- 362 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Mekanizma
Biliyoruzki toplumsal yaşamın mekanizması devletle olgunlaşır. Devlet enerjisini toplumdan alır. Günümüzde evrensel değerler yüzyılların arınmışlığıyla olgunlaşmış yaşama katkı vermiştir. Kültürel yansımalar birbirine direnç göstersede temelde insan gerçeğine dayanır. Günümüzde ortak ölçü evrensel kültür olmalıdır. Medeniyetler bir birlerinin karşıtı değil tamamlayıcısı olmak durumundadır. Günümüzde ütopik olsada gelecekte sınırlar gökyüzünün ufuklarından oluşacaktır Gök yüzü özgürlüktür orda kimse size kimlik soramıyor. Bir serçenin özgürlüğüne insan denen varlık ulaşamıyor !
Edebiyat yaşanmışlıkların toplumsal içerikte yoğunlaştırılıp yansıtılması olayı olduğuna göre. Edebiyatın toplumun içeriğinde kendine yer bulması kaçınılmaz bir sonuç olmaktadır. Yaşamı anlayabilmek ona katkı vermek sorgulanmasını sağlamak edebiyatın ana gerekçellerinden bir olmaktadır.
Ortak kültürün gelişmesi sonraki kuşaklara aktarılması kültürel varlığın gelişmesi edebiyatın önemli sunumlarından biri olduğunu bilmek gerçekçi olmaktadır. Bu süreçte edebiyat evrensel kültüre açık olmakla birlikte milliyetçi bir içselligide benimsemiş olduğunu düşünebiliriz. Ulusal kimlikte toplumculuk edebiyatın bu yönünü görmemize engel olmamalıdır. Görülüyorki edebiyat geniş bir izdüşüme sahiptir. Bu süreç bir edebiyat emekçisi tarafından göz ardı edilmemelidir.
Ögretilerin büyük çoğunluğu yenileşmeyi kabullenen bir konumda olamıyorlar. Bu durum öğretinin ortaya çıktığı zamanla kendini bütüncelemesiyle ilgili bir durum olarak kültleşiyor. Yaşam doga birey toplum içsel olarak gelişmeye müsaitken özelikle hepimizi etkileyen dogmatik olguların geçmişle kendilerini bütünleştirdiklerine tanık oluyoruz. Dünyanın bazı topumlarında radikalleşen yansımaların içeriğinde bu sürecin sonucunu görmek hepimizi endişelendiriyor. İnsan doganın bir paydaşıdır doga gelişmeye açık bir özsele sahipken birey ve toplum etkileşiminin devinimin dışında kalmasını beklemek pek gerçekçi olmayacaktır.
Sınırlar çok önemlidir .Düşüncede kavrayışta yaşamı algıda. Birey yaşamın geçici olduğunu kabullendiği sürece (yaşamsal misafirlik ) duruganlaşır .Çırpınan bir ruh çabuk yorulur.Burda dengenin öne çıktığını kültüre etken olduğunu görmek durumundayız.
Yaşam basite alınacak bir yolculuk değildir. Üzerinde köşkler oturtacak bir zeminde bulamazsınız. Her şey oldugu kadar.
Yaşamak için bir gerekçeniz yoksa mücadele size anlamsız gelebilir. Gitmeyi arzulayabilirsiniz. Bilinizki gitmenin geri dönüşü olmuyor.
Cehalet öylesi bir bataklıktırki size yönetilen her şeyi gerçek sanırsınız.Karanlık sizi içine gömer !
Mutlu insanlar ülkesi olabilirmiyiz sizce .Hiç bunu düşündünüzmü .Bu ülkenin insanları niçin karamsar.
Niçin aç umutlar ülkesi bu ülke !
Nasılda korkuyordu ölümden ‘vakitsiz ölümden tanrıya sığınırım ‘ derdi. Ölümün vaktimi olur Tanrı aşkına ! Evet olur yaşamı devam ettirecek bir bedene sahip değilseniz ölüm olmalı .Hani bazen ölüm kurtuluş olur. Gelince bir yük kalkar geride kalanların üzerinden yerini yürekte bir sızı alır. Hüzündür geride kalan.
Artık yapılabilecek bir şey yok her sabah güneşten evvel ölüm içeri girecek gibi .Böyle oluyor ileri yaşa gelince .kapıda bir ses arıyor insan. Bir nefes istiyor. İşçi mahallelerinde daha bir sıcak oluyor yürekler. kırmızı eşarplı kadınlar daha bir edepli ağlıyorlar umudun arkasından.
Türküler dinledim yokluğunda geride kalmış mahzun bir hikaye oldu ömür.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.