- 387 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Derviş Çile ve Sır
Derviş Çile ve Sır
“Derviş Çile ve Sır” Akademisyen Yazar Özer Şenödeyici’nin öykü kitabı. Sekiz öykünün yer aldığı kitap 168 sayfa hacmindedir. Kaldırım Yayınları aracılığıyla okurla buluşturulmuş. “Derleme, Nedret’in Vedası, Havf u Reca, Kûy-ı Yâre Dönüş, Darb-ı Mesel, Sıradan, Meczup ve O Dergâhtan Diyaloglar” başlıklarında öyküler yer almaktadır.
Öykülerin birçoğu kitap ismi ve kapak görseliyle müsemma konu bütünlüğü taşımaktadır. Öyküler düz kurguyla ele alınmış. Kitapta sadece sekiz öykünün yer alması uzun öykü diyebileceğimiz bir hacmi kapsamaktadır. Öykülerin birçoğu tam olarak sonlandırılmaması sanki devamı var intibaı uyandırmaktadır okurda. Romanlaştırılacak öyküler gibi bir fikir uyandırmaktadır bir taraftan.
Derviş-sofi-medrese yaşantıları, erenler, İslam inancının incelikleri, bakış açıları, algı perspektifleri ve farklılıkları, Hurufilik, mistisizm, Osmanlı, evrene ve yaradılışa dair inanışlar-tespitler, insanlığın mücadeleleri, felsefi yaklaşımlar, aile hayatı, ruhanî ve içsel yan gibi birçok konu, tema öykülerde işlenmektedir.
Mütevazı ve samimi bir anlatımla, üslupla ele alınmış olan öyküler de ikili diyaloglarda dikkat çekmektedir. “Ham sofu” gibi eleştiriler ve sorgulamalarla da konulara yeni boyutlar eklenmiştir. Bununla beraber Osmanlı’nın mükeyyifat taraflarına bakışlar ve göndermeler de vardır. Öykülerin geçtiği dönemlere ait yaşantılarda kullanılan dil edebi formda ele alındığı görülmektedir. Ayrıca yer yer arkaik dil unsurlarına da yer verilmesi o dönemi tam olarak yansıtmaktadır.
Kitapta alıntı sözlerle beraber, yazarın anlamlı güzel tespitleri de orijinallik taşımaktadır. Kitabın daha iyi algılanması için, altını çizdiğim, öykülerde geçen güzel sözlerden, tespitlerden örnekler vermek istiyorum izninizle.
* “Dünyada iki bilinmeyen vardır: Biri kutuplar, diğeri Türkler” Albert Sorel (sayfa 17)
* “hiçbir inancın, bir diğerini haksız çıkaracak maddi delilleri yoktur” (sayfa 36)
* “Pisagor’u biz, onu meşhur eden teoremi ile bir matematikçi olarak biliyoruz. Ama kendisi, derin sırlar ifşa ettiğine inanan bir tarikat lideridir aynı zamanda” (sayfa 36)
* “İnsanın kâinatta ya da herhangi bir yerde sistem arayışı, buna ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor” (sayfa 37)
* “Gör zâhidi kim sâhib-i irşâd olayım der” (Dün mektebe varmış bu gün üstâd olayım der) (Rûhî - (sayfa 38)
* “Mahlûklar yaratılıp sınanmaktadırlar. Kıyamete uğrayıp haşr u neşre tabi tutulmaktadırlar” (sayfa 53)
* “Uğruna yaşayacak güzel bir şeyler bulamayanlar, bir şeyler uğruna ölmeyi güzellik sanırlar. Benim uğruna öleceklerimden evvel, uğruna yaşayacaklarım var” (sayfa 69)
* “İnsan, ölüme ramak kala, yaşamayı her şeyden daha fazla ister” (sayfa 69)
* “Ölüm, sözlerin tükenip doğaüstünün konuşmaya başlayacağı andır” (sayfa 70)
* “Bütün evren, üç boyut ve altı cihet, hepsini bir bilinmezlik kuşatıyor” (sayfa 79)
* “Osmanlı’nın yasağı üç günden fazla sürmez” (sayfa 95)
* “Osmanlı’da baş üzerinde hasır yakmak bir şikâyet belirtisidir” (sayfa 106)
* “Vuslatın kıymeti, firkatin şiddeti kadardır” (sayfa 138)
* “Bir inancı güçlü kılan ona inananların bağnazlığıdır” (sayfa 147)
* “Adalet, güçlünün vicdan süsü verilmiş iradesidir” (sayfa 147)
* “Bireyler yığın yaratabilir; ama yığınlar asla birey yaratamazlar” (sayfa 147)
* “Gönüllünün olmadığı yerde kurban vardır” (sayfa 155)
* “Kahraman olmanın ilk şartı acı bir ölümdür” (sayfa 161)
* “Çok para az iş: Siyasetçi / Çok para çok iş: Tüccar
Az para çok iş: Amele / Az para az iş: Memur” (sayfa 165)
* “Tomurcuk derdinde olmayan ağaç odundur” (sayfa 168)
* “İnsanı kanıt değil, inat cezp eder” (sayfa 168)
İnsanlığın tarih boyu edindiği kültür, tecrübe, birikimler, dinler ve kutsal metinlerle beraber insanlık bir noktaya gelmiştir. Bu bağlamda İslamiyet’le beraber haşr u neşr olan toplumların, bizlerin bu birikime katkımızın göz ardı edildiği maalesef ki görülmektedir. Bilimden, determinist anlayışlardan uzak olmadığımız aşikardır. Matematik, astronomi gibi birçok bilimsel alanda bu katkıyı görmekteyiz. Sığ hedonist anlayışların sorularına cevaplar niteliği taşıyor böyle kitaplar adeta. Ceddimizin farklı bakış açılarıyla, hayatın her zaman doğrusal olmadığını da görmekteyiz. Bu bağlamda Osmanlı’yı daha şümullü bir tanıma imkânı bulmaktayız. Tarihimizi, kültürümüzü bu perspektifte okumak daha yerinde olacaktır. Böyle kitapların artı bir tarafı da bu olsa gerek.
İlkay Coşkun
20.10.2021