- 521 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
MUTLU DOSTLUK
“Mutluluk nedir?”diye düşünüyordum o gün.Çünkü hayatta çok istediğim gerçek dostluğu bulmak imkansız görünüyordu.Bu imkansız görünen şeyden sıyrılmam annem sayesinde oldu.Annem odama gelip arkadaşına gideceğini söyledi ve suçluluk hissinden sıyrıldım ama yine kötü bir sürpriz vardı benim için.
O gün annemin sağ elinden tutmuş onun arkadaşına gidiyorduk.Tam karşıya geçeceğimiz sırada iki yana bakmak için sola döndüğümde annemin eli gözüme değdi.Benim uzun boylu,güçlü ve vefakar bir annem vardı.O beni kötü olan her şeyden korurdu.Onun sevgisi bana yeterdi.Biliyordum.İşte elimi sımsıkı ve şefkatle tutuyordu.Beni sabahları öperek uyandırır,hep ardımda durur ve sevgiyle davranırdı. Bu sevgi değil de ne olabilirdi.
O gün Serap teyzede güzel vakit geçirmedim.Annemin diğer arkadaşı ve kızı da oradaydı.Aslında onunla arkadaştık ama ailelerimiz görüştüğü için benimle vakit geçiriyordu.Bunu da çok belli ediyordu.Tıpkı diğer arkadaşlarım gibi.O gün benimle dalga geçecek her şeyi yaptı.Kendimi aptal hissetmeme neden oldu.Eve geldiğimizde odamda günlük yazdım ve ağladım.Sonra uyuya kalmışım.
Sabah her günkü gibi kabusla başladı.Çünkü bir gün önceki olaylar arkadaşlarımın beni asla sevmeyeceğini düşünmeme sebepti.Aslında arkadaşlarımla aramız iyi gibiydi.Beraber şarkı sözü yazar,okulun bahçesinde oyun oynar,birbirimize ufak notların içinde ünlü resimleri ya da çeşitli güzel resimler verirdik.Ama ben derslerde başarısızdım.Çünkü kendimi aptal hissetmeme neden olan bu durum şimdi anladığım dikkat eksikliğime dayanıyormuş.Bu durum ve içime kapanık,silik birisi olmam da beni sevmemelerine engeldi sanırım.Ben derslerde konu anlatılırken konsantre olamaz ve boşluğa bakarken yakalardım kendimi.Dersi takip edememek beni başarısız yapardı.Bunları şimdi anlayabiliyorum.O zaman fark etseydim çözümü olurdu.
Bir gün öncesinde olan olaylar ise arkadaşlarımla sınıflar arası tiyatro yarışmasında kendi yazdığımız “imam bayıldı oyununu” canlandırıyorduk. Ben hala rolündeydim ve bayılanların üzerine düşmem gerekiyordu.Aslında kendimi hafif atmam gerekirken heyecanlandım kontrolümü sağlayamadım ve arkadaşlarımın canını yaktım.Bana tuhaf tuhaf baktılar,seyredenler güldü.Ama sonrasında arkadaşlarıma hiçbir şey anlatamadım.Utandım.Sonrasında birinci olduk ama daha önce de fark ettiğim o bakışlar canımı çok yaktı.
Bir sonraki ders beden eğitimi dersiydi.Ben çok hızlı koşamadım hiçbir zaman.Hep de yorulurdum.Onun için bizim sınıftan bir gurup ve dersleri boş olan sınıftan bir gurup voleybol oynamaya başladığı halde ben kenarda oturuyordum.Top ayağımın dibine geldi ama çekingen olduğum için diğer sınıftaki öğrencilerden utandığıma topu onlara geri veremedim.Diğer sınıftaki oğlan ukalaca “versene ne bakıyorsun ”dedi.Benim iyi arkadaş zannettiğim Aycan şımarıkça gülerek “biliyor musun onun babası avukat?”dedi.O oğlan da dalga geçti ve ”avukat kızı böyle olur mu bir topu veremiyor? “dedi ve herkes güldü.İşte bu olaylardan sonra ders bitmeden öğretmenimden izin alıp ağlayarak eve döndüm.Annem bana moral verdi kucağına alıp sevdi.İşte sonra da annemin arkadaşına gittik.
