- 1004 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BİR GARİP MAHKEME
Kedi milletinin davacı, insanların sanık olduğu mahkeme davalarını göreniniz, duyanınız ya da izleyenleriniz oldu mu acep?
Hayal ediyorum da; yaşlı bir hakim, yakın gözlüğünün üzerinden salonu inceliyor. Sağ yanında idea makamında bir kedi savcı koltuğa gömülmüş, başı görünüyor. Savunma kürsüsünde iki avukat, cübbe içinde kaybolmuş biri kedi. Tam karşısında sanık yerinde bir sürü insan ve kedilerden oluşan yine bir kaç tanık.
Bir duruşma salonu; fazla lüksten uzak, masalar, sandalyeler, bir pencere altında yer yer boyaları aşınmış çelik bir dolap. Dolabın üzerinde yıllardan kalma klasörler ve karton dosyalar. Karton dosyalar çok eski, epeydir temizlenmedikleri yuttukları tozdan ve soluk rengi aldığı güneş ışığından bellidir. Salon küçük, dört duvarın badana zamanı gelmiş, merdiven usulü alçaktan yükseğe doğru yerleştirilen oturakların tahtaları aşınmış, kurt oyukları görünür.
Mahkeme heyeti herkesi rahatça görebilsin diye salonun ön tarafı yüksekçedir; tepeden bakar seyirciye, tanıklara, sanıklara ve davalılara. Ne de olsa adalet yeri, her şeyden ve herkesten yüksek olmalı. Olması gereken...
Dar, uzun salon hıncahınç dolu. Toz zerrecikleri havada ipiliyor. Rahatsız edici, anlaşılmaz bir gürültü kapı arkasından tavana kadar dolaşıyor. Kimin ne konuştuğu belli değil, herkes herkese laf yetiştirme çabasında. Elindeki şişlerle kazak ören kısa şişman bir kadın, üst kattaki komşusunu çekiştiriyor sağ yanında oturan üflesen düşecek başka bir kadına. Oradan oraya dolanarak masaların altına girip çıkan sekizden fazla şirin kedi yavrusu var. Benekli, beyaz, siyah tülü, renk renk, illa ki gözleri çok güzeldir. Yavrunun biri, örgü ören kadının çantasından iplik yumağı düşünce hemen kapıyor. Yumak yuvarlandıkça ip uzuyor, diğer yavrular da koştular, bir kapmaca başladı, kadının haberi yok. Siyah gözleri korku salan bir siyam kedisi:
“Yaşasın kedi milleti!..”
Sanık sandalyesinde oturan yaşlıca, tombul, beyaz leçeği başından omuzlarına kayan bir kadın elindeki bastonu bağıran kediye uzattı:
"Seni nankör, seni... Yedirdiklerim zıkkım olsun, emmi..." Kedi umursamadan sağ omuzu üzerinden kedine güvenir bir tavırla döndü.
“Hanım.. Hanım.. Çok nankör tanıdım, hiçbiri kedi değildi.”
Tam orta sıralardan tüyleri kara gözleri sade beyaz yeni ergen bir kedi oturduğu yerden hışımla kalkarak yaşlı kadının üzerine yürürdü, tutmasalar tırmalayacak.
"Hanım, hanım... Asıl nankör senin gibilerine denir. Evini fareler basmıştı da... Ben olmasaydım neylerdin?"
Yaşlı kadının tam arkasında oturan başka bir kedi:
“Pardon, hanım teyze sen kedi sever miydin? Hayret!...”
Yaşlı kadın üçüne birden diklendi, başından kayan leçeğini düzeltmeye çalıştı, heyecandan elleri titredi, yapamadı.
“Ne yani, biz sevemez miyiz, bana ruhsuz mu demek istiyorsun?
“Bizim sokakta hem herkese, hem de kimseye ait olmayan kediler vardır. Ama sizin kadar rezil değiller.” Arka sıralardan elinde gazete taşıyan bir bey yüksek sesle bağırdı. Kulak asan olmadı.
Salon bir kez daha yankılandı, hakim sinirlendi, tokmağı bir daha vurdu, dinleyen olmadı. Nankör olmadıklarını haykıran benekli bir kedi kendinden emin bir sesle bağırdı.
“Kulaklarınızla duydunuz hakim bey, bize nankör dediler.”
“Kedi milletine iftiradır.”
“Bunların yüreği kireç bağlamıştır.”
“Davacıyız, hakaretlerinden dolayı tazminat istiyoruz…”
“Hem de yüklü bir tazminat olsun.”
“Avukat Beeey!... Hey avukat bey, tazminat diyorum…”
Nankörlük tartışması büyüdü, yankısı salonun duvarlarına vurdu. Eski sıvadan küçük bir parça tam hakim beyin önüne düştü. İnsanlar mı, kediler mi daha çok nankör?
