- 328 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Fikir ve Gönül Dünyasında Gezinti: Dünden Bugüne ve Yarına
GİRİŞ
Mustafa Necati Sepetçioğlu birçoğumuzun “Dünkü Türkiye” ve “Bugünkü Türkiye” serisi ile tanıdığımız Tarihi Romancılığımız ve Edebiyat Tarihimiz açısından unutulmayacak bir isim… Yazarın romanları, tiyatroları ve hikâyeleri haricinde “Dünden Bugüne ve Yarına” ismini verdiği günlük yazılarının toplandığı bir kitabı var. Eser Sepetçioğlu’nun ürettiği büyük eserlerinin arka planını anlamımız açısından çok önemli… Büyük yazarımızın yazıları içinde bir gezintiye çıkarak fikir dünyasının ana hatlarını belirlemeye çalışacağız.
İSLAMİYET
Sepetçioğlu katıksız bir Türk Milliyetçisidir. Milliyetçilik anlayışına şekil veren başlıca olgu İslamiyettir. “Şehrin Sahipleri” isimli yazısında :
“Bir vakitlerin putperest hevesleri hiçbir iz bırakmadan silinir ve karanlığa karışırken İslam’ın bir kere daha yoğurduğu ve yenilenmelerde pişirdiği Türk ruh yapısı toprağa sinmiş, havasına serpilmiş , suyunda kaynaşmış…”
“Geçmiş Gelecek Köprüsü” adlı günlük yazısında da:
“İslamiyet Türk aile yapısına daha bir aydınlık getirdi, bütünlüğü perçinledi. Kemiğin ete muhtaçlığı, çıplak bedenin kaftana ihtiyacı ne ise Türk aile yapısının İslamiyet’e erişi de öylesi bir bütünleniş oldu.”
Bunların yanında Sepetçioğlu’nun Yesili Ahmet Serisi, “Kutsal Mahpus. Ebu Hanife” adlı kitabı ve Dünkü Türkiye Serisinde Türklük duygusunun yanında İslam ahlakına yaptığı vurgu da üzerindeki din tesirinin başka göstergeleridir.
MAZİ HAL İSTİKBAL BÜTÜNLÜĞÜ
Sepetçioğlu’nun bir başka özelliği de mazi-hal-istikbal bütünlüğüdür. Yazarın yazdığı bir karakterin mutlaka güncel bir hadise veya mefhumla alakası vardır. Bunun çarpıcı örneklerinden biri hem romanlarında hem de yazılarında Haşhaşilere yüklediği manadır. Sepetçioğlu için yaşadığı dönemdeki bölücü ve yıkıcı örgütler Hasan Sabbah ve Haşhaşilerin devamıdır. “Türk Dilinin Çilesinde” uydurmacılık akımı ve mensuplarını tenkit ederken :
“Bu yüzyılın Hasan Sabah Örgütü döküntülerinden mevcut tosuncuklar, aile boyu ve bölüklü yazar çizerlerle birlikte eski alışkanlık üzere faşistlikten dem vurup dil gericiliğine estiler ve savurdular.”
Yukarıda geçen ifadelerinin yanı sıra “Dünkü Türkiye Serisindeki” bazı olumsuz tipleriyle yaşadığı 70’li yıllardaki yıkıcı örgüt mensuplarının özdeşleştirmek mümkündür.
OĞUZCULUK
Sepetçioğlu’nun dünya görüşünün ayrılmaz parçalarından biri de Bu Oğuzculuk/Türkmenciliktir. Bunu “Türkçülüğün Esasları” kitabında Türkçülüğü üç aşamaya ayırıp ikinci hedefini Oğuz Türklerinin birliği koyan Ziya Gökalp’te görebiliyoruz. Sepetçioğlu’ndaki Oğuzculuğun kaynağı bazı yazarlarda gördüğümüz kitabi tesirden ziyade büyüdüğü yer olan Zile’deki baskın Oğuz/Türkmen kültür muhiti ve bunun teşekkül ettirdiği şifahi kültürdür. Şehrin Sahiplerinde:
“Selçuklular ile birlikte Türkleşip İslamlaşması muhakkak ki kentin bütün dış yüzünü ve iç yüzünü değiştirmiş; yepyeni bir ruh şehiri sahiplenivermiş ve bir daha da terk etmemiş sahiplendiğini.”
