Faziletli olmak, keskin bir kılıca oturmak kadar güçtür.-- bhartrıharı
Mahmut Cantekin
Mahmut Cantekin
@mahmutcantekin

HAFIZİ GOJE YANİ MEHMET KOYUNCU

6 Ekim 2021 Çarşamba
Yorum

HAFIZİ GOJE YANİ MEHMET KOYUNCU

1

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

1473

Okunma

HAFIZİ GOJE YANİ MEHMET KOYUNCU

HAFIZİ GOJE YANİ MEHMET KOYUNCU

MAZİYE YOLCULUKLAR–257




Çocukluğumun Kâhta’sı küçük şirin bir ilçeydi. Cami mahallesinde oturan insanlar arasında komşuluk çok güzeldi,
Sevgi, saygı, yardımlaşma muhteşemdi.
Maddi olarak zengin çocukları değildik. Yüreği güzel, yüreği zengin insanların çocuklarıydık.
Yüreği güzel, yüreği zengin insanlardan biri de komşularımızdan Hacı Hafız yani Hafız’ı Goje’ydi. Kimlikte yazılı adı ile Mehmet Koyuncu.
Çocukluğumdan gençlik yıllarıma kadar günde en az beş-on sefer gördüğüm bir insandı.
Babamın iş yerine giderken, gelirken muhakkak görürdüm. Bazen annem dediğim eşi Fatma ile avlu kapısının yan tarafındaki gölgeye serdikleri kilimin üstünde otururlarken görürdüm.
Bazen de evinden çarşıya giderken ya da çarşıdan eve gelirken yolda karşılaşırdım. Yaşım büyüdükçe saygım artmıştı.
Çok zeki, yüreği insan sevgisi ile dolu insandı.
Yolda karşılaştığımızda “Mahmut’um” derdi. İki gözü görmeyen bu güzel insan beni nasıl tanıyor diye merak ederdim. Sohbet ederdik. Babamın işini, benim derslerimi sorardı. Ben “çok şükür, iyidir” deyince çok sevinirdi. Benim de her gün saygım artardı.

Mehmet Koyuncu 01.07. 1909 yılında Kâhta’da dünyaya gelmiş.
Altı kardeşler: Mehmet, Ebubekir, Bege, Abdullah, Fatma ve Ali.
Mehmet Koyuncu on iki yaşına kadar sapsağlam bir çocuktur.
Kâhta tarihi yazılmadığı ya da yazdırılmadığı için birçok gerçeği bilmiyoruz. Ben yetmiş yaşımda 1921 yılında Kâhta’da ÇİÇEK HASTALIĞI SALGINI olduğunu öğreniyorum. Kâhta gibi o zamanlar çok küçük bir yerde bu salgında 150 (Yüz elli) insanımız bir ya da iki gözünü kaybediyor.
Mehmet Koyuncu 12 yaşında bu salgında iki gözünü de kaybediyor. Babası Allah’a yalvarıyor: Oğlumun gözlerini bağışla, bütün malımı al.
Doktorsuzluk o yıllarda hastalıkları başıboş bırakmış. Salgınlar insanlarımıza ağır darbeler vuruyor.

Mehmet Koyuncu evlenir. Yedi çocuğu olur: Latife, Mehmet Nazif, Mustafa, Ahmet, Zeki, Nafile ve Ali.

Mehmet Koyuncu sevilen sayılan bir büyüğümüzdü. Akıllı, sözü dinlenilen bir insandı. Ağzı laf yapan insanlardandı. İkna gücü yüksekti. Aralarında sorun olan insanları uzlaştırır, kavgaları önlerdi. Kız istemeye Mehmet Koyuncu götürülürdü.

Bir özelliğini daha belirtmeliyim. Gönlü bol bir insandı. Sofrasını insanlara açmak, lokmasını insanlarla bölüşmekten zevk alırdı.
Oğlu Mustafa ile arkadaşlığımızdan dolayı kerpiç duvarlı evlerinde, evimiz yakın olmasına rağmen yatılı kaldım. Sofralarında yemek de yedim. Allah razı olsun.

Mehmet Koyuncu oğlu Mustafa ile Kâhta’nın bir köyüne giderler. Ev sahibi hürmetinden dolayı hindi kesmeye kalkar. Mehmet Koyuncu kibarca hindinin kesilmesini istemez. “Sana merhaba demek için uğradım. Filan adamla işim var.” Der kalkar. O adamın evine gider.
Ev sahibine seslenir:
— Bizim karnımız aç. Biraz pekmez ekmek getirin.
Ekmek pekmez yerler. Sularını içerler.
Kâhta’ya doğru yola çıkarlar. Oğlu hindiyi kestirmeyip ekmek pekmez yemelerinin nedenini babasına sorar.
Babası şu ibret dolu cevabı verir:
— Oğlum dostum bize hindi kesseydi, yarın bizim eve geldiğinde benim oğlak kesmem gerekirdi. Biliyorsun oğlak alıp kesecek param yok. Boğazım için dostuma borçlanmak istemedim. Kimseye ödeyemeyeceğim borcun altına girmem.
Mustafa babasının asaletine hayran kalır.

