- 657 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
ÜNİVERSİTE SINAVIM
ÜNİVERSİTE SINAVI
Kursum kapanmış Kilis’e evimize dönmüştük. Artık düzenli ücretim yoktu. Annemler aynı tempoda çalışmaya devam ediyorlardı. Benim oturmama imkân var mı? Mecburen ne iş olursa çalışmaya devam edecektim annem ve kardeşlerimle beraber.
Üniversite sınavının birinci aşamasını kazanmıştım. Ancak ikinci sınava bu koşullarla girmem oldukça zor görünüyordu. İçim içimi yiyordu. Annem istemiyordu okumamı . O da haklıydı. Evde tam tamına dokuz kişi idik. Önü gelen kış idi. Odun kömür alınacak. Kışlık zâd zahre konulacaktı.Oysa biz borç ödemek için çırpınıyorduk. Benim arada bir ’’okuyacağım ’’diye tutturmam annemi haklı olarak delirtiyordu.
Birkaç gün geçince Naci amcam bize geldi.
’’Başkalarına söz vermeyin. Artık ben işçi arayıp durmayayım. Başkaları söz veriyor ama sonra başkasının bahçesine işe gidiyorlar’’dedi.
Bu sayede amcamın bahçelerinde çalışmaya başladık.
Öğretmenlik bambaşka bir güzellikti. Tatmıştım bir kez.Öğrenmek ve öğretmek .Bunların sonucunda değişimleri görmek ruhuma mutluluk veriyordu. Ben mutlaka üniversiteye giriş yapmalıydım. Bunları düşündükçe yüreğim kabarıp duruyordu.
Şimdi yine ırgatlık yapacaktık. Asla gücüme gitmiyordu yaptığımız işler. Babam sağ olsa idi bizleri bu şekilde hiç çalıştırmaz evin geçim yükünü taşımak için elinden geleni yapardı. Ama yoktu artık.
Kimseye avuç açamazdık. Açmazdık ta. Alın teri ile kazanacak kimseye yük olmayacaktık.
Önce Naci amcamı sizlere anlatmalıyım ki onu kimse durduk yere yargılamasın .
Naci amcam sülalenin yakışıklı mert yiğit bir ferdi.
Dedem, ben beş yaşında iken Naci amcamı köyün tanınmış ailelerinden Happanilerin kızı olan Hamide yengemle evlendirdi.
Amcam sarışın yeşil gözlü filinta gibi biri. Hamide yengem çok çalışkan esmer güzeli bir köylü kızı. Peşpeşe iki kızları oldu. Ama amcamın hiç yüzü gülmüyordu. Gündüz şehire gelip babamla pasajda çalışıyor gece Tibil köyüne evine gidiyordu.O aralar babamlar Kilis’te makine nakışları yaptırıp Ankara’ya çeyiz mağazalarına götürüp satıp geliyorlardı. Kilis’te her evde bir nakış makinesi olur ev işini bitiren kadınlar makine başına oturup kasnak sallar nakış yaparlardı. Kilis’in kadınları çok becerikli ve çalışkanlardı.
O günlerden birinde Naci amcam Elif yengemi görmüş ve ona sevdalanmıştı. Hakikaten de Elif yengem yeşil payam gözlü giyimi kuşamı ile oldukça farklı idi. Amcam bir gece bizim eve gelip babama durumunu açıklamıştı. ’’Ben mutlu değilim. Ya ben kafayı bozarım ya da evlenmeme izin verirsiniz’’dedi.
Ben 7 yaşında idim. Bakınıp duruyordum. Sülalede babamın sözü üzerine kimse söz söyleyemezdi. Babam kabul ederse bu iş olacak demekti.
Babam epey sessiz kaldı.
Hamide yengeme ve ailesine büyük bir saygısı vardı babamın. Amcamın böyle bir durumla karşısına çıkmasını önce hazmedemedi babam. Kaç kez ağzını açacak oldu.Ama amcamın durumu iç açıcı değildi.
Halk arasında bir deyim vardır ’’iki ucu boklu değnek’’diye.
Babam bocalıyordu. Ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Bir tarafta iki kızı ile Hamide yengem,diğer tarafta aşık olmuş ve asla vazgeçmeyecek olan Naci amcam.
Nihayet amcama olumlu karar çıktı. Ve Kilis’ten bir ev kiralandı. Ev dayanıp döşendi. Amcam Elif yengemle evlendi. Köye hiç gitmedi.
Hamide yengem köyde durumu öğrenince kızları Fatma neneme bırakıp babasının evine döndü. Çok üzücü bir durumdu. Kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Amcam mutluydu. Gözü köyü ve çocuklarını görmüyordu. Babam yine devreye girdi.Amcamla konuştu. Amcamı tehdit etti. Gidip Hamide yengemi babasının evinden alıp getirdi. Eşyalarını da yükleyip Kilis’e taşıdılar. Bir odada Hamide yengem ile çocukları diğer odada Elif yengem ile amcam kalıyordu.
