- 670 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Kültür emperyalizmi ve harf inkilabı
Kuşkusuz bir milletin yazısı kültürü dini ananesi ahlaki kavramları, bir ağacın kökleri gibidir, onlardan mağrum bırakılan milletler kökleri kesilmiş ağaçlar gibi kurumaya terk edilmiş demektir.Geçiş dönemi bile verilmeden yapılan yazı inkılabı Milletimizi köklerinden koparip batıya empoze etmiştir.Batılı sömürgecilere karşı aşağılık kompleksine duçar olmamızın bugünkü çürümüşlüğün önemli sebeplerinden birtanesidir.
Osmanlıca yazma ve okuma cidden önemli konulardan birisidir. Lise yıllarında hadis öğretmenimiz, hat sanatının ustalarının yok olmaya başladığını ve bu yüzden yazıları okumak ve ortaya çıkarmak için Japonya’dan uzmanların getirileceğini söylemişti de o zaman pek inanmak istememiştim. Ama gerçekten o mükemmel hat sanatını bilen ve anlayan insanların az kaldığını, üstelik Osmanlıca’yı okuyup anlayan , dedelerinin mezar taşlarindaki yazilari okuyamiyan insanlar haline geldik.
(Tarihçi ve uzmanlar hariç)
Bu demektir ki, artık tarihî bağlarımızla ve eski kaynak eserlerle ilişkimiz kalmadı demektir.
Yıllar önce gazetenin birinde ABD’nin meşhur üniversitelerinden olan Harvard Üniversitesi’nin Osmanlıca kursları başlattığı haberini okuyunca bir an şaşırdım.
Osmanlıca öğretim kursunu neden bu üniversite başlatıyor diye düşündüm. Haberde, açılan kursun ilk kurs olduğu vurgulanıyordu. Üstelik Amerika ve Avrupa üniversitelerinde okuyan öğrencilerin de katılacağı söyleniyordu. Kursun gayesi de şöyle özetleniyordu:
„15.-20. yüzyıl arası Osmanlıca metinler okunuyor, Osmanlı mimarisi, musikisi ve kültürünü konu alan dersler işleniyor...“
Görüldüğü üzere batılılar, tarihî kanunları ve kültürümüzü iyi öğrenmek için bizim lisanımızı, Kur’an harfleriyle okuma ve yazmayı öğreniyor, bu iş için özel kurslar dahi açıyorlar. Çünkü Müslüman milletler, tarihî kaynaklara ve ilim hazinelerine sahibtirler.
Batı âlemi bu kaynaklardan faydalanmak suretiyle ilimde ve fende ilerlemek istiyor.
(Zaten batı, bir çok ilmî ve icadı Müslüman âlimlerden öğrenmiştir. Fakat kaynağını kendine mal etmiştir. Müslüman ilim adamlarından aldıklarını hep saklamışlardır.)
harf inkilabı hakkinda söylenenlere göz atalim..
3 Kasım 1928: İki gün evvel (1 Kasım) CHP’nin grup toplantısından sonra Mecliste kabul edilen harf inkılabı (Latin harfleri) Resmi Gazete de yayınlandı.
’’Hiçbir ülkenin eşine rastlamadığı bir vandalizme inkılap adı verilir: Dil İnkılabı!’’
Cemil Meriç
’’Devrimcilik, bir dili devirip yerine bir milletin kullanmadığı uydurma bir dili getirmek değildir!’’
’’Bir milleti yok etmek isterseniz askeri istilaya lüzum yoktur; Tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısıyla manevî değerlerini, ahlakını yozlaştırmak kâfidir!’’
Peyami Safa
’’Sağlam gerçek, ancak sağlam dille anlatılır ve anlaşılır. Bizdeki dil devrimi hemen de bütün devrimlerimiz gibi, gerçek bilimsel temellere değil, kolaya kaçma hastalığımıza dayanır!’’
Kemal Tahir
’’Yeni harflerin eskilerine kıyasla lehinde gösterilebilecek hiçbir tarafı yoktur. Kolaylığı ve fertlere kolayca öğretilebilme avantajı bile onun en katil cephelerinden biri… Ah şu sefil kolaylıklar! Onlardan ne zaman sıyrılacak ve ulvi zorluğa kucak açacağız?’’
Necip Fazıl Kısakürek
’’Yazıyı değiştirmek bir soykırımdır. Kültür soykırımı. Maneviyatı öldürdünüz mü, o toplumu yatırdınız demektir. Boş kalır. Şimdi bizde o olay oldu. Yazıyla birlikte dil de değişti. Dilden daha önemli bir şey yok. Çünkü dil aklın dışa vuruşudur!’’
Teoman Duralı
’’Harf Devrimi; toplumun kültürel hafızasını sıfırladı. Millî kütüphanesini, klasiklerini okuyamayan köksüz kuşaklar icat etti!’’
Yusuf Kaplan
’’Arap harflerinin kaldırılmasıyla Türkiye için, yazıda korunan geçmişin bütün nimeti kaybolmuş oldu!’’
Aliya İzzetbegoviç
Bediüzzaman Said Nursi tek bir kelime yazmadı Latin alfabesiyle. İmza atması gerektiğinde ümmî olduğunu söyleyerek parmak bastı.
Hafız Ali Reşad Hoca da ‘‘Ben oradan (Türkiye’den) sarık ile ve sağdan yazı ile çıktım. (Gümülcine’ye hicret ettim). Bunlar yerine gelmeden, ben oralarda yokum!‘‘ demiştir.
