- 612 Okunma
- 5 Yorum
- 6 Beğeni
HOROZUM GÜZEL OLSUN DA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
HOROZUM GÜZEL OLSUN DA
Bizim oralarda çok söylenen bir atasözüdür... Önemli olan “güzel” kavramını kelimenin tam anlamıyla anlamak gerekir. Güzel olan bir şeyi, insan beyni ve ruhuyla gönlünde; özellikle gönüllü ve gönülden olarak algılayıp yaşaması ve yaşatmasıdır.
Güzel olan bir şey, her durumda, her türlü şartlarda da güzeldir. Ona olumsuz olan istinat ve iftiralar bazılarını etkileyebilir. Fakat, hür düşünce, akıl, idrak ve adalet duygusu; kısacası bu mevzuya vicdanlı bakanlarda; bu tür iftira ve yakıştırmalar hiç etki etmez.
Güzeli güzel görebilmek için iç ve dış dünyamızda bu inanç ve yeteneklere sahip olmamız gerekir: aslında her insanda “iyi - kötü” yani “beyaz - siyah” cevherleri vardır. Bir insan dünyaya geldiği coğrafyada, ailede, sosyal çevrede velhasıl bulunduğu yer, hava, su ve o çevreden ruhunu, gönlünü, insanlığını şekillendiren bir çok etkiler alır.
Bunların en önemlisi doğuştan verilmiş olan bazı yeteneklerin farkına varıp, kendisini geliştirip yetiştirmesi de büyük emek ister. Emeğin olmadığı yerde gelişme neredeyse duracak hale gelir.
Başarının ve gelişmenin en önemli noktası “merak ve araştırma” duygusudur. Çocukların eğitimde ve hayatta başarılı olmasını sağlamak için; onların küçük yaşlarında “merak” duygusunu uyandırmak ve araştırma metotlarını öğretip; hür akıl ve vicdanla çalışmalarına çeşitli imkanlar sağlamaktır.
Çağımızın sınır ve insan tanımaz pandomi döneminde ağır bir şekilde hastanede yatarken; ilk gün gerçeküstü - sürrealist bir resim çalıştım. İkinci günde gerçekçi - realist bir resim çalışayım derken; gönlüm çocukluğuma gitti.
Ben bir köylü çocuğuyum. Köylerde doğal senfoniler dinleyerek büyüdük. Köpek havlamaları, eşek anırması, cıvıl cıvıl kuş sesleri, inek dana böğürtüleri, özellikle küllüklerden adeta “Ben buradayım!” der gibi öten horozlar...
Evet bir horoz resmi çizmeliydim. Hemen siyah tükenmez kalemle bir horoz resmini ak kağıda kontörlerini çizdim. Detay çalışması yaparken bu hastalıktan titreyen elim resim üzerine biraz su dökülmesine sebep oldu. Güzelim horoz yağmurda kalmış gibi oldu. Çok üzüldüm. Hemen bir kurutma kağıdı ile suyu aldım. Islak kağıdı diğer kurutma bezleriyle bastırarak suyun ince olan kağıdın dokusunu tahrip etmesini önledim.
Şimdi ne yapmam lazımdı?.. Başka zaman olsa bu kağıdı atar, yeni bir kağıt alıp tekrar çizerdim. Bu sefer öyle yapmadım; düşünerek üzerine üzerine giderek bir çıkış yolu bulmalıydım. Akılla, sabırla ve sürekli çalışarak resim bitti ve su lekesinden de olumsuz bir iz kalmadı...
Demekki çobanın gönlü olunca tekeden süt çıkarıyordu. Güzel olanı sevmek yetmiyor; seviyorsanız bir şeyi, mutlaka akıl, izan ve idrak ile emek verip; ter dökmeliyiz. Verilen emek aynı zamanda iç ve dış güvenliği meydana getirir. Emeği en güzel destekleyenlerin başında ilgi, bilgi ve doğru araştırma gelir.
Bir insan, sağlık şartları ne olursa olsun; sevdiği ve ürettiği bir mevzuda bünyesini, bedenini, gönlünü ona göre geliştirip en yararlı bir biçimde kullanma becerisini sağlar. Ben ağaca çıkamam ama bir ağaç dalına konmuş bülbül resmini çizebilirim. Hayatta başa gelen özel durumlara bakarak bir köşeye çekilmek olmaz: Her türlü şartlara göre bir ışık yolu, bir çıkış yolu mutlaka vardır. Ona göre hareket edip ümitle akılla sabırla bir çıkış yolu bulunabilir.
Hastalıkla hastanede mücadele ederken; kağıttaki horoz resmim bitmişti. Güzeldi, en azından ben güzel görüyordum. Geçmiş güzel günleri bu resimle yaderken; gelecekte de güzel günlerimiz olabilir... Geçmiş güzel günler tekrar geriye gelmeyecek ve bu yüzden hüzünleneceğiz. Fakat, yarın elbet Allah Kerimdir. Yarınların kapısı ümitle açılırsa; kim bilir güzel olabilir. Sözün hası; “Horozum güzel olsun da ötmezse ötmesin!” diyerek hayata; sevgiyle, güzellikle, barışla, temiz bilgiyle “Merhaba!” diyoruz.
Halil GÜLEL
Düsseldorf / 03.05.2021
YORUMLAR
Çok geçmiş olsun.
Fıtrat çok önemlidir elbette, yetenek de öyle. Azim gerekir sizin yaptığınız gibi, vazgeçmemek gerekir. Resim gerçekten bir sanat eseri olmuş, tebrik erdim.
Biz de köy çocuğuyuz, o seslerle uyandık her sabah derin nazlı uykumuzdan.
............. Köyün içinde ne kadar başıboş köpek, kedi, at, eşek, horoz ve tavuk varsa hepsi sabah erkenden Arafat’ın bostan yerinde gezer durmuşlardı. Şerif’in ortanca oğlu, küt gövdesini yerden sürüklercesine köpeğe yanaşmaya çalıştı. Kısa küt boyu, karaya çalan esmer yüzü, çevresi makasla kırkılan siyah saçı ile yede sürünen bir yaratığa benziyordu. Gücünün yettiği hayvanlara eziyet etmekten zevk alıyordu adeta..........
Köy yeri işte.
Saygılarımla Efendim.
Bizim oralarda sizin oralara benziyor.
Senfoni orkestrası gelince, köylü olmayı o sesleri ritmine taşımayı avucunun içi gibi biliyor. Peki dinleyenler bildiğini biliyor mu işte orası muamma.
İnsanın el emeği olur da güzel olmaz mı? Kesinlikle güzel bir çalışma.
Güzel bir yazı.
Kutlarım.
Saygılarımla,