O zaman on iki yaşındayken ki yaşadıklarım bana zor gelirken yirmi iki yaşında hastane odasında fiziksel ve ruhsal sıkıntılar içerisinde o zamanki sıkıntılar hafif kalıyordu.Gecenin iki buçuğuydu ve uyku tutmuyordu.Duamı ettim ve yattığım yerden doğru perdesi açık pencereden dışarıyı seyrediyordum.Bulutların arasından ay ışıltıyla çıktı ve ayın üzerinde “huzurlu ol” yazıyordu!İçime garip bir ferahlama doldu.Yaradan bana bir işaret göndermişti.Anlamıştım.Ruhsal sıkıntılarım akıp gitti sanki.Uykum geldi ve uyuya kalmışım.
Hastaneye yatış nedenim hep olan halsizliğime, kilo kaybının ve son zamanlardaki bulantılara kusmalarında eklenmesiydi.Sarılığım vardı zaten siroz başlangıcım da vardı.Ama şikayetlerim artmış karnımda sıvı birikimi de çoğalmıştı.Artık kötü durumdaydım ve kronik karaciğer yetmezliği son devreye gelmişti.Karaciğer nakli olmam gerekiyordu.Hastaneye yatalı on beş gün olmuştu.Psikolojim de bozulmuştu. İşte bir akşam önceki ferahlama psikolojime iyi geldi.
Psikolojime iyi gelen bir gelişmede üniversitede tanıştığımız kardeş gibi olduğumuz arkadaşımın beni yalnız bırakmamasıydı.Her gün telefonla arıyor vakit bulduğunda İzmir’den Ankara’ya yanıma geliyordu.
Mutlu’yla üniversiteye kayıt olduğumuz gün kampüste düştüğümde tanışmıştık.O gün öyle heyecanlıydım ki kampüsteki banklarda otururken babam beni arkadan çağırınca hızla ayağa kalkıp dönünce bankın ayağına takılıp düştüm.O sırada yanımdan geçen Mutlu beni ayağa kaldırdı.Teşekkür ettim ve ayrıldık oradan.Sonra okulun açılmasından iki ay sonra kantinde karşılaştık ve o gün birbirimizi hatırladık.O gün bugündür de arkadaşlığımız giderek güçlendi.
Mutlu orta boylu,kumral uzun saçlı,beyaz tenli ,kahverengi gözlü bir kızdı.Ana sınıfı öğretmeniydi.Mutlu için ilk gördüğümde ciddi ve mesafeli,güçlü bir insan diye düşünmüştüm.Zamanla onun güçlü karakterinin bana güç kattığını,içten gülüşünün içimi ısıttığını anladım.Beni dinlerken beni ciddiye alıyor ve dikkatle dinliyordu.Bunu hissediyordum ve onun yanında rahat oluyor acaba ne anlar diye düşünmüyordum.Yanından ayrıldığımda içim raht ayrıldığım ilk arkadaşımdı o benim.Bu gerçekten önemliydi.Çünkü yanından ayrıldığında üzüldüğün arkadaş sadece sıradan biriydi.Ne onun söylediğinden mutsuz olmak ne de kendi anlattığından pişman olmak arkadaşlık,dostluk değildi.Bunu Mutlu’yla tanışıp tanıdıkça anladım.
Bir zamanlar arkadaşlık,dostluk değerlerine verdiğim önemin ve beni sevmeyen çevremdeki insanlara arkadaş,dost demenin bana acı verdiğini de bu hastane odasında düşünürken daha iyi anlamıştım.İçimin rahatladığı sekiz gün sonra taburcu olduk.
İşte yirmi iki yaşında nakil olmayı beklerken kadavradan karaciğerin uyumlu olduğunu hastaneden çıktıktan on beş gün sonra öğrendik.Tekrar hastaneye yattığımda yanımda annem,halam ve Mutlu da vardı.Nakil oldum ve evi benim için üçü beraber hazırlamışlar dezenfekte etmişlerdi.Eve geldim ve olmadığım kadar mutluydum.
Aradan bir yıl geçti bunları hatıra olarak yazarken mide bulantılarım var yine.Karnımda da şişlik başladı yarın yine kontrolüm var.Erken yatmalıyım
Sabah oldu hazırlanıp hastaneye geldik ve karaciğerimde sorun varmış.Hastaneye yatışım yapıldı.Hastane odasında yazmaya tekrar başladım.Ama zihnim bulanıklaşıyor.Daha fazla yazamayabilirim.
