4
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
467
Okunma
Evvel zaman içinde,
kalbur saman içinde, dünya denilen yerde yaşayan
birçok insan varmış!
Bu insanlar mutluluk ve ahenk içinde yaşayıp giderlermiş.
Hep muhabbet ederler,
arabaları bile olmadığından,
trenle otobüsle hatta yürüyerek birbirlerini ziyaret ederlermiş!..
Böyle saadet içerisinde yasayıp giderlerken,
bir gün evlerinin kapısına bir canavar gelmiş!..
Adı da TELEVİZYON’MUŞ.
İnsanların kimisi onu hemen eve alırken,
bazıları almamak için direnmiş ama onlarda sonra dayanamamış ve içeri almış!..
Televizyon canavarı
içeri girmiş ama,
girince de hiçbir yeri beğenmemiş!..
"Ben en başköşeyi isterim." demiş!..
İnsanlar çaresizce onu, en başköşeye oturtmuşlar!..
Küçücük,
şişman,
çirkin olan televizyon canavarı, zamanla büyümüş,
güzelleşmiş,
birde kilo verip incelince, insanlar çok daha fazla sevmişler
O evlerde, televizyon canavarının rahatı çok iyi olunca akrabalarından olan TELEFON canavarını çağırmış!..
Telefon canavarı gelmiş!..
İnsanlar yine önce istememiş ama sonra onu da evlerine almış.
Hatta telefon canavarını o kadar Çok sevmişler ki;
çantalarına,
ceplerine,
hatta yastıklarının altına koymuşlar!..
(Sağlıklı kalmak için her şeyin hormonsuzunu,
tazesini,
iyisini almak için çalışan insanların beyinlerindeki hücreleri bile yemiş ama ses çıkaramamışlar) derken!..
Telefon canavarı
büyümüş,
güzelleşmiş,
serpilmiş
ve
TANGO gibi WHATSAPP gibi FACEBOOK gibi tatlımı tatlı bebek canavarları olmuş!..
İnsanlar bunları daha da çok sevmişler!..
(Hatta bu bebekleri yapamayan telefonlarını çöpe atmışlar!..
İnsanlar artık birbirine ’Selam yerine (sa) demiş
Birbirlerini öpmek için (😘)
Kızdıklarını ifade için (😠)
Sevdiklerini ifade için (❤)
Şaşırdıklarını
ifade için de gözlerini pörtleterek (😳)
işaretini göndermiş!..
Artık insanlar birbirini göremez,
hatta sesini bile duyamaz olmuş!..
Herkes çok üzgünmüş ama yine de vaz geçemiyormuş MAALESEF
Şimdi yaptığımız gibi!..
Her gün telefonla meşgul olduğumuz kadar Kitap okumaya, yakınlarımızla , sevdiklerimizle
dostlarımızla ilgilenmeye vakit ayırabiliyorsak sıkıntı yok!..
Katık bulamayıp ekmeğin içerisine ekmek katan geçmişlerimizin, hangisini yemeye şaşırdığımız sofralara oturup sonra israf eden nesil olduk...
Sokaklarda bidonlar ile su tankerlerinde sıra bekleyen büyüklerimizin, sıcak su gelmesi için bidonlarca su akıtan çocukları olduk...
İki yamalı şalvarından birisini günlük diğerini de de cuma ve bayramda giyinen dedelerimizin, bir bayram giydiğini diğer bayram giyinmeyen nesli olduk...
Kitap okuyamamayı, ahlaklı davranmayanları ayıplayan dedelerimizin, kirada oturmayı, halk otobüsü kullanmayı ayıplayan torunları olmuşuz...
Tek odalı evlerde on kişi yaşayıp mutluluk abidesi büyüklerimizin, geniş geniş ayrı odaları bulunan evlerde mutsuzluğu gelenek haline getiren torunları olduk.
Ne demiştik ta orta okul sıralarında.
MEDENİYET MUTSUZLUK GETİRİR ve bu tezi savunarak MUTLULUK getirir tezini savunan torpillileri de MAĞLUP ETMİŞTİK.
Bizler birer deha idik
şimdi ki beleş nesil gibi değildik...
NOGAYTÜRK