- 1479 Okunma
- 7 Yorum
- 6 Beğeni
AGA FEHİM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ortasından dere geçen mahalledeki insanlar huzurluydular.
Zengini de yoktu, fakiri de. Herkesin kendine göre bir işi vardı. Tencereleri kaynardı.
Güneş başını alıp gittikten sonra mahallenin yeni yetme gençleri dere üzerindeki köprü de buluşur, gecenin geç saatlerine kadar sohbet ederlerdi.
Genelde okulda olanları anlatsalar da, bazen yeni filizlenen aşklarından bahsettikleri de olurdu.
Üzerlerine bazen yağan yıldızların, bazen de karların, yağmurların altında tatlı sohbetleri her gün devam ederdi.
Tek sıkıntıları, tek korkuları Aga Fehim’di gençlerin.
Fehim de bu mahalledendi. İlkokulu bitirince, “baba ben okumayacağım” demiş babası da hiç itiraz etmeden, O nu bir oto tamircisinin yanına çırak vermişti. Geçen yıllarda işi öğrense de, huysuz kavgacı biri olmuştu. Kendisine Aga Fehim denmesinden hoşlanırdı. Mahallede O nu seven de vardı, sevmeyen de.
“Fehim mert bir delikanlıdır .” diyenlerde olurdu,
“Ne o? Önüne gelenle kavga ediyor, itin teki ” diyenlerde…
Aga Fehim işten gelince elini yüzünü yıkar, giydiği beyaz gömleğin üstten dört düğmesini açar, siyah yeleğini, siyah pantolonunu giyer, sivri burunlu yüksek topuklu Çarşamba işi ayakkabılarının topuğuna basar, ya kahveye, ya da meyhaneye gitmek için çağanoz gibi yan yan yürüyerek köprübaşına gelirdi. Mevsim kışsa paltosunu giymez omzuna atardı. Onun karşıdan geldiğini gören gençlerin neşesi kaçar, korkuları artardı.
Aga Fehim gençlere takılmadan gideceği yere gitmezdi. Gelir; anlamlı anlamsız bir şeyler anlatır, konudan konuya geçer, gençlerin ya gırtlağını sıkar, bazen tokat atar, yere yatırır bağırırdı:
“Dinleyin lan beni! Bana Aga Fehim derler.”
Dinleyen, dinlemeyen, söylediklerini anlayan anlamayan gençler başlarını sallar, -gülme- ifadesi verebilmek için yüz kaslarını zorlarlardı.
Bir gün hep olduğu gibi Aga Fehim göründü karşıdan. O nu gören gençler sohbeti kestiler. Aga Fehim geldi, sağ elini sol göğsünün üstüne koydu, hafifçe eğildi:
“Merabayın gençler”
Gençler oturdukları yerden kalkacak gibi yapıp, tekrar oturdular. Aga Fehim her zaman onları ilgilendirmeyen konuşmalar yaptı. Gençler başlarını salladılar, yüzlerine zoraki tebessümleri kilitlediler. Gençlerden birinin başı önde düşünüyor, konuştuklarını dinlemiyordu. Aga Fehim fark etti.
“ Sen” dedi. “Ulan it sen beni dinlemiyor musun?”
Yakasından tuttu altına aldı. Yumruğunu kaldırdı:
“Hadi yine acıdım. Ağzını burnunu dağıtmayacağım. Aga Fehim konuşurken herkes dinler”
Bıraktı genci gitti.
Arkadaşları, teselli etmek isteseler de, orada duramadı evine gitti.
Evlerine geldiğinde yemek yeniyordu. Sofraya oturmadı. Babası:
“ Gelsene, görmüyor musun yemek yeniliyor.”
“Tokum ben.”
“Ne toku? Sokaktan şimdi geldin. Ne zaman nerede ne yedin ki? ”
Cevap vermedi sustu.
Babası sinirle:
“ Zıkkım ye. O zaman dersine çalış.”
Genç derslerine de bakmadı. Gözlerini kilitledi yolu gören pencereye. Abisini bekliyordu.
Gördü. Geliyordu.
Koştu kapıyı açtı. Sarıldı abisine ağladı, ağladı. Abisi susuncaya kadar bekledi kardeşini:
“Şimdi anlat bakalım. Ne oldu?
“Abi babam, annem duymasın ama.”
" Tamam sen anlat şimdi."
Aga Fehim’i olanları uzun uzun anlattı abisine. Rahatlamıştı.
...
Gençler yine köprübaşına oturmuşlar sohbet ediyorlardı. O gencin abisi köprüdekilerin göremeyeceği bir yerde bekliyordu. Biraz sonra geldi Aga Fehim, O gence döndü:
“Akıllandın mı lan? Aga Fehim konuşurken O nu herkes dinleyecek. Öğrendin mi? Öp bakalım elimi”
Fazla bekleyemedi gencin abisi. Fırladı yerinden Aga Fehim’in yakasından tuttu, altına aldı. Kaldırdı kolunu:
“Sen bu ağızla mı kardeşime İT dedin?”