Tüyleri pamuk beyazı, uzun, yumuşak. İki dik küçük kulak. Biri mavi, diğeri yeşil iki göz, narin, şirin genç bir bayan kedi kendini gösterdi. Van Kedisi. Nağmeleri hafif şarkılara benzer bir çeşit miyavladı, yumuşak sesinde haz, tavırlarında naz vardı… aşka davet gibi. Bütün başlar ona döndü. Salondan çıt çıkmadı. İnsanlar sevgiyle baktılar, genç ve yaşlı erkek kediler hayranlıkla. Dişi kediler kıskandılar, kimi burun kıvırdı, kimi yüzünü astı. Biri yanındaki erkek kediyi ensesinden tutum kedinden yana çekti.
“İnsan hakları…” dedi durdu. Kendisine hayranlıkla bakan salona gözlerini bir kez kırptı, yavaşça açtı. Salonun ağzı açık kalmıştı.
“Pardon kedi hakları demek istedim, hakim bey.”
Cesur kedilerden oluşan bir gurup genç kedi bayan kedinin arakasında durarak:
“Kedilere özgürlük…”
“Özgürlük hakkımız, söke söke alırız…”
Lacivert takım elbise içinde kibar bir Bey:
“Ne yani, yediğiniz önünüzde, yemediğiniz ardınızda… Hayat şartlarından şikayetiniz nedir?” Yanında oturan diğeri ses tonunu ayarlayamadı.
"Sizleri zorla tutan yoktur, sokaklarımızı ya sev ya da terk et!.."
“Evet, nedir şikayetiniz?” Hakim yarı ses tonuyla konuşan bayan kediye yöneldi.
Çok güzel gözlü, genç ve bakımlı görünen dişi kedi hafif gülümser gibi oldu, iki yana başını salladı.
“Evet hakim bey, sorunuzda haklılık payı çok büyük. Gün geçtikçe yabancılaşan bir hayat çevremizi kuşatmıştır. Kurtulamıyoruz. Haklarımızı istiyoruz.” Salonda bir uğultu oldu, kediler:
“Haklarımızı isteriz!..”
“ İsteriz…. İsteriz…” Yorgunluğu yüzünden okunan yaşlı hakım elindeki tomağı hızlı vurdu, salon inledi.
“Susuuun!.. Yoksa hepinizi dışarı atarım.”
Birinin adı Tekir, diğeri Sarmal iki yavru kedi, yan yana oturmuşlardı. Tam karşılarında küçük, küçücük bir süs köpeği korku dolu gözlerle bakımlı bayan sahibinin kucağından etrafa endişeyle baktı. İki kedi yavrusunu karşısında görünce cılız, incecik bir sesle havladı. İlk pençe darbe gayri ihtiyari olsa gerek köpekten geldi. Karşıdan hamle gecikmedi, süs köpeğin yüzünde bir tırmık izi kaldı. Köpek can havlıyla bağırdı. Salon karıştı. Süs köpeği sahibinden imdat istemişti. Köpeğin havlamasından ortalıkta dolanan kedi yavruları sığınacak yer aradılar. Ergen kediler diklendiler, bakımlı bayan:
“Çekin şu çirkin yavrularınızı ortalıktan… Görmüyor musunuz, biricik kızım nasıl da korkmuş! ”
Omuz başlarından kafasına doğru tüyleri kabarmış yaşlı bir erkek kedi söz hakkı istedi. Yaşlı hakim el işaretiyle kendisine söz verildiğini iletti. Aynı eliyle alnını ovdu, kel kafasında gezdirdi, tokmağı kavradı. Ortalığı sakinleşmek gerekir...
Yaşı ilerlemiş erkek kedi elindeki bastona dayanarak ayağa kalktı. Hareketleri ağırdı, sesi kısık, zor duyuluyordu. Salondaki insanlar, kediler, herkes ona odaklandı, merakla ağır hareketlerini izlediler.
“Sayın hakim bey!..”
Sesinde boğukluk oldu, durdu, hafif öksürdü, boğazını temizledi. Gün görmüş, gün geçirmiş olduğu belliydi, çokça feleğin çemberinden geçmişti. Kedi milleti adına söz hakkı istemişti.
“Çoğumuz sokak kedileriyiz, bazılarımız ev ortamında büyümüş olabilirler. Yarı tok yarı aç çöplüklerde büyüdüm. Tok günümü hiç görmedim. Sırtını kasaplara, mutfaklara bağlayanlarla işim olmaz. Çok tekme savurdular yanlarıma. Belki geçmişten kalma korku birikimleridir yüreğimi daraltan. Annem bir arabanın tekerlekleri altında ezildiğinden beri geçmişten kalma, insanlara karşı bir soğukluk var, çekinirim, korkarım sevgi yüzünü göstermeyen ev hanımlarından, mahalle çocuklarından. Çocuk dedim de, üzerimize köpekleri çok saldılar, yaralandık, parçalandık, öldük… Leşlerimizi çöplüklere attılar. Ondandır korkumuz, insanlardan hep uzak dururum.”
