- 571 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
943 - KÂİNAT
Onur BİLGE
Bayram geceleri de ihya edilmesi gereken gecelerden... Son iftarda beraberdik. Yemekten bir süre sonra yine sohbet vardı. Bu defa sohbet eden dışarıdandı. Eczacı Özcan Bey... İlgi alanı tasavvuf... Bize kısaca evrenden bahsetti. Dinlemeye değerdi.
“Ezelle ebed arasında kâinatın yeri, evrendeki Soluk Nokta kadar bile değil. Niteliklerini ve niceliklerini sadece Allah’ın bildiği dev seyyareler arasındaki Mavi Bilye nedir ki! Varlığı ezelden ebede uzanan, sonsuzluğu yaratan Sonsuz için evrenin ömrü ne kadardır ki! Kendiliğinden var olan Sonsuz’un var ettiği ezelle uzandığı ebed arası tahayyül edildiğinde, sonsuz sanılan kâinatla ayakta kalış süresinin esamesi bile okunmaz!
Ayet el Kürsi’ye bakıyoruz… Kürsü, dört görkemli kolon üzerine inşa edilmiş. Ezelden ebede Hay ve Kayyum, baştan sona Ali ve Azim… Dört bir yandan kuşatan, sınırlayıcı duvarlar arasına değil. Sonsuzluğu taşımakta olan dört güçlü kolon… Ezelle ebedin kaidesi… Bütün boyutların eksi ve artı sonsuzları arasını taşımakta…
Sonsuz All içinde madde âlemi de âhiret âlemi de var. Âhiret âlemi, Madde Âleminin bittiği yerde… Aradaki duvar, yok oluş gibi durmakta olan ölüm!
Madde âlemi, koordinat ekseninde artı sonsuzlar arasındaysa, diğer boyutlarda neler yer almakta, sadece Allah bilir.
Bazı insanlara, ölürlerken yerleri gösterilir. Bazılarına açık gözle, bazılarına rüyada… Olmayan bir şey gösterilemez. Gerçek olmayanın görüntüsü hayale, düşe düşmez. Gölgesi, resmi, filmi, haberi olmaz.
Kıyamet kopunca, perde kalkacak, gölgeler silinecek. Gerçek âlem görününce, madde âleminin tamamen hayalden ibaret olduğu anlaşılacak. Cennetle cehennem de madde âlemi içinde yer almış olsaydı, onlar da içindekilerle birlikte de yok olacaktı. Fakat onlar, hakikat olan mânâ âleminin gerçekleri… Sonsuz Yar’la sonsuza uzanan diyarlar…
Cennet kavuşma yeri… Arzulanan yer… Orada İdris Aleyhisselam’ın ve meleklerin olduğu bildirilmekte. Melek yönü ağır basan İsa Aleyhisselam da oraya yükseltildi.
Kâinat, muhteşem bir eser! Makrodan mikroya akla zarar ihtişamıyla göz kamaştırmakta… Bu muazzam yapı, Allah’ın Âzim sıfatını sergilemek için yaratıldı. Gözlerimizi gökyüzüne çevirdiğimiz zaman O’nun azametini seyretmeye başlıyor, hayretler içinde kalıyoruz ama ne yazık ki idrakimiz de görüş mesafemiz de sınırlı… İkisinin de ayarı kısık. Çok değil, birazcık daha açık olsaydı, hiçbirimizde akıl namına bir şey kalmazdı!
Elektromanyetik kuvvet ve çekim kuvveti oranında on üzeri kırkta bir artış olsaymış, sadece küçük yıldızlar, o oranda bir azalma olsaymış, sadece büyük yıldızlar olurmuş. Oysa dünyanın yaratılması için onların hepsinin bir arada olması gerekmekte ve öyle olmuş. Bu ince ayar kendiliğinden mi oluşmuş! Tesadüfen mi sağlanmış!
Kozmik bir başlangıç var. O kadar hassas bir genişleme hızına sahip ki bu oran yüzde bir milyon kere milyonda bir küçük olsaymış, evren Bing Bang sonrası birinci saniyede, yani yaratılma başlar başlamaz içine kapanır, çökermiş!
Allah, her şeyi ölçüyle yaratmıştır. Allah Hasib’tir. Her şeyin hesabını bilir.
Âlemleri yaratan an be an genişletmekte… Bu balon şişecek şişecek ve bir yerde patlayacak! Her şeyin bir sonu var. Yalnız Allah’ın varlığı sonsuz. Çünkü sadece O, yaratılan değil, Yaratan… Zatı, kendiliğinden var. Her şeyin kesin birer başlangıcı ve sonu olduğu halde O’nun başlangıcı ve sonu yok. Yok oluşu, Ezeli ve Ebedi oluşunu sergilemek için yaratmış. Fena, bekayı göstermekte, faniye Baki’yi seyrettirmekte…
Sonsuz kabul edilen sınırlar arasına kurulan sonlu ve sınırlı bir bütün… Sadece bir… Artı bir iken eksi bir olmak zorunda… O halde yaratılan bu evren gibi kim bilir ne kadar kâinat var! Cennet ve cehennem de bu kâinatın dışında… Varlık âleminden, yani artı sonsuzlar arasından bakılınca eksi sonsuzlar arasına düşen yerde…
“Haydi cennete gir!” Olmayan bir yere girilebilir mi! Bu olay geçmişte gerçekleşmiş de öldürülen salih insan cennetle ödüllendirilmiş ve: “Keşke kavmim de affedilenlerden olduğumu ve cennetle şereflendirildiğimi bileydi!” diye hayıflanmış. O zaman, Allah Seri-ul Hisab’tır. Hesabı hızlıca görür. Can çıkar çıkmaz, layık olduğu yere sevk edilir. “Orada onlara Rablerinden bir selam vardır.” Selam… Selamet… Onlar artık selamettedirler.
Bir ihtimal daha var. Allah için zaman ve mekân yok. Kur’an’da bazı olaylar için zaman sıralaması şaşırtıcı olabilir. Ancak o olaylar, kesinlikle yaşanacak olan olaylar olduğu için yaşanmışçasına aktarılarak vahamet gözler önüne serilmiş.
Allah, büyük Kerem sahibi. Af isteme küçüğün işi, affetmek Kerem’in, Mükerrem’in…
Herkesin kıyameti, ölünce kopar. Dedim ya Allah Seri-ul Hisab’tır. Zaman yaşamakta olanlar içindir. Allah için zaman ve mekân söz konusu değil. Belki de içinde bulunduğumuz evren yaratıldığından bugüne kadar geçen zaman, gerçek âlem için kayda değer bile değil! Orada farklı burada farklı… O zaman ikisi iç içe… Doğrusunu Allah bilir.
İnsan, dünya, kâinat âlemi ve âlemler… Allah, Âlemlerin Rabbi… Resulullah Efendimiz Rahmet en lil âlemin! İnsan da bir âlem… “Sen kendinin küçük bir şey olduğunu mu sanıyorsun! Evrenler senin içinde…” Kavrayabilecek beyin varsa…"
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 943