Vurdu ağzına.
“Sen bu gençlerin gırtlaklarını mı sıkıyorsun?”
Sıktı gırtlağını.
“Sen- beni herkes dinleyecek- mi diyorsun? O zaman Şimdi de sen beni dinle. Bundan sonra bu köprüden geçmeyecek, bu gençleri rahatsız etmeyeceksin.”
Tekrar vurmak için elini kaldırdı.
“Tamam mı?”
“Tamam” dedi Aga Fehim.
" Bir daha yapmam"
Bıraktı gencin abisi üzerinden kalktı.
O günden sonra yolunun üstü olsa da o köprüden geçmedi Aga Fehim. Yolunu uzattı. Yukarılardaki köprüden geçiyordu artık kuru derenin karşı yakasına.
Yine gömleği beyaz üstten dört düğmesi açık, yeleği pantolonu siyah, ayakkabısı Çarşamba işi miydi?
Mahalleli de bilmiyordu. Gençler de…
YORUMLAR
Behey Bedri Tokul cahil kalmışsın
Umberto Eco’yu duymamışsın sen
Ne okumuş ne de feyiz almışsın
Elif Şafak kimdir aymamışsın sen
-
Behey Bedri Tokul cahilsin işte
Aklın baklavada kebapta şişte
Söyle Şükrü Erbaş hangi gidişte
Kendini o yere koymamışsın sen
-
Yaşar Kemal okumuşsun cahilsin
Orhan Kemal okusan da dahilsin
Yazıda ne usta ne de ehilsin
Bir’den on’a kadar saymamışsın sen
-
Yakup Kadri hele Peyami Safa
Yunus Karacoğlan eyleme vefa
Yazıp da kimseye çektirme cefa
Yazıya şiire doymamışsın sen
-
Pir Sultan garibim neyi becermiş (!)
Seyrani’nin başı göğe mi ermiş
Veysel’le Mahzuni eser mi vermiş
Bulutlar üstünde kaymamışsın sen
-
“Sinekli Bakkal”ın sineği pistir
“İnce Memed” gezer dağları sistir
Nazım Hikmet deme sonu hapistir
Edebi gömleğe uymamışsın sen
-
Bedri Tokul cahil kaldın hasılı
Bir yerde kitabın var mı basılı (Var da aslında neyse)
Başarın nerede nerde asılı
Kafandan geçeni yaymamışsın sen
-
Fakir Baykurt okumuşsun fakirsin
Kemal Tahir ile neyi bilirsin
Kundera’yı oku kafana girsin
Talip Apaydın’dan caymamışsın sen
-
Edebi eser yaz her şeyi dahil
Çalkansın denizler yıkılsın sahil
Behey Bedri Tokul cahilsin cahil
Anlamsız yazarak baymamışsın sen
-
Cahil adam yazmasınlar tapuya
Nem gibidir zarar verir yapıya
Cahillik zor iştir koyma kapıya
Kurtulup kendine kıymamışsın sen
-
Bedri Tokul daha neyi söyleyim
Kızsan darılsan da işte böyleyim
Cahil kaldın ise ben ne eyleyim
Ömrünce patates soymamışsın sen
-
Selamlar. Sağlıklı günler.
Bedri Tokul
Bilemedim kardeşim bilemedim;
Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Talip Apaydın, Kemal Tahir,
Nazım Hikmet okumakla cahil kalınıyormuş bilemedim.
Yazının bir bütünlüğü olur, yazı da cümleler olur, yazıda bir
anlatım olur sanırdım. Bilemedim kardeşim bilemedim.
Kelimeleri bir çuvala koyuyormuş gibi yan yana getirmenin adı
"edebiyata gönül vermek" oluyormuş bilemedim.
Cahil kaldım.
Kendimi bir şeyler yazıyorum sandım.
Feyz almadım alamadım bir büyük ustadan.
Hoş görün bağışlayın beni...
Selam duruyorum kalemine, yüreğine
Ne olur al bu cahilin selamını.
Öpüyorum gözlerinden.
Böyle Aga Fehim gibi tipler hemen hemen her mahalle de olur, kimisi tam kabadayıdır kimisi de yufka yürekli kabadayı, sert görünse de altın gibi kalbi vardır. Biz de tanımış olduk Aga Fehimi, insanların damarına da basmamak lazım ne olacağı belli olmaz yeter ki bıçak kemiğe dayanmasın. Güzel bir öyküydü kutlarım Bedri Abim selam ve saygılar...
Bedri Tokul
Sağ olasın.
Selam ve Saygıyla.
Bedri Tokul
Sizin yazılarınızı anlamak için tercüman lazım.
Gülüm Çamlısoy
Edebiyata gönül verdiğim kadar var.
