Hayatını uydurma hadis, hurafe ve Kur’an hükümleriyle çelişen mezhep hükümlerini anlatmak ve yaşamakla geçiren insanların imanları hakkında konuşulamayacağını söylemek gerçekçi bir yaklaşım değil. Kur’an’daki İslâm’a iman etmeyen, yaşamayan insanlar şirk içindedir. Hayatını hurafelere adamış insanların yaşadıkları hayat ve fikirleri ortada. Kalbinde iman varsa neden hurafe anlatıyor ve Kur’an’daki İslâm’a iman etmemiş, Kur’an’daki İslâm’a iman etmemişse neden kalbinde iman olduğunu düşünmemiz gerekiyor? Sonlarını bilemeyiz elbette ama şu an itibariyle şirk inancına sahipler ve hemen hemen hepsi bu hâl üzere ölüyor. Kur’an’daki İslâm’ı yeni öğrenen ve yaşamaya çalışan bir Müslüman hakkında, kalbindeki inanç hakkında konuşulmaz. Ancak, gelenekleri din diye savunan hurafecilerin elebaşları hakkında çok net fikir beyan edilebilir. Bu insanlar hakkında fitne çıkmasın diye açık ve net konuşmaktan sakınmakla ve nezaketli tavır göstermekle onların gerçekten iman ehli olduğuna inanmak arasında çok büyük fark var. Onların Müslüman olduğunu zannetmek, Kur’an’ın yeterliliği konusunu hiç anlamamaktır. Kur’an’ın, İslâm’ı yaşamada yeterliliğine inanmayanın imanı yeterli değildir ve Allah’ın Kur’an’da sorduğu soruya “hayır” cevabını vermektedir. Bu insanlara hüsnü zan etmek, ahirette günah olarak bir insana yeter.
Kovulmuş Şeytandan Rabbime Sığınırım
Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
“Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?” (ANKEBUT Suresi 51. Ayet)