4
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
678
Okunma
...
Değirmen kayalıklarının sivrisine gerdanı ak siyah tüylü bir kartal tünemişti. Her an avının üzerine atılacak gibi hazır bekliyordu. Yağan sulu karlara aldırmadan keskin gözleriyle vadiyi araştırıyordu. Gözleri çakmak çakmak, yalp yalp dönüyor. Alev gibi yakıcı. Alıcı kuştur, uzağı en iyi gören, tedirgin eden. Avını ince noktasına kadar bilir.
Derenin doğusundaki tepenin yükseğinde asılı duran kayalıkların üzerinden aşağılara doğru her daim bir rüzgar eser. Fındıklı yaylasını, oralardan Bahçe koruluğunu yalayan kış fırtınasının çıkmasına daha zaman vardı. Mozalan deresinin iki yamacı palamut yüklü meşeler, yabani armutlar, elma ağaçları, yamaca sık tutunmuş alıç ağaçları kış uykusuna dalmışlardı. Bir tek yaprak bulamasın, çırçıplak bir orman. Derenin derinliklerinde kalın bir sis gezinip duruyordu.
Mozalan vadisi derenin girişinden başlar, yukarılara doğru genişler. Derenin büyük kolu Fındıklı yaylası tarafından, diğer kolu yukarıdan geliyor. Köyün en sık ormanlık alanı buralardır. Deresinin girişinden itibaren yolun iki yakasında meşe koruları yükselmeye başlar. Çırçıplak. Yamaçlarında yabani kavak ağaçları, meşeler, armut ağaçları ve elma ağaçları vardır. Ağaçların tümü yabanidir, dikilmemiştir. Dış budaklar daha çok derenin iç taraflarında kalır. Tepelerde top top alıç ağaçları toprağa sıkı yaşmış. Yayla yokuşuna doğru kuşburnu kümeleri sıklaşır, dikenli dallarında inadına duran meyveleri dökülmemiş.
Kuşluk vakti büyük kayanın sivrisinden havalanan ak gerdanlı, kara tüylü genç kartal, dik yarın üzerinden sakin aralıklarla yükselip alçaldı. Kanatlarını uzun açarak süzülüyor, sanki görünmeyen bir ipe bağlanmış gibi hiç kımıldamadan duruyordu. Ormanın gür olduğu tepenin yükseğinde geniş daireler çizerek kanatlarını çırpmadan, vadinin derinliklerini selamlar gibi gökte bir iki süzüldü. Kendinden emin, ağır ve sakin daireler çizdi, döndü. Tekrar kayalığın sivrisine kondu. Sulu kar yağıyordu.
Kartal yuvaları ya yüksek kayalıklarda, ya da ormanın içine doğru ağaçların gür olduğu yüksek tepelerde olur. Buranın kartalları da yüksekten uçmayı severler.
Kar suludur, yağmur karışık yağıyor. Sert bir rüzgar yönünü bu tarafa çevirmiş, durmadan esiyor. Soğuk havaya aldırmadan keskin bakışları vadinin karşı yamaçlarını taradı. Derede, bir noktada sabitlendi. Vadinin derinliklerinden kış havası uğulduyordu. Taşlı derenin çalılıkları içinde bir kıpırdanma gördü.
Beklemedi.
Alıcı gözlerle yamaçları gözetlerken, birden kanatlarını açarak dikine vadiye süzüldü, yere konmasıyla yükselmesi bir oldu. Tavşanın çırpınışlarına aldırmadan göğün mavisine uçtu, tekrar kayalıklara kondu. Pençeleri kerpeten gibi geçmişti, derisinden kırmızı kan damladı karların üzerine, son çırpınışları oldu tavşanın. Bir kahraman edasıyla başını dikleştirdi, etrafına baktı. Ağırdan aldı, gururluydu. Başını dik tutuyor; “Benim, ben” dercesine etrafını gözlerdi. Ona imrenen dört çift göz gördü, oralı olmadı. Keskin gagasıyla pençelerinin altında kıpırtısız duran tavşanı parçalamaya başladı. Siyah tüyleri üzerinden kar taneleri kayıyordu.
Bir haftadan beridir arkası kesilmeden yağan kar yoğunluğuna aldırmadan avını yemeye başladı. Acelesi yoktu. Gagasıyla kopardığı et parçasını yutarken vadinin aşağılarına keskin gözlerle bir şeyler arar gibiydi. Güneye bakan yamaçlardan kar suları şeritler halinde akarak dereyi doldurmuştu. Yamaç sade çamur içinde kalmıştı.
Az ötede değirmen yamacı kayalıklarının vadiye bakan tarafına tüyleri kara, yaşlı oldukları her hallerinden belli iki kartal konmuşlardı. Tüylerine sulu kar yağıyordu. Yaşlı kartallar kanatlarını kısmışlar, boyunlarını içine çekmişlerdi. Göz kapakları bir kapanıyor, tekrar açılıyordu. Hayata, yağmura yenilmişlerdi. Kışı geçirecek hazırlıkları tükenmişti. Kıpırdamadan yan yana durmuşlardı. Devinme yok, ölü gibi, hareketsiz boş bakıyorlardı.
Genç kartala imrendiler, iştahları kabardı.
...
31 Ekim 2021
Mehmet AKIN