- 1461 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
ADEM'E MEKTUP
Kıymetli Kardeşim
İki gözüm. Bir tek sigarayı paylaştığımız canım kardeşim benim. Yazılar yazıyorum okuyorsun. Güzel de yorumlar yapıyorsun. Çok memnun oluyorum. Ancak bir yazıma yaptığın yorumun sonuna” İnsanın akıllısı pehlivan olur” diye bir cümle eklemişsin. Kinayeni anladım Âdem. Yıllardır susuyordum. Senin o cümlenden sonra şart oldu. Anlatacaklarımı Edebiyat Defteri de duysun, Facebook’ta okuyanlarda…
İlk yıl askeri eğitimden sonra ikinci yıl için branşlarımız belirlenmiş, Âdem’i uzun boyu nedeniyle piyade sınıfına ayırmışlar, bana da “ ufak tefeksin meslek hayatında rahat edersin” demişler, istatistik branşını vermişlerdi. İki yılın sonunda mezun olduk, Astsubay naspedildik. Âdem’le tayinimiz aynı birliğe çıktı.
Birlik Komutanı bizi toplamış, her birimize branşlarımızı sormuştu. Âdem:
“Piyade Komutanım” deyince:
“Senin işin belli. Sen asker yetiştireceksin. Bana dönmüş:
“Sen?”
“İstatistik Komutanım”
“O ne o?”
Öğretileni söyledim:
“Adedi verilerin tespiti, tahlil ve tefsiri neticenin istifadeye arzı.”
“Yani?”
Ben anlatmaya devam ederken sözümü kesmişti:
“Bu anlattıklarına göre bize neyi nasıl yapacağımızı tavsiye edeceksin yani. Asker bilimle değil emirle yönetilir. Sen idari kısımda çalışacaksın. Personel devam kartları var. O kartların takibini yapacaksın.”
Göreve başladık.
Bana küçük bir masa verdiler. Dosyalarda Birlik personelinin İzin, hastane, istirahat gibi durumların renkli kalemlerle işlendiği kartlar var. Kıyafetim; bir No.lu üniforma dediğimiz resmi takım elbise. Her gün yoklama belgelerinden personelin devam durumunu bu kartlara işliyorum. Yaptığım işi ilkokula giden bir çocuk bile rahatlıkla yapar. Oysa okulda öğrettiklerine göre hayaller kurmuş, araştırmalar yapacak, Komutana arz edecektim. Moralım bozuk, neşem hiç yok.
Âdem;
İki No.lu üniforma dediğimiz dâhili kıyafetle askerlerin başında. Devletin verdiği kıyafeti beğenmemiş, bir No.lu elbisenin kumaşından kendine resmi elbise yaptırmış. Boğazında mavi fular, elbisesi jilet gibi ütülü, postalları her gün boyanıyor. Üst cebinde düdük, şeridi deriden örülmüş. Belinde o yılların en popüler silahı Smith Wesson tabanca, kılıfından paraşüt ipinden yapılmış şeritler sarkıyor. Gözünde pilot gözlüğü. Elinde kırmızı kapaklı Silahlı Kuvvetler ajandası. Bölüğün önünde ağır ağır bir yürüyüşü var ki, sanki yer titriyor. Biz çayımızı kendimiz alırken, onun çayını üç asker getiriyor. Biri çayını, biri kaşığını, diğeri şekerini.
Ben odanın penceresinden O na baktıkça içim eriyor. Birbirimizi kardeş gibi sevmemize rağmen niye yalan söyleyeyim, kıskanıyorum.
Hava Kuvvetlerinden bir emir geldi.-Birliklerde spor dallarından takımlar kurulacak. Sporculara her türlü imkân sağlanacak.- Zamanında Olimpiyat Şampiyonu Ahmet AYIK’ın bile hocalığını yapmış İbrahim ÖNDER Güreş takımını kurması için görevlendirildi. Güreş hocası takımına sporcu seçmek için Birlikte araştırma yaparken idari kısma da geldi beni görünce sordu:
“ Kaç kilosun sen?”
“53-54”
“Küçük sıkletler için bana sen lazımsın. Seni güreş takımına yazıyorum.”
