- 537 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
EYLEMSİZ SÖYLEMLER
Zamanı behrin birinde bir Türkmen’le tanıştım. Bir süre sonra dostluğu ilerletip birbirimize çay ısmarlamaya başladık. Türk Cumhuriyetleri’nin durumunu merak ettiğim için ara sıra Türkmen’e sorular soruyordum. O’da makul çerçevede bana cevaplar veriyordu. Yalnız Türkmen’in sevmediğim bir huyu vardı. Ne zaman konu Türkmenbaşı’na gelse ana avrat küfrediyordu. Tabi bu durumu kendime yediremiyordum. Kendi kendime “ Ulan nasıl olurda bir insan liderine küfreder” diye Türkmen’in ruh halini anlamaya çalışıyordum. Gel zaman git zaman sonra mübarek bir Pazar günü Türkmen’e lahmacun ısmarlamaya karar verdim. Amacım bu küfürün nedenini öğrenmekti. Neyse kısa keselim. Masaya oturduk ve bizim üçer tane lahmacun geldi. Kaşla göz arasında Türkmen lahmacunun üçünü de götürdü. Ben daha bir tanenin yarısını yiyemedim. Üstüne de ayranı yükletince Türkmen’in gözleri faltaşı gibi açıldı. Cıgarasını yakar yakmaz fırsat bu fırsat diyerek ben soruyu patlattım.
-Kardeş! Türkmenbaşı’na sen niye küfrediyorsun?
Gözlerini yarım kısarak anlatmaya başladı…
-Canım Abiciğim biz Rusya’ya bağlıyken her şeyimiz dört dörtlüktü. Elektrik bedava, doğalgaz bedava, sağlık bedava, eğitim bedava ve devlet evi olmayana kira yardımı yapıyordu. Güllük gülistanlık geçinip gidiyorduk. Ne zaman bu Adam bir bağımsızlık belası çıkardı hepimiz perişan olduk. Sen bunların bağımsız olduğuna inanma. Bunları hala Rusya yönetiyor. Kendi halkını doyuramayanlar nasıl bağımsız olur? Bildiğin üzere ben bu çiftlikte kedi köpek boku temizliyorum. Kız kardeşim Pendik’te çocuk bakıyor ve bebek boku temizliyor. Annem Bahçelievler’de iki yaşlıya bakıyor yaşlı boku temizliyor. İki tane Amcoğlu Veliefendi’de beygir boku temizliyor. Bir haftadır BİM’den aldığım ucuz çikolatayı sabah, öğle, akşam ekmeğe sürüp yiyorum. Ben bu adama nasıl küfretmeyeyim.?
Mesele çikolata meselesine gelince lahmacun lokması boğazıma düğümlendi. Zar zor ayranı yetiştirdim ve bende tıkınacak takat kalmadı ve kalan iki lahmacunu Türkmen’in önüne uzattım. Canım benim! Saniyeler içinde onları da götürdü. Kısa bir süre sonra o bölgeden ayrıldım. Bir yıl sonra çarşıda gördüğüm bir arkadaşına Türkmen’in durumunu sordum ve bana şunları anlattı.
-Mart ayında Türkmen hastalandı. Aramızda para toplayıp muayene ettirdik. Hastalığının verem olduğu anlaşılınca devlet hastanesine yatırmak istedik. Oturma izni olmadığı için hastane yönetimi şikâyette bulundu ve Türkmen sınır dışı edildi.
Yani Türkmen sapasağlam geldiği kardeş vatandan yarı ölü olarak sürülmüştü. Bu olay beni derinden yaraladı. Daha sonra bu memlekette Araplar’ın bile ücretsiz muayene olduğunu görünce içimdeki yara tamamen kangrene dönüştü.
Yıllar yılı hep şu söylemlerle avutulduk.
1-Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesine çıkaraçöyük.
2- Türk birliğini kuraçöyük.
3 –İslam’ı Avrupa’ya yayacöyük.
1-Bu zatı muhteremler bu memlekette Atatürkçülüğü heykel yapmak, rakı içmek ve kurumlara adam yerleştirmek olarak anladılar. Yıllarca Atatürkçülük kullanılarak halka zulmedildi. Eğer bugün Atatürk’e küfreden varsa bunun müsebbibi bunlardır.
2- Vatan, bayrak, ezan gibi değerler bu muhteremlerin koltuğunu güçlendirdi. Bir tane Türkmen’i tedavi edemeyenler “Türk Birliği” kuracakmış, vıııışşş! Keşke Azeri Kızları’nın dili olsa da konuşsa.
3- Bu dini Mübinler başka gezegenin insanları. Bunlara göre her şeyi Tanrı yapıyor. Kendilerine bol rızkı Tanrı veriyor, İşçiyi yoklukla Tanrı sınıyor, kurumlara adam yerleştirmeyi Tanrı nasip ediyor. Bunlarda yalanda yok, hilafta yok. Kendilerinin zerre suçu yok.
Yani değerli dostlarım! Bu memlekette dinler, ideolojiler koltukları güçlendirme aracı olarak kullanılıyor. Manzaraya bakarsak uzun yıllarda bu böyle gidecek. Bu madrabazların ağzına bakarak birbirinizi kırmayın. Bu memleketin her ferdi bu memleket için değerlidir.
Muhabbetle…
Ahmet Çiftci
25-10-2021