- 605 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HÜZÜN
Hüzün insanın kopuşunun getirdiği acıyı çağrıştırır.
Acı ise insanın kendiyle buluşup başbaşa kalıp kendini anlamasıdır.
İnsan biraz hüzne boğulacak gibi olsa dünyadan kendini çeker ve yüzünü içe yönelişe çevirir.
Neden geldiğini, ne yapması gerektiğini sürekli sorgulamaya başlar.
Sorduğu her soru farklı bir safhada acıya dönüşür.
Hüzün üzerine hüzün düştüğünde hazan yaprağı gibi hayatımızın her dönemi gözümüzün önünde toprağa düşer
yokluğa karışır.
Bu yokluk hüzün yokluğunun inkarı mı bilmem..
Özlem hüznü tutuşturan en önemli en derin kavram..
Hüzün yanar, yandıkça da demlenir öyleki içilecek kıvama gelir.
Onu içtikçe insan kendini aydınlığa karşı geliştirir..
Hüzün ebediyet yolculuğuna çıkan özlem ve bir kopuşun sancısıdır aslında.. İnsanlar herşey dert olarak algılar günümüzde.
Bitmek bilmeyen bir rekabet içerisinde kendini görüyor ve bu hayaline ulaşamayınca bu duruma içerleyip dertleniyor kendine göre.
İstediği imkanı ele geçiremeyen insan, neşesini, hayatla olan bağını, umutlarını, kaybedip ruhsal yönden hastalanıyor.
İskender Pala’nın "bütün üzüntülerin sonu mutluluk bütün gülmelerin sonu gözyaşıdır.
Sevincinde hüznünde aşırısı bizi öldürür" der bir kitabında...
Hüzün, hayatın her safhasında olacak...
Kendimizden geçmeden o kapıyı bazen kapatmak gerekir değil mi?
Dünya hayatı bu hüzünde, sürurda, güzelliklerde olacak..
Hüzün çalma her zaman kapımızı, ağaçlar gazellerini döktüğü gibi dökül üzerimizden...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.