Üzerlerimizde sırtında HV. K. K.LIĞI yazan eşofmanlar. Biz antrenmanlara başladık. Üç ay, beş ay hocamız bizi yetiştirdi. Ben mutluyum, hocam benden çok memnun ve ümitli.
Biz dışarıda koşuya çıktığımızda ben arkadaşlardan ayrılır Âdem askerlere eğitim yaptırırken onun eğitim alanından geçerdim. O buna çok kızardı.
Bir gün dayanamamış:
“ Başımıza güreşçi kesildin. Tavuk cücüğü gibi adamsın. Seni sıksam suyunu çıkarırım”
“ Ne sıkıyorsun Âdem limon mu? Gözün kesiyorsa gel güreşelim seninle.”
“Sen Benimle haa?”
“Evet seninle.”
Bu restleşme birlikte çabuk duyuldu. Her şey ayarlandı. Bir cumartesi günü bayrak merasiminden sonra Birliğin çayırlı bir alanında Âdem’le ben güreş için hazırdık. Birlik personelinin neredeyse tamamı bizi seyretmek için oradaydılar. Ok yaydan çıkmıştı bir kere, yapacak bir şey de, bu güreşten kaçışta yoktu. Güreş başladı. Ben kaçak güreşsem de Âdem tutu altına aldı beni. Seyircilerden biri bağırdı:
“ Künde yap Âdem künde.”
Âdem belimden tuttu beni kündeden atacak. Ben sağ bacağımı bacaklarının arasına soktum. Âdem kündeyi doldurayım derken kendisi sırt aşağı gelmiş, yenilmişti. Bu oyunun adı kılçıktı.
Seyircilerin alkışı gökyüzüne ağdı.
Birkaç gün konuşmadı Âdem benimle. Daha sonra barıştık tabii. Zamanında dertlerimizi, bir tek sigarayı paylaşmıştık. Kardeşten ileriydik.
Sonraki yıllarda benim başarılarımı gördükçe:
“Ben yenildiysem bir şampiyona yenildim. Hiç sorun değil” Derdi hep.
Canım Kardeşim!
“Sen insanın akıllısı pehlivan olur derken APTAL’ı kast ettin. Ben anlamaz mıyım? Zaten hep öyle derler. Eğer aptal olsaydım akıl edip de sana o kılçığı atabilir miydim?
Rahmetli ULVİ’de senin gibi beni limon gibi sıkmak istemişti de daha beteri onun başına gelmişti. Sen yine şanslıydın.
Yaşlarımız 70’i çoktan aştı. Hadi var mısın yine bir güreş daha tutalım. Ben de daha çok oyun var. Paça kasnak, paça kazık, ters paça, keçi dikmesi, kazkanadı…
ÇOK ÖZLEDİM SENİ.
YORUMLAR
Bedri Tokul
Bu yazının altında yorumu olan
SUAT ZOBU çorumludur.
İyi bir şair yazardır.
Takip etmeni tavsiye ederim.
Kendine iyi bak Kemal kardeşim
"........
Âdem;
İki No.lu üniforma dediğimiz dâhili kıyafetle askerlerin başında. Devletin verdiği kıyafeti beğenmemiş, bir No.lu elbisenin kumaşından kendine resmi elbise yaptırmış. Boğazında mavi fular, elbisesi jilet gibi ütülü, postalları her gün boyanıyor. Üst cebinde düdük, şeridi deriden örülmüş. Belinde o yılların en popüler silahı Smith Wesson tabanca, kılıfından paraşüt ipinden yapılmış şeritler sarkıyor. Gözünde pilot gözlüğü. Elinde kırmızı kapaklı Silahlı Kuvvetler ajandası. Bölüğün önünde ağır ağır bir yürüyüşü var ki, sanki yer titriyor. Biz çayımızı kendimiz alırken, onun çayını üç asker getiriyor. Biri çayını, biri kaşığını, diğeri şekerini.
Ben odanın penceresinden O na baktıkça içim eriyor. Birbirimizi kardeş gibi sevmemize rağmen niye yalan söyleyeyim, kıskanıyorum.
......."
Çok güzel. Yazının tümü harika.
Selamlar saygılar ağabeyim.
Sağlıklı günler.