Mehmet Koyuncu sohbeti dinlenilen güzel bir insandı. Özellikle evlerinin biraz aşağısında bulunan Marangoz Mehmet Topçu’nun dükkânın önüne atılan kürsülerde otururlardı. Sohbet ederlerdi. Bu akşamüstü sohbetlerine çok tanık oldum.
Bu sohbetlerin birinde bir kişi söz alır:
— Mehmet Koyuncu sen çok akıllı bir insansın. Gözlerin olsaydı bu ülkeye cumhurbaşkanı olacak insansın.
Mehmet Koyuncu şu ilginç cevabı verir:
Allah yarım saatliğine gözlerimi geri versin. Çocuklarımı dünya gözüyle göreyim. Başka bir şey istemem.

Mehmet Koyuncu 1950 yıllarında hacı olmak için üç kere yaya yola çıkar. İki sefer başarısız olur. Üçüncü sefer muradına erer. Hac görevini yerine getirir.

Çocukluğumun kahramanı, bilgesi güzel yürekli komşum 15.03. 1978 tarihinde bu fani dünyadan ayrılır.
Ben senin insanlığını unutmadım.
Ben cömertliğini unutmadım.
Biz çocuklara, gençlere sevgi ve şefkat dolu yaklaşımını unutmadım.
Sen güzel komşu, güzel insan, bilge bir candın.
Dört dörtlük adamdın.
Sana vefa borcumu yazı yazarak, dua ederek ödemeye çalışıyorum.
Ben seni çok sevdim Mehmet Koyuncu.
Mekânın cennet olsun.


Çocukluğumun Kâhta’sı küçük şirin bir ilçeydi. Cami mahallesinde oturan insanlar arasında komşuluk çok güzeldi,
Sevgi, saygı, yardımlaşma muhteşemdi.
Maddi olarak zengin çocukları değildik. Yüreği güzel, yüreği zengin insanların çocuklarıydık.
Yüreği güzel, yüreği zengin insanlardan biri de komşularımızdan Hacı Hafız yani Hafız’ı Goje’ydi. Kimlikte yazılı adı ile Mehmet Koyuncu.
Çocukluğumdan gençlik yıllarıma kadar günde en az beş-on sefer gördüğüm bir insandı.
Babamın iş yerine giderken, gelirken muhakkak görürdüm. Bazen annem dediğim eşi Fatma ile avlu kapısının yan tarafındaki gölgeye serdikleri kilimin üstünde otururlarken görürdüm.
Bazen de evinden çarşıya giderken ya da çarşıdan eve gelirken yolda karşılaşırdım. Yaşım büyüdükçe saygım artmıştı.
Çok zeki, yüreği insan sevgisi ile dolu insandı.
Yolda karşılaştığımızda “Mahmut’um” derdi. İki gözü görmeyen bu güzel insan beni nasıl tanıyor diye merak ederdim. Sohbet ederdik. Babamın işini, benim derslerimi sorardı. Ben “çok şükür, iyidir” deyince çok sevinirdi. Benim de her gün saygım artardı.

Mehmet Koyuncu 01.07. 1909 yılında Kâhta’da dünyaya gelmiş.
Altı kardeşler: Mehmet, Ebubekir, Bege, Abdullah, Fatma ve Ali.
Mehmet Koyuncu on iki yaşına kadar sapsağlam bir çocuktur.
Kâhta tarihi yazılmadığı ya da yazdırılmadığı için birçok gerçeği bilmiyoruz. Ben yetmiş yaşımda 1921 yılında Kâhta’da ÇİÇEK HASTALIĞI SALGINI olduğunu öğreniyorum. Kâhta gibi o zamanlar çok küçük bir yerde bu salgında 150 (Yüz elli) insanımız bir ya da iki gözünü kaybediyor.
Mehmet Koyuncu 12 yaşında bu salgında iki gözünü de kaybediyor. Babası Allah’a yalvarıyor: Oğlumun gözlerini bağışla, bütün malımı al.
Doktorsuzluk o yıllarda hastalıkları başıboş bırakmış. Salgınlar insanlarımıza ağır darbeler vuruyor.

