- 249 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUR'AN'DA NESHEDİLEN HÜKMÜ KALKAN AYET YOKTUR
Arapça’da "nesh" kelimesi "silme, ortadan kaldırma" gibi anlamlar taşımakla birlikte "mensuh" ise "silinen, ortadan kalkan" anlamına gelmektedir. Kur’an’da neshedilen ayet olduğunu iddia edenler kendilerine delil olarak Bakara Sûresi 106. ayetini göstermektedirler. Ayete bakalım.
Kovulmuş Şeytandan Rabbime Sığınırım
Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
"Biz, bir ayeti nesheder veya onu unutturursak ondan daha iyisini ya da benzerini getiririz. Bilmez misin? Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.(Bakara Sûresi 106. ayet)
Kur’an’da "ayet" kelimesi Allah’ın varlığının, kudretinin ve söylediklerinin ispatı olan, bunları destekleyen her şey için kullanılmaktadır. Meallerdeki "mucize, delil, işaret, belge" kelimelerinin çoğunun Kur’an’daki karşılığı "ayet"tir. Kur’an’da "ayet" kelimesinin çoğul şekli olan "ayaat"(ayetler) kelimesi, tüm Kur’an’da "belge, işaret, mucize, delil" anlamında kullanılmaktadır. Fakat "ayaat’ın" yetkili olan "ayet" kelimesi Kur’an’da kullanıldığı 84 yerin hiç birinde Kur’an ayetleri anlamında kullanılmayıp sürekli olarak "işaret , delil, mucize" anlamlarına gelmektedir. Bu durumda Bakara Sûresi 106. ayetinde "ayet" olarak tekil şekilde kullanıldığından Kur’an ayetleri anlamında olmayıp tekil kullanımlardan birisine işaret edilmektedir. Üstelik ayette "hüküm" kelimesi geçmediği hâlde bazı meal çevirilerinde "hüküm" kelimeside eklenmiştir. Bakara Sûresi 106. ayetinin hangi anlamda kullanıldığını anlamak için Bakara Sûresi 105. ayetine bakalım. "Ehli Kitap’tan kâfirler ve ortak koşanlar, Rabbiniz’den size bir hayır indirilmesini istemezler. Ama Allah rahmetini dilediğine özgüler. Allah büyük lütfun sahibidir.(Bakara Sûresi 105. ayet) bu ayettende anlaşılacağı üzere daha önceki ümmetlere verilenler kastedilmektedir. Yine Kur’an’da bir "ayetin" yerine başka bir "ayetin" gelmesi tabiri Nahl Sûresi 101. ayetinde de söyle geçmektedir: "Biz bir ayeti(delili, belgeyi, işareti) bir başka ayetin(belgenin, delilin, işaretin) yerine koyduğumuzda ki; Allah neyi indirdiğini daha iyi bilmektedir. Onlar şöyle der: "Sen yalnızca iftira edicisin." Hayır, onların çoğu bilmezler.(Nahl Sûresi 101. ayet) Bu ayete dikkat edilecek olursa Nebi’yi düşmanlarının " iftira edici" olarak nitelemesinin sebebi, Kur’an ayetlerinin birbirini neshetmesi yani iptal etmesi olmayıp, Kur’an’ın Allah tarafından gönderildiğini söylemesi ve Kur’an’daki ayetlerin(delillerin, belgelerin, işaretlerin) unutulan veya hükmü kalkan ayetlerin veya belgelerin delillerin ve işaretlerin yerini almasıdır. Bakara Sûresi 106. ayetine geri dönelim. Ayette "nesh"in yanında "unutma" fiilide geçmekte olup bu tabirinde Kur’an ayetleri anlamında kullanılması mümkün değildir. Çünkü Nebimiz Muhammed aldığı vahyi unutmaz ve Kur’an ayetlerini ezberleyenlerde unutmazlar yinede unutulabileceğini düşünürsek bu durumda Hicr Sûresi 8. ayetiyle çelişmiş oluruz. Çünkü ayette söyle geçmektedir: "Hiç şüphesiz Zikri(Hatırlatıcı’yı), Biz indirdik, Biz. Onun koruyucuları da gerçekten Biz’iz.(Hicr Sûresi 8. ayet) bu durumda unutulan bir ayetin olması Kur’an’ın korunamadığı anlamına gelir. Yani bir çelişki durumu oluşur. Bu durumda Bakara Sûresi 106. ayetinin doğru meali şu şekilde yapılmalıdır: "Biz bir mucizeyi nesheder veya unutturursak ondan daha iyisini ya da benzerini getiririz. Bilmez misin? Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.(Bakara Sûresi 106. ayet)
Şimdide meşhur olan 2 nesih-mensuh iddiasına bakalım.