Gülüm Çamlısoy
Sizin adınıza çok üzüldüm.
Ben sadece gerçek edebiyatın peşindeyim.
Umberto Eco
Kundera
Öneririm.
Ayşe Kulin
Elif Şafak
Şükrü Erbaş
Öneririm
Umarım siz de bir gün anlayacak düzeye gelirsiniz.
Ben de anlamadığımda kendi eksikliğim bildiğim için illa ki geliştiririm kendimi
Eh, serde çevirmenlik de oldu mu
Hürmetle
BİLMEMEK DEĞİL ÖĞRENMEMEK AYIPTIR
ARTI
NE DEMİŞ SOCRATES???
'''TEK BİLDİĞİM HİÇ BİR ŞEY BİLMEDİĞİM'''
KOLAYA KAÇMAYI ASLA SEVMEDİM
Bedri Tokul
Benimle tartışmaya girecek insanın önce AKILLİ
daha sonrada BENDEN DE AKILLI olması lazım.
Varsa aklınız kendinize saklayın.
Bana akıl öğretmeye kalkmayın.
Okul, yurt, mahalle, hapishane,... her ortamın böyle kabadayıları var ne yazık ki. Güçleri yetene aba altından sopa gösteriyorlar. Ta ki gücü kendi gücüne galebe çalan biri çıkana kadar.
Edebi zenginliği; "alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste" öyütlü içeriğiyle seçkin bir yazıydı.
Kutlarım
Saygılarımla.
Bedri Tokul
Çok teşekkür ederim.
Selam ve Saygılarımla...
Özellikle edebi yönden bakmak istedim, yazının akıcılığını daha;
"Ortasından dere geçen mahalledeki insanlar huzurluydular." yarı betimleme olan bu ilk cümle acıkan beynimizi doyuracağını tahmin ettim ve yanılmadım. Güzel olan her şeyi neden bu kadar sevdiğimi bir kez daha anlamış oldum.
Ah şu insanlar!... Toplumda yaşamasını bilmeyen insanlar.
Kendisine benzemeyen çok insan gördük; boyu bosu dalyan, kılık kıyafeti yerinde, ama gel gör ki yüreği kof.. Kedine hiç benzemiyor.
Nice kişi gördük bir kımık... kısa, sıska, ağzı var dili yok, gözlerinde ince bir ışık nur gibi, Ağrı dağı kadar mangal yürek, Erciyes yücesine benzeyen açık alın, Isparta gülleri kokan merhamet, gem vurulsa da Fırat gibi kabına sığmaz safi yürek. Dost, bilge, insan gibi insan. Ve... her şey.
Bedri komutanın kaleminden yine ders niteliğinde insanları düşünmeye sevk eden harika bir yazı okuduk.
Sayılarımla Efendim.
Bedri Tokul
Bu yorum yorumdan öte başlı başına edebi bir yazı olmuş.
Sağ olun.
Selam ve Saygılarımla.
Bu yazıyı okuyunca şu geldi aklıma her mahallenin
bir kabadayısı var ,,,
lakin kabadayılıkta bir yere kadarmış,,,
Hani derlerya erkekligin diger yarısıda çok kalabalık bir kavgada tek başınayken birakıp kaçmaktır
Diger yandanda bükemediğin bilegi öpmektir
"""Ben bu tarz mahalle kabadayılarına karşıyım ""
Erkekte olsa bir erkegin
bilegi degil yüregi konuşmalı her ortamda erkek kibar naif bir o kadar da ince düşünceli olmali,,,,
Ve erkegin en büyük silahı kaba kuvveti bilegi degil yuregi hakiki anlamda da merhameti zekası ile var olmalı savunmasiz insanlara
Zülüm ederek degilde yardim ederek adamlığının şanını sürdürmeli
Çok öğüt verici bir yazıydı ibret verici sözler cumleler vardı
Değerli bedri hocam
Bu yazıyı kaleme alan yureginize saglik sihat diliyorum
Saygılar hürmetler 🙏🏼🙂💫
Dinsizin hakkından imansız gelirmiş.
Aslında öyleleri çok korkak olurlarmış.
Çok güzel bir anı/hikaye imiş.
Tam ders niteliğinde. Öylelerini yola getiren birilerinin olması da çok iyi bir şey. O okullarda falan garip çocuklara zulmeden şerefsizlerden hep nefret etmişimdir
Yüreğin dert görmesin abi.
Selam ve saygımla sağlıklı günler dilerim.
Bedri Tokul
Ben de sana sıcak bir yuva, eşinle çocuklarınla bol muhabbetli bir ortam dilerim.
Yalnızlık zor zenaat be kardeşim...
Allahtan sevdiklerinle berabersin de güzel şiirler yazıyorsun.
Ne mutlu sana...
Okuyoruz. Ne Mutlu bize...
Öperim yüreğinden...
Ustam benim.