Gel zaman git zaman, Hamide yengemden iki oğlan dört kız, Elif yengemden üç oğlan bir kız olmak üzere on çocuğu oldu.
Yani anlaşılacağı üzere amcamın kendi yükü kendisine ağırdı zaten.
Bu durumda kimseden bir şey beklemeye hakkımız yoktu
Naci amcamın Tibil’de soğan bahçesine gidip soğan söküp temizliyorduk.O yakıcı güneş altında annemin tansiyonları yükseliyordu. Ara ara sinirleniyor söyleniyordu.
Bana ’’evleneydin kurtulacaktın ’’diye çatmaya başladı. ’’Okuyacağım anne’’dedim.
Hem ağlıyor hem bana bağırıyordu. ’’Ne ile okuyacaksın? Şu halimize bak. Senin Allah’tan korkun yok mu?Kuldan utanmıyor musun? Ben böyle çalışıp evin ihtiyacını mı alayım. Seni mi okutayım "diye epey bağırdı.
O arada yanımızda gözleri görmeyen yaşlı bir nine o da soğan temizliyordu.
Anneme dedi ki" kızım etme günah evlâdın okumak istiyor. Kötü bir şey etmiyor ki. Sen böyle yaparsan bu kızın yüzü hiç gülmez ömür boyu ağlar " dedi.
Annemin canı o kadar yanmış ki hiç dinlemiyor ağlıyor ve söylenmeye devam ediyordu. Ben de ağlıyordum. Gözümün yaşı burnumun sümüğü birbirine karışmış bir şekilde " yine de okuyacağım "dedim.
Annem"
Sen beni böyle çalkaloñ ya kızım senin de yüzüñ gülmesiñ"dedi. Bu beni daha da üzdü..O gün öğle yemeği molasına oturmadım..Ağlaya ağlaya soğan temizlemeye devam ettim.
Ilk kez annemin ağzından âh aldım.
Ruhum acı ile burkuluyordu. Kızgın güneş tepede beynimi fokur fokur kaynatıyordu.."Biz bu dünyada fazlalığız, bu dünya bize göre değil "deyip deyip ağlıyordum.
Takip eden günlerde de hiç konuşmadan çalıştım tarlalarda.
Vakit buldukça bir iki konuya göz atıp soru çözüyordum.
Ikinci sınav için Adana’ya gitmemiz gerekiyordu.
Sınav gününe kadar hiç konuşmadan ne iş olursa annem ve kardeşlerimle çalıştık.
Adana’ya nasıl gidecektik . Bu annemin gönlünü nasıl ederdim bilmiyorum. Mahalleden Kezban Sabriye ve ben kazanmıştık . Sabriye’lerin akrabası Adana ’da yaşıyordu. Ahmet amca beni kapı önünde gördü. ’’Nasıl gideceksiniz’’ dedi. ’’Bilmiyorum’’ dedim. Annemle konuştular.
Anneme’’ sen de gel kızının yanında istersen.Ben toplu olarak otobüs biletini alayım. Paranızı verin bana. Adana’da bir gece kalır ertesi gün sınava girerler ’’dedi.
Kezban nenesi ile ben annemle Sabriye de babası ile binip gittik. Yolda annem hiç benimle konuşmadı. Gece biz odamıza çekilince annem yatsı namazına durdu. Ben de Yâsin suresini okudum. Annem ’’Allahım bu kız beni ardından sürükleyip rezil ediyor. Hâlimi sen gör Yarabbim’’ diye ağladı .
Ben ağladım o ağladı. Hiç konuşmadık. Öylece gözyaşımla uyuyup kaldım.
Sabah uyanınca gittim annemin dizlerine başımı koydum. Saçlarımı okşadı. İkimiz de ağlıyorduk..
Çok güzel bir kahvaltı hazırlamıştı ev sahibimiz. Bir iki lokma alıp sınava girdik.
Ne yaptım nasıl yaptım bilmiyordum. İçimde bir acı yüreğime çöreklenmiş beni benden alıp götürüyordu.
Sınavdan çıktık annemle otogara geçtik. Diğerleri bir kaç gün orada kalacaklardı.
Sınav sonucu gelinceye kadar ben anneme tam teslimiyet ile gece gündüz her işte çalıştım. Hatta iş olmadığı günlerde Meryem nenem ile Antep’e boncuk götürdüm. O oya boncukları kaçak olmasına rağmen.
Yakalasanydık ceza alacağımı bile bile.
Ama nenem bana tembihlerdi.
’’Tülay çevirme olursa çantayı benim yanıma doğru ayağınla itele. Sahip çıkma sana bir şey olmasın kızım ’’derdi.
Bakalım doğacak yeni günler bizlere neler gösterecekti.
Selâmetle...
KARDELEN(Ayrıkotu)
24.10.2021
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/ AFYONKARAHİSAR
YORUMLAR
En duygusal bu bölümdü sanırım...
Peki ama bölümler neden bu kadar kısa :)