- 226 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurucu İnşa Temelindeki Kolektif Oluşum 5
Bu kapılma sisteme ve inşaca olana yabancılaşmadır. Kolektif kapasite nedenle, kişi hiç bir zaman yırtınsa da kolektif gücün üreteni ve sahibi olamaz. Ancak yabancılaşan anlayışın bir mülk sahibi otorite olmakla yalancı ve aldatan bir sahiplik gücü olan zulmü ortaya koyar.
Kolektif kapasite kolektifindir. Ve kolektif kapasite kişinin ihtiyacı ve kapasitesi kadar mutlaka kişisi yararlanmadır. Toplum bilgidir. Bu bilgi sel açıklık tarihsel, inşaca ve gerçeklik olmakla inşanın temelidir Ve geri beslenme oluşun yasasıdır.
Kolektif zenginlikler özelleşip kimi azınlık kişilere mülk oldu. Mülk sahibiyle mülksüz arasında bir potansiyel bir gerilim bir akış oluştu. Oluşan bu akışlara ilişki biçimine göre anlamlar bindiriş edildi.
Bindiriş edilen anlamlardan birisi lütuftu. Lütuf mülk sahibinden mülksüze doğruydu. Lütfun mülksüzden mülk sahibine doğru olan karşılık geri dönüş akışı da minnet duygusuydu. Teslimiyetti. Bu nedenle "teslim olanların ilkiyim diye ilk çağdan beri mülk sahibine iman ediyordu.
Lütufkâr olmaya karşı yabancılaşmanın açtığı geri dönüş alanının diğerleri de tevekküldü. Biatti. İş güç sahibi malikin ettiği lütfa karşı işsiz güçsüz mülksüz kişiler bu mülklerde köle olup çalıştı. Bu yabancılaşmadan itibaren üretilen karşılanmalar üzerinde kolektif paylaşma hiç olmadı.
Kişi doğada içinde harcadığı enerjiyi yine doğada sağlamalar yapmakla yerine kor. Kolektif bir alan içende harcanan emeğin yerine konması işi, yani harcanan enerjinin amortisman işi kolektif bir işlerge kuvvetin, işleyimler kuvvetine karşılık olması üzerinde paydaşlığa dönüşür. Kolektif alan ile işlerge kuvvet, işleyimler kuvvetine tahrik ve süreklilik gücü katar.
İşlerge kuvvet nereden geliyordu? Temel durumlu, temel sağlamalardan. İşleyimler kuvveti nereden ileri geliyordu? Kolektif alan, temel durumlu en az iki kişiyle "birbirine yön ve birbirine karşılık bağlanım olmanın gayret-şevk enerji alanını" ortaya koyuyordu.
Bu bağlanımlar; kolektif alanın kişilere karşılık yön ve karşılıklı bağ enerjili tahrik kuvveti indükleme enerjisinden(yüklemesinde-etkiyle etkilemesinde, tesirle etkileme enerjisinden) meydana geliyordu.
Köleci sistem ile alanın indükleme kuvveti ve kolektif alan bilincini yok sayıp; nesnel gerçeklikle olan biten yok sayılan kolektif alanın boşluk enerjisi yerine sanal olarak El gibi bir mülk sahibinin dileme gücü ortaya konuyordu.
Kolektif bağlanımla konjonktürle sinerjin enerji; mülk sahibi karşısında mülksüzlere mülk sahibinin himmeti, rızk vermesi, cömertliği, rızk ya da kader takdiri sayılıyordu. Gerçekler gölgelerine dönüşüyordu. Sürece yabancılaşma buydu.
Zorunlu temel bağlanım aktiveleriyle kolektif bağlanım olarak kendisine re organize olan sürecin, ortaklaşa paylaşımları şimdi; monarşin yapı ile birlikte mülkü, işi gücü olan ile işi gücü olmayan mülksüzler diye ayrışıyordu.
Monarşin sistem köle emeğinin kişiyi amorti eden çevrime rızk dese de, lütuf dese de emeğin amortismanını zorunlu olarak verirken; köleci sistem de ürettirme işini yaparken kişinin en az durumuyla bağlanım yapıcı, başlangıç inşa koşullarına bağlı kalıyordu. Köleci sistem "en az durumla öze göndergeliydi". Temel bağlanımla davranmalar yerine El ’in dilemesi söyleniyordu.
Köleci sistem köleye ürettirme işi yaptırırken en az durumla "emek amortismanı yapmakla" özgöndergeliydi. Özgönderiye atfen "çalışanın alnının teri kurumadan iaşesini verin (nafakasını-geçimliğini) verin" diyordu! Kolektif emeği yok sayıyordu. Kolektif emek olan kişilerdeki tahripkâr kolektif işgücü, mülk sahibine akıp zenginlikler yaratıyordu.
Köleci paylaşım artık, anlayışça kolektif alanın paylaştırması değildi. El ‘in paylaştırmasıydı. Mülkün sahibi telakki edilip, El ilahınız’ denilen Ellah’ın paylaştırmasıydı.
Köleci paylaşım, üreten ve üreten grup gücüyle irade sahibi olan ilahın yok sayılmasından doğan boşluk alanın yerinde de mülk sahibinin gelişi güzel paylaştırdığı rızkın tayin ediciliği eşliğinde El ’in "mutlak gücü yansıtılmıştı!
Köleci paylaşımda üretim yaptırmakla mülk sahibinin iradesine (dilemesine) bağlanan tahrik gücü dışında başlangıç koşullarına atıf (özgönderge) yoktu. Monarşini El ’in (monarşinin) dilemesine özgöndergeliydi.
El ’in dilemesi dışında işlerge kuvvetin, işleyim kuvvetine tahrik kâr bir karşılık olması denkliği yoktu. Buraya El ’in (mülk sahibinin) takdiri ve tevekkül edilen, biat edilen iradesi girmişti.
Şimdi köleci sistemle birlikte, kolektif alanın tahrik kuvveti karşılığı "kolektif paylaşım" intikaya uğramıştı. Sistemin kesintiye uğradığı noktadan itibaren köleci sistemdeki zengin ve yoksul oluşla ürettiren potansiyel duruma geri bağlanım yapmakla referanslıydı.
Bu sistem içinde bunda kaçış, bunun aksini düşünüş yoktu. Her mahallede bir milyarder yetişmesine misalle, sistem içinde az sayıda zengine karşın, çok sayıda yoksul olmanın muhtaçlığı, öngörülüyordu.
Kolektif inşa temel davranışlar üzerinde karşılık bir işlerge kuvvetine karşı işleyim kuvvetlerinin takasını ön görerek gerçekleşmişti. Oysa şimdi kolektif inşanın özgönderge atfına binaen işleyimler kuvvetine karşılık işleyim olan kolektif emeğin yarı aç, yarı tok olan bir durumu vardı. Bu durum çalışanın boğaz tokluğunu ya da çalışanın en az bir enerji karşılama amortismanını nafaka (nasip) diye ön görmekle kolektif emeği kendisine inandırmış iman ettirmişti!
6
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.