TÜRK’ÜM NE MUTLU
Türk; kendisini, Allah’ın adaletini bütün cihana ebedi olarak sunmak ve yaymakla görevli bilen ve sırf bunun için kan dökmüş, can vermiş, kıtaları fethetmiş, dünyaya yayılmış ve bunun için kan dökecek, can verecek, kıtaları fethedecek, dünyaya yayılacak olan insan.
Sabahın erken vaktinde yine uyanacak bütün cihan. Hem de yakında. Çok yakında. Güneş doğacak yakında. Bir kere daha uyanacak bütün cihan. Hem de son kere uyanacak. Bu güneş son güneştir ve ebedi güneştir. Bu güneşin parıltıları bütün karanlığı boğacak.
Ben Türk’üm; Ulu’dan aldım buyruğu. O ulu ki Yüce Allah, Kuran-ı verdi bize. O Ulu ki İki cihan sevgilisi Hz. Muhammed (SAV) Efendimizi saldı bize ve bütün cihana. Biz işte Peygamber’in öğüdüyle, Peygamber’in yolunda yürüdük, cihana önder olduk, ışık tuttuk.
Biz; Kur’an’la nurlu, Peygamber’le öğütlendik. Zulüm, vahşet, namussuzluk ve her türlü haksızlık, ahlaksızlıklarla dolu olan nefsi için kanlar dökülen, canlar kıyılan Bizans’ı İslamlaştıran insanız. Her türlü hayasızlıklar içinde olan Bizans kadınlarını huriler gibi örtülü kılan; gözleri, yüzleri ve bütün çehresi kıpkızıl olan Bizans erkeklerinin, İslâm’ın parıldayan nurlu yüzlerinden ilham alıp, vicdanlarını dinlemeleri ve yapmış oldukları canilik düzenlerinden pişmanlık duyarak, o kıpkızıl gözlerinden yaş akıtan insanız. İşte böyle bir günde ve öyle Bizans’ta bütün Müslümanların bayramını müjdeledik biz. Bizans’ta ilk vakit namazı, Allah’ın ilk ibadetinin edası ve yedi günün, en azizi Cuma’yı kıldık biz.
İşte bu büyük, kutsal vazifede Allah’ın bize vermiş olduğu değerin bir ifadesi daha oluyordu. Allah’ın vermiş olduğu bu kutsal ve büyük vazifenin biz olduğunun(Türk) çok önceden sevgili Peygamberimiz müjdelememiş miydi? Ve şöyle demişti Peygamber Efendimiz: ‘’ İstanbul’u alan kumandan ne güzel kumandan, O’nun askerleri ne güzel asker’’. İstanbul alındı. İstanbul’u bir kumandan aldı. İstanbul’u bir asker aldı. İstanbul’u FATİH aldı. İstanbul’u Türk aldı. İstanbul’da Cuma kılındı.
Yücelmişti Türk, Yücelmişti İstanbul, yücelmişti bütün insanlık. Çünkü Kur’an rehberdi, çünkü Peygamber öğüt verdi ve çünkü Allah emretmişti Türk’e.
Bütün cihan imreniyordu Türk’e. Türk’ün olduğu yerde iyilik, insanlık, merhamet ve hoşgörü başlıyordu. Doğruluk ve namusluluk, edep, haya ve tevazu, kibarlık, naziklik ve terbiyelilik öğretiliyor ve öğütleniyordu. Kumar, içkinin, kötülüğü hile, yalan, dedikodu, iftira, intihar, kin, garaz gibi her türlü fenalıklardan kaçınma öğütleniyor ve öğretiliyordu. Bütün insanlığa sunulan hayır işleri yapılıyor veya yapılmasına çalışılıyordu Türk’ün bulunduğu her yer pırıl pırıldı, tertemizdi. Gittiği yerlerde muhakkak kokardı.
Çünkü Türk, temiz ve kanaatkâr insandır. Kazaya ve kadere inanan, ağlayıp sızlamayan gelecekten korkmayan ve gelecekten en ufak bir endişesi olmayan insandır. Şefkat ve merhametli mert ve verdiği söze bağlı, kuvvet ve kudret, fevkalade üstünlük şuuru olan, çalışkan insandır.
‘’ Ne Mutlu Türk’üm diyene.’’
EKREM GÜRER (ESKİŞEHİR 1979)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.