Mehmet Koyuncu evlenir. Yedi çocuğu olur: Latife, Mehmet Nazif, Mustafa, Ahmet, Zeki, Nafile ve Ali.

Mehmet Koyuncu sevilen sayılan bir büyüğümüzdü. Akıllı, sözü dinlenilen bir insandı. Ağzı laf yapan insanlardandı. İkna gücü yüksekti. Aralarında sorun olan insanları uzlaştırır, kavgaları önlerdi. Kız istemeye Mehmet Koyuncu götürülürdü.

Bir özelliğini daha belirtmeliyim. Gönlü bol bir insandı. Sofrasını insanlara açmak, lokmasını insanlarla bölüşmekten zevk alırdı.
Oğlu Mustafa ile arkadaşlığımızdan dolayı kerpiç duvarlı evlerinde, evimiz yakın olmasına rağmen yatılı kaldım. Sofralarında yemek de yedim. Allah razı olsun.

Mehmet Koyuncu oğlu Mustafa ile Kâhta’nın bir köyüne giderler. Ev sahibi hürmetinden dolayı hindi kesmeye kalkar. Mehmet Koyuncu kibarca hindinin kesilmesini istemez. “Sana merhaba demek için uğradım. Filan adamla işim var.” Der kalkar. O adamın evine gider.
Ev sahibine seslenir:
— Bizim karnımız aç. Biraz pekmez ekmek getirin.
Ekmek pekmez yerler. Sularını içerler.
Kâhta’ya doğru yola çıkarlar. Oğlu hindiyi kestirmeyip ekmek pekmez yemelerinin nedenini babasına sorar.
Babası şu ibret dolu cevabı verir:
— Oğlum dostum bize hindi kesseydi, yarın bizim eve geldiğinde benim oğlak kesmem gerekirdi. Biliyorsun oğlak alıp kesecek param yok. Boğazım için dostuma borçlanmak istemedim. Kimseye ödeyemeyeceğim borcun altına girmem.
Mustafa babasının asaletine hayran kalır.

Mehmet Koyuncu sohbeti dinlenilen güzel bir insandı. Özellikle evlerinin biraz aşağısında bulunan Marangoz Mehmet Topçu’nun dükkânın önüne atılan kürsülerde otururlardı. Sohbet ederlerdi. Bu akşamüstü sohbetlerine çok tanık oldum.
Bu sohbetlerin birinde bir kişi söz alır:
— Mehmet Koyuncu sen çok akıllı bir insansın. Gözlerin olsaydı bu ülkeye cumhurbaşkanı olacak insansın.
Mehmet Koyuncu şu ilginç cevabı verir:
Allah yarım saatliğine gözlerimi geri versin. Çocuklarımı dünya gözüyle göreyim. Başka bir şey istemem.

Mehmet Koyuncu 1950 yıllarında hacı olmak için üç kere yaya yola çıkar. İki sefer başarısız olur. Üçüncü sefer muradına erer. Hac görevini yerine getirir.

Çocukluğumun kahramanı, bilgesi güzel yürekli komşum 15.03. 1978 tarihinde bu fani dünyadan ayrılır.
Ben senin insanlığını unutmadım.
Ben cömertliğini unutmadım.
Biz çocuklara, gençlere sevgi ve şefkat dolu yaklaşımını unutmadım.
Sen güzel komşu, güzel insan, bilge bir candın.
Dört dörtlük adamdın.
Sana vefa borcumu yazı yazarak, dua ederek ödemeye çalışıyorum.
Ben seni çok sevdim Mehmet Koyuncu.
Mekânın cennet olsun.

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hafızi goje yani mehmet koyuncu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hafızi goje yani mehmet koyuncu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HAFIZİ GOJE YANİ MEHMET KOYUNCU yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
HASAN ÇAPRAZ
HASAN ÇAPRAZ, @hasancapraz
6.10.2021 00:38:25
10 puan verdi
Çocukluğumun kahramanı, bilgesi güzel yürekli komşum 15.03. 1978 tarihinde bu fani dünyadan ayrılır.
Ben senin insanlığını unutmadım.
Ben cömertliğini unutmadım.
Biz çocuklara, gençlere sevgi ve şefkat dolu yaklaşımını unutmadım.
Sen güzel komşu, güzel insan, bilge bir candın.
Dört dörtlük adamdın.
Sana vefa borcumu yazı yazarak, dua ederek ödemeye çalışıyorum.
Ben seni çok sevdim Mehmet Koyuncu.
Mekânın cennet olsun.


Vefa dolu güzel bir eserdi,,yaşanmışlıklar olması da harikaydı,,selamlar dost
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.