- 410 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ ÇOCUKLUĞUMUZU VE ÖĞRENCİLİĞİMİZİ BELEŞ YAŞADIK
Şaşırtıcı değil mi? “Nasıl beleş” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bizler okulumuza yaya gider-gelirdik. Yollar korkulacak gibi değildi. Sokaktan caddeden geçen tüm insanlar tanıdıklardı. Onlara saygıyla başımızı eğer, selam verir, yanlarından geçerdik.
Servis taşıtları yoktu ve böyle bir kavram bilmiyorduk. Bu nedenle servis ücretini de bilmezdik.
Cebimizde para olmazdı. Çünkü okulda para harcayacağımız bugünkü gibi yiyecek ve içecek alacak yer (kantin) yoktu. Cebimizde kendi ürünlerimiz olan kuru üzüm, pestil, kesme (köftür), ceviz ya da kuru dut olurdu. Ceviz ve cevizli sucuk en beğendiklerimiz arasındaydı. Bir avuç ölçüsünde olan bu yiyeceklerimiz küçücük ceplerimizden birini dolduracak kadar olurdu. Daha fazlası değildi. Az demeden elimizde olanla yetinirdik. Bunların tümü de kendi bağımız ya da bahçemizden elde edilirdi. Hem de bu ürünlerde kendi emeğimiz vardı. Bu nedenle değerini iyi bilir, savurganlık yapmazdık. Tümü de sağlıklı ve doğal ürünlerdi. Yerken bu nedenle, sağlıkla ilgili hiçbir kaygımız olmazdı.
“Yerli Malı Haftası”nda bu ürünler sınıf masalarımızda gururla sergilenir, arkadaşlarla birlikte, yine gururla bölüşerek yerdik. Sınıflar yerli ürünler sergileyen panayırlara dönerdi.Kendi ürünlerimizi yemek, bize hem doyulmaz bir lezzet hem de gurur verirdi.
O zamanlar marka nedir bilmez, büyük abi ya da ablalarımızın bir yıl önce kullandıkları giysi ve ayakkabıları, onlara küçük geldiği için bizler seve seve giyerdik.
Giysilerimiz mis gibi sabun kokardı. O günlerde en iyi temizlik malzemesi sabundu. Bugünkü markaların hiç biri yoktu. Mutluyduk. Alerji nedir bilmezdik. Çünkü tümüyle doğal gereçler kullanıyor, doğal yaşıyorduk.
Bizler özenti nedir bilmezdik. Kimse kimseye özenmez, kendi halimizde yaşardık.
Körebe, köşe kapmaca, gırcik-taşlar üst üste dizilerek oynanan oyun-, çelik-çomak oynardık. Aramızda ara-sıra sertleşmeler olur, ancak kavgaya dönüşmeden tatlıya bağlardık.
Çok sevdiğimiz oyunlardan biri de top oynamaktı. Topumuz öyle bugünkü gibi meşin toplar değildi. Bulduğumuz çaputları (bez parçalarını) sıkıca bağlar onu top gibi yapar oynardık. Sonradan plastik toplar çıktı, ne var ki o toptan herkes alamazdı. Bu nedenle kendi yaptığımız çaput toplar bizim eğlence araçlarımızın en başında gelirdi. Bu çaput top yırtılıp dağılana dek oynardık.
Sokaklarımız bizim oyun alanlarımızdı. O günlerde bu denli taşıt yoktu. Nerdeyse sokaklarımızda hiç taşıt yoktu dersek yalan olmaz.
Oyuncaklarımızı da çoğunlukla kendimiz yapardık. Telden yaptığımız arabalarımız önceliklerimizdendi. Tüm yaratıcılığımızı kullanırdık. Teli bükerek, kıvırarak yaptığımız tel arabalardan çok mutlu olurduk. Zaten o zamanlarda para ile satın alacağımız oyuncaklar pek yoktu. Her arkadaşımız kendi oyuncağını kendisi yapardı. Bazen bu tatlı bir yarışa dönüşürdü. O günlerde bazı oyuncaklar olsa bile almak için para bulmak zordu. Bu nedenle her çocuk kendi başının çaresine bakar, ne yapar, ne eder kendisine bir oyuncak yapmanın yolunu bulurdu.
Mutlu olurduk. Çünkü kendi gücümüzü, yetimizi kullanırdık. İşte bu nedenle mutluyduk.
İnanıyorum ki;
Sizler de öyleydiniz.
Mehmet Erbil
Cumartesi 16 Ekim 2021
www.mehmet-erbil.tr.gg
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.