşları gibi, Çanakkale’de şehit düşen çocuk ve gençler gibi yine aynı gaye için şehid oldular. Yine “biz ayrı bir kuşağız” demediler; “ Biz bu vatanın evlatlarıyız dediler ve seve seve, korkusuzca şehid oldular. Ruhları şad olsun.
Şimdi “Z ve Y KUŞAĞI“ diye ayrıştırılmaya çalışılan bu milletin delikanlısı bizim gençlerimiz, bizim evlatlarımız. Yeter ki bizler ayrıştırma oyununa düşmeden bilgeliğimizi, tecrübemizi ve yakın tarihimizi gençlerimize anlatmasını becerebilelim.
Gençlerimizin bizi anlamasını isterken bizlerin de onların dünyasını anlamamız gerektiğini bilelim. Helal ve doğru bir şekilde onların dünyasına, onların anlayacağı tarzda gençlerimizin frekans ayarlarında yayın yapabilelim. Bunu bugünün şartlarına göre yapmasını becerebilelim ki bizi anlayabilsinler . Taze ve genç neslin bizim gölgemizde kalmalarını bizi taklit etmelerini beklemeyelim.
Çünkü; Fatih Sultan Mehmet’in babası II. Murad böyle yapmadı ve oğlu Fatih Sultan, İstanbul fethiyle çağ açıp çağ kapadı. Biz de gençlerimize güvenip onlara destek olurken çocuklarımızı bugünümüzde kalan , durağan değil yarına göre yetiştireceğiz. Dünü unutmadan, geçmişi silmeden ve köklerini maziye, dallarını geleceğe uzatan köklü yıkılmaz bir Çınar gibi yetiştireceğiz.
BU CEPHE SARSILMAZ
Gençlerimiz bizlerden aldıkları tecrübe ve bilgelikle yeniliğe ve mucitliğe açık bir şekilde bizleri geçmeli, bizlerin artılarına daha çok artılar koyarak yürümeliler. Bu da ancak adı ve yaşı her ne şekilde olursa olsun ayrışarak değil bebesiyle dedesiyle bir bütün olarak başarılabilir. Merhum vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy bu duyguları şu dizeleriyle ne güzel özetler;
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsa,
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!
Biz bu işi başarmak zorundayız. Hem de hiç bir ferdin kendisini bu meseleden ayrı tutarak değil tam da içinde görerek hep birlikte başarmak zorundayız. Allah yar ve yardımcımız olsun.
Haydi Bismillah…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.