Yazılarda dikkat çeken bir ifade de sık kullandığı “Türkmen Milleti” tabiridir. “Rumeli Türkleri” adlı yazısında:
“Aslında benim gibi bizim Türkmen Milleti için Urumeli bugünkü doğu sınırımızdan başlar (…) Bizim Türkmen Milleti olarak İslamiyet’ten sonraki hedefimiz Kızılelma ”
Bunun yanı sıra “Bir Renk ve Ses ustasında” : “Bizim Türkmen Milleti ise öteden beri güzel olan her şeyi seven bir ruh yapısındadır.”
TEK PARTİ / İSMET PAŞA TENKİDİ
1930 doğumlu olan Sepetçioğlu’nun çocukluğu ve gençliği CHP’nin tek parti döneminde geçmiştir. Bu yıllarda yaşanan siyasi, iktisadi ve sosyal buhranlar yazar üzerinde de ciddi etkileri olmuştur. Bunları Bugünkü Türkiye Serisinde romanlaştırmıştır. Yazılarında da Sepetçioğlu dönemin diğer Milliyetçi yazarlarında olduğu gibi sert bir İsmet Paşa/ Tek Parti eleştirisi mevcuttur:
“İsmet İnönü, batıcı aklının pek iyi bilmediği ancak savaşlarda tanıyabildiği Türkmen ruhuna emir kumanda zincirinde Batı sesleri, renkleri, kokuları ve heveslerini aşılatıp yenilikler getirebileceğini sanıyordu, daha doğrusu buna inandırılmıştı. (…) Kazım Karabekir Paşa’ya bakarsanız savaşa bile katılmayı düşünmeyen ‘Ege’de bir yerde bir parçacık toprak satın alıp çiftlik’ kurma sevdasında bir çiftlik ağası ruhunun adamıydı.” (Sepetçioğlu 2006;257)
“İsmet Paşa’mızın başa geçiş günleriydi o günler, o günler, şakşakçıları, aferincileri çok olduğu için o zorbalık yıllarının kefaretini savaş yıllarına yükleterek işin içinden sıyrılabilmek de o kadar kolay olmuştur, bugün bile laf söyletmezler, Atatürk’e veryansın ettirilir de İsmet Paşa’nın adı abdestsiz ağızlara aldırılmaz.” (Sepetçioğlu 2006;79)
BÜTÜNCÜL BAKIŞ
Yazımızın “Mazi Hal İstikbal” kısmında vurguladığımız gibi Sepetçioğlu’nun olaylara ve olgulara bütüncül bir bakışı mevcuttur. Biz bunu tarihe ve kültüre bakışında da görmekteyiz. Selçuklu’yu anlattığı “Kilit” kitabında Bilge Kağan’dan alıntıyla başlaması Dünkü Türkiye Serisini Osmanlıyla devam ettirmesi, Çanakkale, Kıbrıs ve Yesili Ahmet gibi seri kitaplar yazması bu kuşatıcı görüşün göstergeleridir. Tek Parti dönemini ve daha sonra etkisini gösteren Marksist düşünceyi eleştirilerinin kaynağında inkara isyan, yabancılaşmaya red ve bütünü bozmama endişesi yatar. Yazarın musiki alanındaki yazılarında da hem halk müziğini hem de sanat musikisini bütünleştirici Türklük anlayışında nasıl mecz ettiğini göstermektedir:
“Ağıtları, Koçaklamaları, Güzellemeleri; Hoyratları, Bozlakları, Kesikkeremleri at sırtında göçebelikten yerleşik düzenlere taşırken ruhlaştırmış olan Türkmen elem ve hüzünlerini böylece atmış, neşe ve kederlerini böyle dökmüş, ruhu zehirinden böyle arındırmıştır.” (Sepetçioğlu 2006;256)
“yorgunluğumu giderici bir ses Meragalı Abdülkadir’den Itrî’ye, Dede Efendi’den Şevki Bey’e estikçe zamanın kirini pasını eritiyor (…)” (Sepetçioğlu 2006;259)
“Ben klasik Batı müziğini de severim, dinlerim; caz dinlerken çocukluğumun yoksul köylülerini tarlalarda, bağlarda, verimsiz acı dolu dağbaşı köylerinde sızılar ve sızılarını bağrına basmış fakat şükredebilen sabırlarıyla hatırlar, hüzünlenir ve severim.” (Sepetçioğlu 2006;259) Seri yazımızın birincisinin son cümlesinde Sepetçioğlu’nun en sevdiği sanat musiki sanatçımızın “Münip Utandı” olduğunu kaydetmekte fayda görüyoruz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.