Bedri Tokul
"Yazılan her şiirin, her yazının bir TAÇ mısrası, bir TAÇ cümlesi olur. O nu yazan bilir bilmesine de eğer okuyanda fark ederse dünyalar yazanın olur." derdi.
Hocamın dediğine ben de bir şeyler ekleyeyim.
"O nu da ancak usta olanlar bulur."
Evet..
Bu yazının en güzel yeri senin alıntı yaptığın bölümdü.
Bana Dünyalar bağışladın. Sağ ol, var ol.
Ustalık bu işte...
Selam eder gözlerinden hasretle öperim,
GARDAŞIM BENİM,
Ağabey, aptallıktan kasıt fırıldak çevirememekse doğrudur, er meydanı terbiyesine sahip olan pehlivana öyledir, diyebiliriz...
Alemin ağzı torba değil ki büzesin...
Daha bunun gibi birçok atasözü, özlüsöz düşünülebilir...
İki erkeğin çıplak, hem de yağlanmış olarak birbirilerine güç yetirmeye çabalamaları ve bu sırada kimsenin aklına ayıp bir şey gelmemesi, bu toprağın insanını anlayamayanların anlayamayacağı bir şey... Yeri geldiğinde omuz omuza vererek ölümüne savaşmaları da...
Ne var ki bu kültür, bu 'gardaşlık', arkadaşlık kültürü yerini küçük hesaplara, bencilliğe, acımasızlığa dayalı bir kültürsüzlüğ bıraktı...
Yani hukuktan mukuktan daha insanca, düzenleyici, eğitici şeyler vardı bu topraklarda...
Mesela "Söz senettir" denirdi...
Ağabey, arkadaşlarınıza gösterdiğiniz vefaya imrenmemek mümkün değil... Yazılarınızın ilham kaynağı olan bu durum edebiyatımızın kazancıdır, bence...
Selam ve saygılarımla.
Bedri Tokul
Her insanın bir spor tutkusu var. Mesela ben milli maçlar hariç futbol karşılaşmalarını seyretmeyi sevmiyorum. Bu tutumumu hayretle karşılayanlar olsa da öyleyim işte.
Ama yağlı güreşleri kendimden geçercesine seyrederim. Seyrederken güreşenlerin pozisyonuna göre "Şu oyunu yap, paçayı kap, kasnağa sarıl..." diye bağırırım. Güreşenlerde benim dediğimi yapınca da sanki beni duymuşlar dediğimi yapmışlar gibi çocuklar gibi sevinirim. Yağlı güreş başlamadan önce yapılan her hareketin bir anlamı vardır. Daha önceleri bu konuda bir yazı yazmış, sen de yorumlamıştın. Ben çok mutlu olmuştum.
Evet...
Eski günler eskide kaldı. Ne güzel örnek vermişsin. "Söz senettir" denilir, verilen söz de ne pahasına olursa olsun yerine getirilirdi. Ya şimdi?
O kadar çok olumsuz örnek var ki hangi birini sayalım.
Ne zaman bir yazı yazsam senin yorumunu okuyor mutlu oluyorum. Beni hiç hayal kırıklığına uğratmadın. Sana binlerce teşekkür ediyorum.
SAĞ OL, VAR OL...
Emeklinin vefalısıda yazar olurmuş diyelim mi abi :)
Ne güzeldir kaleminizden “tavuk cücüğü “ içtenliğini okumak ve ne güzel kündeye fırsat tanımayan bir “ kılçık” ile özlemlerinizi okumak, komutanım.
Tebrik ve sevgilerimle,
Bedri Tokul
Aynen öyle dediğin gibi..
Yaş ilerledikçe geçmişe özlem artıyor.
Selam ve Sevgiyle öperim gözlerinden vefalı kardeşim benim...
Bedri baba, senin yazını okurken benim yazım güne gelmiş. Pek duygulandım.
Senin anlatım gücün ve değerli kalemine saygılar sunuyorum.
İsabella tarafından 3.10.2021 00:54:16 zamanında düzenlenmiştir.
Bedri Tokul
Birbirimizin yazılarını okurken senin yazın ipi göğüsledi.
Çok mutlu oldum.
Güzel ve çok samimi bir yazıydı.
Tebrikler...
Selam ve Saygıyla HAS BACI.