Ben Zeynep kısa boylu ,şişman,kumral birisiyim.Güzel olmasam da yüreğimin ve kişiliğimin güzelliğini Mutlu’nun bana verdiği değerle ve ailemin sevgisiyle anladım.Ailem her şeyim oldu.Benim için her şeyi yaptılar yaparlar da biliyorum.Edebiyat öğretmenliği okudum ancak atanamadım.Sonra da hastalandım.Aileme çok güzel başarılar sunamadım ama onları ölesiye sevdim.Sevmek sevilmek ise mutluluğun anlamı zaten.Evet on bir sene önce arkadaşlarımla yaşadığım kötü şeylerden sonra mutluluğun anlamını düşünüyordum.Şimdi anlıyorum.Mutluluk,sevmek sevilmek,sağlıklı olmak demek.Artık anladım ben aslında severek sevilerek mutlu olmuşum ama değerini bilememişim.Sağlıklı olamamak ise benim güçlü bir insan olmamı sağlamış.Beni sevmeyenler ise beni anlamadıklarından sevmediler biliyorum.Artık yazdıklarıma son vereceğim çünkü kusmam şiddetlendi.Halsizliğim arttı.Ve bir sürü şey…
Ben Mutlu bu defteri hastane odasında Zeynep’in eşyalarını toplarken buldum.Ben de bir şeyler yazmak istedim.Çünkü hastaneden Zeynep’siz çıktık.Onu dün toprağa verdik.Bunları yazmak bu deftere dokunmak ve okumak kadar zor.Ben Zeynep seninle tanıştığım için senin benimle tanışmana mutlu olman kadar mutluyum.Senin hatırasına bu akşam mevlit okutacağız.Yanımda sen yokken ilk kez dün senin evinde onun odasındaydım .Anılar belleğimde ama sen yanımdaydın sanki.Öldüğüne inanamıyorum.Seni iyi ki tanımışım.Sen güçlüydün Zeynep ayrıca ben de senin yanından hep huzurla ayrıldım.Sadece dün yanından cenazenden sonra ayrılmak zordu.Ve yokluğun hep zor olacak.
ÇİĞDEM KARAİSMAİLOĞLU
EKİM/2021
YORUMLAR
Dost kar yağdırmaz umduğumuz dağlara
verdiği mutlulukla
döner benliğimiz
yemyeşil bahçelere bağlara
Çiğdem Karaismailoğlu
TEK DOSTUMUZ VAR BİZİM TEK DOSTUMUZ:
O DA SEVGİ.
Tam da ihtiyacım olan bir yazıydı sevgili Çiğdem.
Sevmeyi sevdim illa ki.
İlla ki sevdim insanları en çok arkadaşlarımı.
Elimden gelen sadece bu.
Yakınmayacağım.
Dert yanmayacağım.
Kendime olan saygımı korumak adına hiç taviz verir miyim sevgiden ve değerlerimden*
Karşılığı var ya da yok sadece Allah bilir ne de olsa insanlar kolayca yalan söyleyebilmekte.
Varsın kanalım.
Varsın sevilmeyelim.
Ben istemiyorum artık istemiyorum ne mi?
Sevgisiz bir dünya bana kof geliyor.
İnanmayı seçtim bir kez ben insanlara çünkü kendimden başka birilerine inanmak istedim hep.
Benzer süreçlerden ben de geçtim ve yirmil yaşlarımda bayağı zor zamanlar geçirdim babamı kaybettiğm dönem kendim de kaybolmuştum.
Günümün eseri canım arkadaşım.
Göz yaşlarıma zor hakim oldum.
Yaşarken göçen çok insan oldu bazen mezarını ziyaret ettiğim genelde dualarımda eksik etmediğim.
En içten sevgimle gönül dostum
Çiğdem Karaismailoğlu
Evet insanları en çok da ailem ve arkadaşlarımı sevdim, sevilmediğimi de oldu küçük görüldüğü de.
Ama yılmadım sevgiden. Tek dostumuz var:SEVGİ
Çok teşekkür ederim arkadaşım. Sevgimle...