1) "Hamr": Arapça ’da "şarap ve sarhoşluk veren madde" anlamına gelmektedir. Maide Sûresi 90. ayetinde "hamr", "şeytan işi bir pislik" olarak tanıtılmakta Bakara Sûresi 219. ayetinde "hamr"ın günahının yararlarından fazla olduğu geçmekte yine Nisa Sûresi 43. ayetinde ise "sarhoş iken ne söylendiğinin farkına varılıncaya kadar namaz kılınmaması söylenmektedir. Bunların nesih-mensuh olduğunu iddia etmek cahilliktir. Mesela Bakara Sûresi 219. ayetine göre şarabın vücuttaki herhangi bir organa belki faydası vardır. Fakat günahı faydasından daha fazladır. Nisa Sûresi 43. ayetine gelince KYK yurtlarında kalan arkadaşlarımız içki içip namaz kılanları görmüşlerdir. Demek ki içki içmek namaz kılmaya engel teşkil etmemektedir. Fakat sarhoş olup ne dediklerini bilmeyenler ne dediklerinin farkına varıncaya kadar namaz kılmayacaklardır. Maide Sûresi 90. ayetindeyse bunun "şeytan işi bir pislik" olduğu söylenmektedir. Müslümanların bundan uzak durmaları belirtilmiştir. Yani ortada hiçbir çelişki bulunmayıp bu ayetler arasında iptal yani nasih olduğunu düşünmek yanlıştır.
2. İddia Savaşta Mümin-Kâfir Oranı: Ateistlerin ve nesih-mensuh olduğunu iddia edenlerin üzerinde çok durdukları bir ayet Enfal Sûresi 65. ayeti olup ayette Müslümanlar’dan yirmi sabırlı kişinin iki yüz kâfiri yeneceği, yüz kişinin ise bin kişiyi yeneceği söylenmektedir. Bir sonraki ayetteyse Allah’ın Müslümanların zaafını bilip, yüklerini hafiflettiği söylenmekte ve artık sabreden yüz kişinin iki yüz kişiyi , bin kişinin ise iki bin kişiyi yeneceği söylenmektedir. Bu iki ayet arasında da nasih-mensuhluk veya bir çelişki yoktur. Allah, arka arkaya iki ayette çizdiği manzaralarda, Müslümanların içinde ne kadar az zaaf olursa o kadar başarılı olacaklarının dersini vermektedir. Mesela düşünün bir ordu savaşa girse herhangi bir zaafı yoksa o ordunun savaşı kazanma ihtimali artarken zaafları olan bir orduysa zaafları sebebiyle daha az kişiye karşı başarılı olmaktadır. Bunu askerlik yapanlar görmüşlerdir. Enfal Sûresi 66. ayetindeyse yine Müslümanlar da bulunan zaaftan bahsedilmekte verdiğimiz örnek benzeri olarak Müslümanlardaki bu değişikliğin etki güçlerini farklılaştırdığı anlatılmaktadır. Ayetler, kişilere bir yükümlülük ve bir farz yüklememekte olup ayetlerde nasih-mensuh durumu yoktur. Ayrıca ard arda gelen iki ayetten birinin bir diğerini nesh etmesi gibi bir durumun olamayacağıda herkesin malumudur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.