- 1142 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
922 – DENİZ FENERLERİ
Onur BİLGE
“Kabir ehli dediğiniz insanlar için çeşitli söylentiler var. Bazıları onları göklere çıkarırken bazıları da yerin dibine batırıyorlar! Birbirine zıt iki düşünce arasında şaşkına dönmüş vaziyetteyiz. Kime inanacağımızı, kime inanmayacağımızı bilemiyoruz. Bahsettiğiniz kişiler nasıl insanlardır? Onları sahtelerinden nasıl ayırabiliriz?” diye sordu Orçun. Sadullah Bey ona o zatları uzun uzun anlattı:
“Büyük İskender, hocası Aristo için: “Babam beni gökten yere indirdi. Hocam beni yerden göğe yükseltti.” demiş. Muallim, yalnız öğretici değil, eğiticidir de... İşi sadece zekâ ile değildir. Aynı zamanda beşaret ve ibadetlerledir.
Rehber şahsiyetler, irşat eden kişilerdir. Onlar doğru yolu gösteren pusulalara benzerler. İnsanları eğitirler, öğretirler. Gafletten kurtulmaları için yardımcı olurlar. Âlimler, Peygamber varisleridir. “El ulemayı veraset-ül enbiya.” Saygı ve sevgiyi ziyadesiyle hak eden zatlardır. Hepsi de canlı kitaplar, hatta kütüphaneler olup, insanların istifadelerine açıktırlar. Ezelden seçilmiş gibi ince ince işlenmişlerdir.
Bazıları, deryaların karanlıklarında fırtınaya tutulan, bilinçsizce yalpalayan, karaya yanaşmaya çalışırken kayalara çarparak parçalanma tehlikesi içinde yol alan, sığınacak liman arayan gemilere benzerler. O seçkin ve örnek kişiler, onlar için deniz fenerleri gibidir. “Summe raddetnâhu esfele sâfilîn...” Aşağıların en aşağısına indirilen, bulunduğu yeri kendisine yakıştıramayıp oradan kurtulmak isteyen insanlara yardım etmekle görevlendirilmiş ya da bunu kendileri için en kutsal, en önemli görev bilmiş olan, kolay kolay bulunmayan, çok değerli ve saygın kişilerdir.
Bir kâmil insan bulmak, herkese nasip değildir. “İllellezine amenü ve amilüs salihin...” İman edenler ve iyi işler işleyenler... Bunlar da onlar sayesinde işin aslını öğrenecekler, nisbiyet ve şirkten kurtulacaklar, varlıklarını Allah’ın varlığında yok ederek vuslata ereceklerdir.
Bahsedilen eğitmenler, nasıl eğitildilerse, kendilerine müracaat eden kişileri de aynı tarzda bir eğitime tâbi tutacak, onları nefis âleminden ruh âlemine ya da kesafetten letafete geçirebilmek için ellerinden geleni yaparak vuslata ulaştırmaya çalışacaklardır. Onların da hocalarının emeklerinin boşa gitmemesi için söylenenleri dinlemeleri, kurallara uymaları, verilen vazifeleri canla başla yerine getirmeye gayret etmeleri gerekir.
Allah bizi, analarımızın karınlarından hiçbir şey bilmez bir halde çıkardı. O’nu bilmemiz ve O’na hamdetmemiz için bize kalpler, kulaklar, gözler ve daha nice nimetler bahşetti! Aynen onun gibi hiçbir şey bilmediğimizden yollarımızı sapıtmışken ellerimizden tutup, doğru yolu bulmamız için yardımcı olan kişilere ne kadar teşekkür etsek azdır!
İyi ki Allah bize o kabiliyet ve kemalatı vermiş ki bir rehber şahsiyet aramış bulmuş ya da ona yönlendirilmişiz. Bunun için de Allah’a ne kadar hamdetsek azdır!
O mübarek insanları görür görmez yüzlerinden tanır ve anında çok severiz. Bize Allah’ı hatırlatırlar. Hal ve hareketleriyle fazlasıyla saygıyı hak ederler. Onları yüreklerimize nakşederiz.
Sohbetlerini dinlemeye başlar başlamaz cazibelerine kapılır, tesirleri altında kalırız. Söylediklerini hafızamıza kaydetmeye çalışırken tek kelime kaybetmekten korkarız!
Konuşmaları özlü, kalbi titreten, ruha hitap eden tarzdadır. Ne kadar dinlersek dinleyelim, daha da sürsün isteriz. Sözleri dertlerimize deva, ruhlarımıza şifa gibi gelir. Sorularımıza tatmin edici cevaplar verdikleri gibi soracaklarımız daha aklımızdan geçer geçmez, mutlaka Allah yardımıyla konuyu o tarafa döndürüp, onların cevaplarını vermeye başlarlar. Çünkü onlar Allah rızası için, hiçbir karşılık beklemeksizin, insanların aydınlanmaları ve en kısa yoldan sırat-ı müstakîme ulaşmaları gayesiyle konuşan görevlilerdir.
Mütevazi insanlardır. Öğrencilerine, bir babanın evladına yaklaştığı gibi sevgiyle yaklaşırlar. Onlara Kur’an’ı Kerim ahkamı ve sünneti seniyeden bahsederler. Yolları doğrudur ve çizgilerinden asla ayrılmazlar.
Öğrencilerini kendilerine değil, tutkal görevi görerek Allah’a bağlarlar. Onlara Allah’ın izniyle, Rabbil Âlemin’in zikrini, fikrini, müşahedesini ve nasıl yaşamaları gerektiğini öğreterek dünyada ve ukbada mutluluğa ulaşan kullardan olmalarını sağlamaya çalışırlar.
İnsan Allah’ın sırrı, Allah da onun sırrıdır. Bunu onların da fark ve idrak etmelerini sağlamak için uğraşırlar. Öğrencilerine, kendilerinden bir şeyler söylemezler. Yalnız Allah’ın dediklerini aktarırlar. Peygamber Efendimizin ahlakıyla ahlaklanmalarını, Allah’ın emrettiği gibi olmalarını sağlamaya çalışırlar.
Gizli hazineler gibidir. Her biri birer definedir. Bulabilene aşk olsun! Ancak onlara ulaşmak, öncelikle kalple olur. Yol arayan doğru yola ulaşmayı halis bir kalple arzu ederse, Allah ona acır ve kulunu bir bilene sevk eder.
Kimisi bir yakını vasıtasıyla kimisi ise rüya kanalıyla kurtarıcısını bulur. Görür görmez kendisini onun evladı gibi hissetmeye başlar. Nasıl olduğunu, nereden geldiğini anlayamadığı büyük bir sevgiyle ona bağlanır. O kadar ki her an onu düşünmekten kendisini alamaz hale gelir. Aralarındaki bağ, elestüde yan yana düşmüşler de ezelden tanışıklarmış gibidir. Dünyaya gelince unutturulmuş da o anda hatırlatılmış gibidirler. Bir anlamda birbirlerini bilirler. Belki de onun için karşılıklı kabul edilirler.
Bazıları onlara bakar ve: “Kurtarıcı bu adam mı!” diye küçümsemeye kalkarlar. Fakat mânâ âleminde o zatın nasıl bir insan olduğu kendilerine gösterilir ya da başlarına gelen bir olayla hadleri bildirilir!
Allah herkese, o rehber şahsiyetlerin suretlerini değil, siyretlerini görmeyi nasip etsin!
Âmin!..”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 922