KISMEN ALINTI
---------------------
YORUMLAR
Merhaba Kıymetli Hocam
Harfi harfine yabana atılmayacak ve üzerinde durulması gereken hususlarla yazınızı ördüğünüzden de şüphem yok
Bizim toplumumuzda böyle durumlarda ekseri mutabık kalındığı anlamı doğar
Oysa benim hemen her konuda naçizane belirlediğim ve uymaya gayret ettiğim bir husus vardır
Söylediklerimiz ya da düşündüklerimiz doğru olabilir ama doğru sözlerimizden yahut fikirlerimizden ibaret olamaz
Elbette söylediklerinizi teyit edecek yerli yabancı nice kaynak, yazar vardır, olduğunu biliyorum da
Zaman zaman şu örneğin verildiğine de rastlıyorum
Deniyor ki, Sovyet devrimi dahi dile dokunmadı
Ve doğru bu
Gerekçesini, gerekçelerini Stalin "Marxizm ve Dil" adlı küçük hacimli ama oldukça yoğun eserinde dile getirir
Marxçı anlayışta ekonominin, üretimin altyapı olarak tanımlanmasına karşın, siyaset, hukuk, din, ahlak, kültür, sanat, vs. alanların üstyapı şeklinde ele alındığı hususuna değinen Stalin, dilin bir üstyapı kurumu olmayıp dolayısıyla üretim ve politik sistemde meydana gelen değişime bağlı olarak değişmeyeceğini vurgulamaktadır
Beraberinde devrim öncesi ya da sonrası bir Rus edebiyatçısının dili arasında farklılık olmadığı yönünde değerlendirme yapmaktadır
Dilin bir tasfiye ile değil asırlar içerisinde doğal süreçler dairesinde kendisini yenileyeceği üzerinde durur
Şimdi efendim bu tarz örneklerle, mantıklı anekdotlarla bizdeki uygulamanın Bolşeviklerce bile tatbik edilmeyen bir cinnet hali olarak ele alınmasını yine de yanıltıcı bulduğumu belirtmek isterim
Çünkü kıymetli hocam, Rusların dili devrim öncesi Romanofça değil Rusçadır, bizde Osmanlı Türkçesi adlandırmaları misali Romanof Rusçası biçiminde de anılmaz
Osmanlıca ya da Osmanlı Türkçesi olarak adlandırdığımız eski Türkçe, Farsça, Arapça, Türkçe sentezi bir harman dildir, imparatorluk koşullarına bağlı şekillenir
Batı toplumlarında da, eski zamanlarda Latince hakim dilken sonraları milli diller gelişir söz gelimi
Biz coğrafi olarak güçlü devlet ve kültürel yapılar arasında asırlar önce bir kültür emperyalizmi yaşadık asıl, bunu ne yazık ki söylemek istemiyoruz
Bir kere İslam ile Araplaşmayı birbirine karıştırdık, kimi İslami çevrelere Arap'ın örfü, ananesi, yazısı, dili bile İslam gibi geliyor, psikolojik bağlamda
Yine bizi dinsel değil de kültürel düzlemde, dil edebiyat kulvarında derinlemesine etkileyen Farsça dahi binlerce yıllık güçlü Pers geleneğine sahip İran'ın hinterlandı üzerindeki etkinliğidir gerçekte, dil ve edebiyat gücü değil bu
Nihayet biz yalnızca yüce bir dinin, Allah'ın dininin mensubu olmadık, son asırlarda Arap kültürüne paçayı kaptırdık iyice
Bir kainat mistisizmi değil siyasi, kültürel bir tasallut altına girdik açıkçası
Evet Cumhuriyet döneminde tek perdede radikal bir kopuş halini aldı bu
Yoksa Osmanlının son döneminin Milli edebiyat kulvarı da Türkçeci değil midir? Ağdalı, tumturaklı dile karşı çıkılmaz mı?
Yine Halk edebiyatı geleneğimizde Türkçenin berraklığı içerisinde örülmedi mi?
Ancak 1928 ve sonrası gelişmelerin radikalizmi, Arap kültür basıncından kurtulmak arzusuna önemli ölçüde bağlı
Süreç gözetilseydi daha mı iyi olurdu, bence de daha yerinde olurdu
Ancak burada da tavsamasından endişe edildiği söylenebilir
Bir başka boyutta değerli hocam, pek az değinilen bir husus aslında
Stalin'in Türk cumhuriyetler bazında Latin alfabesine geçiş yapması bizi harekete geçirmekte
Türk dünyası ile bağı kaybetmemek unsuru üzerinde durulmakta
Ne çare ki, bu sefer de Stalin Kiril alfabesini tatbikata koyar
Bu bahis etrafında görünen o ki, şeytan bir adım önde
Kuzuyu yemeye azimli kurdun, ne yazık ki bahanesi tükenmiyor
Şu kadar ki, bu arz ettiklerim alfabe inkılabı konusunda
Dil inkılabı daha farklı bir alan
Başta dilimizde yabancı kelimelerin ayıklanmasının bir kuş dili tehlikesi doğurması üzerine, güneş dil teorisi devreye sokulur hani
Güneş dil teorisini biz ırkçılık olarak tanımlarız da hata yaparız özünde
Bütün dillerin kaynağının Türkçe olduğu önermesi şudur hakikatte, madem ki tüm dillerin kaynağı Türkçe o halde yabancı kelime diyerek dilimizden sözcük atmanın manası yok
Ne ki, bu manevrayı anlamayan ya da anlamak istemeyen kırkların tasfiyeci nesli tozu dumana katıp, dili atomize etme yolunda epey mesafe kat ettiler maalesef
Sözü uzattığım için affınızı istirham ediyorum hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla.
levent taner tarafından 22.11.2021 13:20:13 zamanında düzenlenmiştir.