Kesik kesik soludu, boğazından miyavlamaya benzer bir hırıltı çıktıysa da kaldığı yerden devam etti.
“Asırlardır kedi milletinin yarası henüz kabuk bağlamamış. Halkımızın yaralı bilincine yeni bir acı olayı eklemek doğru olmaz kanaatindeyim. Kangrene dönmeden yarayı iyileştirmek gerekmez mi sizce Hakim Bey. Her gün yâre bere içinde, yaşlı, yorgun, yıpranmış, kemikleri yana fırlamış, şekli bozulmuş yüzlerce ayak geçiyor yöremizden. O ayaklardan korkarız, tekmeyi yemeyenler şanslı gününde sayılır.”
Yine nefeste kalmıştı. Salonda bulunan insanlar ve kedi milleti sözlerinin nereye varacağını merak içindeydiler, mahkeme heyeti de.
“Ben, kedi milletinden yaşlı bir ferdim, bir ayağım çukurda sayılır. Artık her gün ayaklarım kedi mezarlıklarına götürüyor, Hakim Bey. Bir evin arka bahçesinin aralığında doğduğum günden bu yana geçen rezil ömrümde şunu fark ettim.” Sözünün sonunu getiremedi, üst üste üç kez hapşırdı. Ağırdan alarak:
“Kültürler bir arada ve barış içinde yaşadıkça değerlidirler. Kedi milletine has bir ana dilimiz var, ana sütümüz kadar kutsal. Adetlerimiz, gelenek ve göreneklerimiz göz ardı edilsin istemiyorum. Yok saymayın kedi milletini, onlar da canlı, hem de yaratılanların en hasından. Bizim sırtımızda Peygamber elinin izleri var, mübarektir. Silinmez. Merhamet eli…
Ve kedice yaşamak…
Çilelerle geçen ömrümüm geri kalan kısmını kedice yaşamak istiyorum. Her şeyim kedice olsun. Dilim, kültürüm, yaşam tarzım ne varsa hepsi… Sadece kedice. Diyeceklerim bu kadar. Karar yüce mahkemenizindir.”
Cesaretlerinin sonucu etkisini gösterdi gibi, hakim onu dinledi. Yeni bir dünya yaratma umutları büyüdü. Beklediler. Cam gözlüklerini çıkardı, gözlerini sildi. Nemlenmişti.
Yaşlı hakim gözlüklerini usulden taktı, üst üste iki kez öksürerek boğazını temizledi. Salona dönerek:
Karar:
Mahkeme heyetimiz oy birliğiyle; söylemlerinden, tavır ve davranışlarından dolayı insanoğlunu yüklü miktarda tazminata mahkum kılmıştır.
“ Süt dökmüş kedi gibi. “
- Bir mahcubiyet ifadesi olan bu cümle, kedi milletine yapılan hakaret olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle; tüm sokak başlarına, cadde girişlerine, kaldırımların müsait yerlerine kalıcı ve sabit olacak şekilde süt kapları konulacaktır. Süt satıcıları tarafından su katılmadan, kedi milletini ihtiyacını karşılayacak miktarda günlük olarak kaplar doldurulacaktır.
“ Nankör kedi.”
- Küfür ve hakaret niteliğinde bir söylemdir. Kedi milletine atılan bu çirkin çamurun kalkması için;
- Ev kadınları her sabah evin ön bahçesine günlük yiyeceklerini temin edeceklerdir.
“Kedi uzanamadığı ciğere mundar der.”
- Kedilerin kişiliğine hakaret niteliğinde olan bu söylemden dolayı kasaplar, kedilerin uzanabileceği yükseklikte ciğerler asacaklar.
- Kediler sokağı trafiğe kapalı olacak.
- Kedi geçitlerinde araçlar dörtlülerini yakacaklar, kedi kurallarına riayet edeceklerdir.
- Tüm Ademoğulları ve Havva kızları belirtilen şartlara uymak zorundadır. Bildirilir…
Salon suspus… Taştan ses çıktı, insan kalabalığından ses çıkmadı. Ve... Kedi milletinin zaferi, yüksek bir çığlık.
Mahkeme kararları uygulandı mı, kedi milletine tazminat ödendi mi, bilmiyorum. Görmedim ve de duymadım. Ya, siz!... Siz gördünüz mü ya da duyanınız var mı? Bize de söyleyiniz lütfen (!).
30 EYLÜL 2021
Mehmet AKIN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.