- 458 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Yalnızlığın gri hırkası
Bazen sancılı bir yalnızlık çekersin. Hani çokça dayanmış ama yine de teslim olmuş gibi ağrısına. Bu yalnızlık siyahtır. Sıcak zift gibi yapışkan. Rahatsız edicidir, miğde bulandırır, kafa karıştırır. Hazımsızlık başlangıcıdır öncelikle bunu söylemeliyim. Her şeyin ve herkesin gözüne battığı bir kriz anıdır. Kriz dememin sebebi göze batan çok olunca görüş açısı daralıyor ve insan direksiyonun hakimiyetini kaybetmiş araba gibi sağa, sola yalpalanıyor. Sonunda muhtemel bir kaza söz konusu. Bu hazımsızlığa çare yok ancak saklanabilir. Lakin bu aşamaya gelmeden önce yalnızlığın beyaz halini sevmelisiniz derim.
Beyaz bir yalnızlık insanın aydınlık yüzüdür.
Şayet onun karanlık yüzünü görmüş olanlar bu aydınlığa erişilebilirler. Nasıl mı? Hayatında ki bir takım insanları ayıklayarak.
Çünkü asıl o insanlar yalnızlığın karanlık yüzünü görmemizi sağlayanlardır. Hani şu kalabalıklar içinde bizlere yalnızlık hissini tattıranlardır onlar. Bu durumda onlara vereceğimiz en uygun cevap "gölge etme başka ihsan istemem" olur. Diyojen gibi..
Başkalarının sefillik olarak gördüğü yaşamına rağmen dünyanın pek çok yerinde ün yapan bu filozofu ziyaret eden Büyük İskender başka insanların kendisinden korkuyla kaçışmasına rağmen hiç istifini bozmayan Diyojen’e “sen benim kim olduğumu biliyor musun ?"der. Diyojen “sen benim kölemin kölesisin çünkü dünya benim kölemdir, sen de dünyanın kölesisin” diyerek cevap verir. Diyojen’in bu yanıtı çok hoşuna giden İskender kendisinden istediğini dilemesini söyler. Diyojen’in cevabı ise yaşam felsefesine uygundur: “Gölge etme başka ihsan istemem"dir.
Hayatımızda ki bu insanlar ne kadar hayatımızda olurlarsa olsunlar, ne kadar önemli ya da değerli olurlarsa olsunlar bizi eğer siyah bir karanlığa mahkum ediyorlarsa uzaklaşmaları yararımıza olur. Ancak böyle aydınlığa erişiriz.
Beyaz bir yalnızlıkla yaşamaya alışınca kendini dikenli tellerden sıyrılmış pamuklara sarılmış hissedersin. Yalnızsındır ama kaliteli bir yalnızlık yaşarsın hiç olmazsa. Beklentin olmaz kimselerden. Önceleri canını sıkan şeyler yoktur. Kıymet bilmeleri, aramaları, sormaları beklenmez. Bir çizgi içinde kendine yaşam alanı inşa edersin. Seni boğulmaktan beter eden arıların iğnelerinden uzaksındır.
Birde yalnızlığın gri hırkası vardır. Ne çok üşütür ne çok bunaltır seni. Bu ayarında yalnızlıktır. Ne çok insan olur etrafında ne de kimsesiz olursun. Sadece ölçüsünü bilmekle alakalıdır bu. Ne kimseye kırılacak kadar yakınsındır ne de kimseyi kıracak kadar uzak. Onlar mutlu sen mutlu. Tabi zordur yalnızlığın gri hırkasını giymek. İnsanın dengesi ya hep, ya hiç üzerine kurulduğu için bir diyete uymak gibidir. Buda en son aşama da hani belirli bir olgunluğa eriştiğin zaman kavrayabildiğin bir olaydır. Ama hayat zamanla sana bunu öğretir, ya da hayatı yaşadıkça zamanla öğrendiğin bir şeydir. Ne tam siyah, ne tam beyaz renkler gridir.
...
YORUMLAR
Denge... Sanırım tüm mesele burada. Denge kuramadığımız için hayat keşmekeş.
Yüreğinize sağlık.
Saygılarımla...
Sırrakalem
Teşekkürler efendim.