- 271 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Topraktan Ayrılalı
Topraktan Ayrılalı
"Topraktan Ayrılalı" Şair Sadık Koç’un 2. şiir kitabı. Ketebe Yayınları aracılığıyla 2020’de okurlarıyla buluşturulmuş. "Hamal’ ve "Topraktan Ayrılalı" başlıklarıyla iki bölümden oluşan kitap, 86 sayfa hacminde ve 24 şiirden müteşekkildir.
Şiirlerdeki tema, 28 Şubat olayıyla birlikte 15 Temmuz menfur süreci başta olmak üzere son yılları ihtiva etmektedir. İzleksel öğeler olarak göç, medeniyet olgusu, kültür erozyonu, dini hassasiyetler, köy, çocuk, genç, aile ve çevre gibi konu başlıklarıyla şiirler şekillenmiştir. Bu yükteki ağırlık daha özel perspektifte şairin hayatının içerisinden süzülerek huzmeleşmiş. Milletimizin ve hatta bütün Müslümanların dertleriyle dertlenerek mısra mısra kanamaktadır şiirler adeta. Şiirlerin dibacesinde, 28 Şubatı, 15 Temmuzu yapanlara hem bir kızgınlık var ve hem de karşı duruş ve meydan okuma var.
Anadolu’nun dindar, vatanı anne kucağı, devleti baba ocağı bilen velud, arif insanının, boynu muskalı ve elleri kınalı çocuk ve genç bakışlarının şiirleri özelde. Sukutun nabzının attığı yer bildiğimiz Anadolu’nun sessizliği ve bakirliği yansıyor satırlarda. Vakur, müstağni, mütevazı bir derviş edasında olan insan, yaşadığı yere benzeyerek kimliğini pekiştiriyor. Yaşadığı yerin suyundan, havasından, kültüründen nasiplenip yeni dünyalara kulaç atmakta bir taraftan. Bu yeni dünya da engeller, zorluklar, set gibi karşısında durmakta. Mücadele bu minvalde yolunu almakta. Gıyaben ki hâl vicahen hâle evrilmiş, iş başa düşmüş gözüküyor. Özellikle köydeki anne babanın mahdumundan beklentiler, sorumluluklar, okumak için şehre gidişlerle başlayacak çabalara tevdi ediyor.
Köy havalisi, şehir, göç olgularını yaşayan insanların daha çok yüreğine dokunup, daha şümullü bir algıyla taşınıyor. Kapitalizm, elitizm, betonlara hapsedilen modern acılar yoktur henüz ama bu hâle de evrilmesi anbean muhtemeldir. Olsa olsa taşralılığın mahcubiyeti, saflığı taşınmaktadır henüz. Ömrün tünellerinden birinden geçiş yapılıyor şimdilik sadece. Topraktan ayrılalı, köyden ayrılalı başımıza gelmeyen kalmadı gibi bir mana taşıyor olmalı ki şiir kitabına bu isim verilmiş.
Çarpıcı ve dingin bir anlatım dili kullanılmış. Şiirler arasında insicam var. Kelime ve ses tekrarları, yinelemeler şiirlerin iç sesine rayiha oluşturmuş adeta. Mesela "Ezanı Beklerken" şiirinin bir bölümünde dua niteliğinde şöyle seslenir şair; "...beni terk eden değil/ terk edilen kıl beni/ kavuştur sevdiklerine/ sevdir sevdiklerini/ sevdiklerine sevdir…" (sayfa 13)
"…şu ağacın yeşili ne güzel yeşil/ ne güzel mavi şu göğün mavisi/ gözlerim ne güzel güzel görürken/ ne büyük güzel güzel gördüren…" (sayfa 44)
"...tutsun şiirler söylerim ben de oğlum için ziyanı yok/ tutmasam da çağımızı masamda şiirler var tuttuğum/ tuttuğum şiirler alır beni geçirir günlere gecelere…" (sayfa 84)
Şair, okuru çokça düşündürüyor ve sorgulatıyor. "herkes/ kendi kalbine göre ıslanıyor..." (sayfa 71) Bunlardan birisi mesela. Okuru düşünceye, tevekküle taşıyan mısralarla birlikte şair, umudunu da hep diri tuttuğunu da görmekteyiz. Biz Müslümanlar olarak bulduğumuzu yitirmememiz gerektiğinin bir hatırlatması olsa gerek.
Şairin sadrından seçtiğim, berceste mısralardan örnekler verecek olursam.
"…bizim olmayan dünyanın kulakları kör…" (sayfa 15)
"…sen ey öfkenin Kudüs’ü/ ey baştan ayağa öfke kesilmiş şehir…" (sayfa 16)
"…kar yağarken bir şehir olsun/ çünkü bir şehir ancak/ kar yağarken benzer bir köye…" (sayfa 25)
"…benim insanımın en iyi bildiği vatan kurtarmak olan..." (sayfa 26)
"…demek atandın ha on ikinci senede öğretmenliğe/ sorular çalınmış ya ondandır…"
(sayfa 35)
"…o yüzden yerden ısıtmalıdır bu cami..." (sayfa 35)
"…ellerini ovuşturup semirmeye/ sevinmeye diyecektim kalsın/ Türkçe üzülmeye başlarım ben de oradan/ kalkar kabukları yaramın" (sayfa 42)
"…fındık para eder mi küçüğün askerliği/ büyüğün düğünü kızın okulu var..." (sayfa 46)
"…köyüne ancak yazları giden adamın" (sayfa 48)
"…unutmak bizim yoksulluğumuz koçum/ keyfi gıcır olmanın kaşıntılı hali biraz..." (sayfa 61)
"…garipliğimi hatırlayarak bildim bunu/ cebin biraz memurluk görünce unuttuğum..." (sayfa 62)
"…elbiselerini plazadan değil pazardan/ alanların yanında duyduğum/ ferahlık hissi..." (sayfa 69)
Şiirlerde altını çizdiğim bana farklı gelen kelime ve cümle kalıplarını örnekleyecek olursam.
"çiğin teki, adet yerini bulsuncunun biri, liboş, cılk yaralar, biyotürk, dişil, baktırıcı-çektirici, ekşime günler, özgürlüğümsüler, elalaşır, tabanvay, pattadanak vb."
Ezcümle, acı ve göç Anadolu’ya tarih boyu mülhem olmuştur. Bu bağlamda tarih, zulüm edenleri değil zulme meydan okuyanları sevecektir. Bu hep böyle olmuştur. Yarında böyle olacaktır. Böyle eserler, unutma rüzgârına kapılan insan sayısını azaltacaktır. En azından unutma rüzgârını geciktirecektir. "Topraktan Ayrılalı" şiir kitabında da böyle bir gerçeklik hâkim. Kitabın içindeki şiirlerden en çok beğendiğim "Temmuzu Vermeyen Millet" şiirinden bir bölümle yazımı sonlandırmak istiyorum. "ne şehir ne şiir /köydeydim/ o çevre düzenlemesiz muhteşemlikte/ gündüzü güzelliyordu bahçede olmak/ güzeldi gecelerin karanlık olmasıda"..."bilgisayarı kaldı kardeşine/ kırışık bir çarşaf/ bir daha giyilmeyecek elbiseler" (sayfa 40)
İlkay Coşkun
04.10.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.