- 526 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
KOZMİK POSTACI
Sizi olağanüstü bir şey anlatacağım, aydınlanma deneyimlerimden en önemlisidir.
Dindar annem bizi iyi ve güzel çocuklar olmamız için çabaladı uğraştı, büyük ablam Kuran okumasını bilirdi, küçük ablamı Kuran kursuna yolladı babam, ablacığım zorlandı, “bizim kız su koyuverdi” diye dalga geçti güldü babam, ablacığım, babamdan korkarak derslerde çok zorlandığını, okumak istediğini söyledi, babam onu oradan aldı.
Peki ne olacak ablacığım, okumadı?
Terzinin yanında çalışabilir, böyle bir şey. Böyle düşündüler.
Bir gün Samsun İş bulma kurumuna gittim ablam için, 14, 15 yaşındaydım o sıra, bunu tek tek Elif ablam için yapmışımdır, içeri girdim, müdürün odasına, ilgilenmeye başladılar, bir kadın vardı, “çay ister misin? dedi, boy pos var, kumral, güzel bir çocuk var karşısında tabi, o sıra ben nerden bileyim koca müdür kadın beni görür görmez beğendi, sevdi… Zaten komşu kadınlar da çok beğenirdi beni, BU YÜZDEN NAZARA GELDİM, HAYATIM KARARDI, ANLATAMAM.
Kısa keseyim, ablan ne okudu filan, soru soruyordu kadın müdür, çay içtim karşısındaki koltuğa oturup. Sohbet ettik, beni tanımaya çalıştı, ablamı. Şimdi iş bulma kurumuna gitseniz size orada müdür asla çay ısmarlamaz, tonla adam gider oraya, müdürün karşısına çıktıklarını sanmam.
Annemin bana din baskısı yaptığı zamanlar. Ergenlik zamanlarım.
Dostum bana şöyle dedi: “Seninle dostluğu bitiriyorum. Seninle görüşmek istemiyorum.”
Yıkıldım. En çok sevdiğim tek dostum o kişi.
Gece vakti yürüyoruz, Samsun, Atakum karakolu hizasında, kara yollarının oradaki kaldırımda.
Zorladım.
“Taşınacağım” dedi.
Zorladım.
“Annenle kız kardeşin bize gelmiş, annemle görüşmüş.”
“Kapalı bir kadın mı?”
“Evet.”
“Kapalı bir kız mı?”
“Evet.”
İnanamadım, şoke oldum.
Oysa dostumun bir yanlışlığı yoktu, annesi de dinle alakası olmayan biriydi, yemeğini yedim, hakkında ters bir şey demeyeyim; ama manevi aydınlanması sıfır olan biriydi, annem kötü asla konuşmaz; ama sezdiğim bu kadın kapalı kadınlara gıcık kapan biriydi.
O sıra anneme çok bozulmuştum.
Annem beni, abimi zorla Kuran kursuna yollardı, yaz ayı, ilk okul zamanı.
Bir keresinde babam kovaladı beni, dayak atacaktı, kaçtım, yakalasa yumruklayıp öldüresiye dövecekti, Kuran kursuna gitmedim diye.
Bir gün benim kızım, oğlum olursa p.ç olsun, ateist olsun, ne olursa olsun karışmam, düşüncesine. Din baskısı bir işe yaramıyor, bana delice din baskısı yaptılar, tam tersine koştum, baskıları reddettim, kendimi aradım.
Bu toplumda din baskısı delice her yerde, ve gençler bunlar kırılıp dökülüp mahvoluyorlar.
Alevlerin içine atılmış çiçeklerden farkları yok.
Onca yıl geçti, ne oldu, ben kendi yolumu buldum.
Bana onu insanlar vermedi, bana yolumu Allah verdi.
Benim acılarım, benim seçimlerim, bana yapılan baskılar.
Kısa keseyim: Başıma ne geldiyse sevgisizlik yüzünden geldi. Bana gereken sevgiyi annem, babam, kardeşlerim vermedi.
Halen beni anladıklarını düşünmüyorum, annem 73 yaşında oldu, beni anlamıyor, şizofrenik bir zihinde, düşman tavrını çözebilmiş değilim. Ayrıca annemle yaşayan kesin aklını yitirir, ben yitirmedim, annemle yaşayan ya ölür, ya delirir ya da erer. Ben sanırım erdim.
Annem bütün deli ve manevi ışığıyla saldırırsa bu insanın öldürür, buna kimse dayanamaz. Buna maruz kalan aklını yitirir ya cinnet geçirir, ya intihar eder, ya tutar annesini öldürür, ya da erer.
Karşındaki bütün deli gücüyle, ruh, yürek ve beyin gücüyle sana karşıysa? Bu seni öldürmekten beter eder. Senin enerjini karanlık bir örtü gibi kaplar, kendini ifade etmene izin vermez.
Temizlik hastası annem….babam ölünce beter biçime geldi…Erkek ölünce kadın delirir, erkeğin gölgesi yeter denir Anadolu’da.
Erkeği ölünce kadın biter, cinselliği biter, kadın erkeğine bakınca onu hisseder. İlle de s.vişecek diye bir şey yoktur, yüreği, ruhu, beyniyle hisseder çoğunlukla. Canıyla kanıyla.
Kadının erkeği ölünce kadın esastan delirmeye başlar. Annem zırvalayıp durunca; “Azmi yok, ben onun yerine varım!”diyorum kavga sırasında. (Babamın adı: Azmi) Beni bir erkek, bir insan, saygı duyulması gereken varlık, destek olunması gereken bir evlat olarak algılamıyor, algılayamıyor. Beyni donmuş, bakışları sert, düşman, enerjisi benden kopuk, beni hissetmiyor, düşüncelerimi bilmiyor, farkındalığı deli boyutta.
Orayı tekrar tekrar temizle dur, sürekli temizlik yap dur, evli ablalar gelir eve, onlara temizlik yaptırır, geline temizlik yaptırır durur, canı rahat etmez ki.
Gece kalk namaz kıl, sabah namazına tekrar kalk, ben onu uyandırıyorum onu, sürekli düşmanlık yaptığı adam, evlat.
Bende ise tek rekat namaz yok.
Peki niye?
Benim derdimi siz anlayamazsınız, sıkıntımı.
Bu beni ilgilendirir ayrıca.
Annem sürekli bana karşı, sürekli saldırıyor, sürekli kötülüyor.
Babam evden kaçıp giderdi.
O kavgalardan birini çok iyi hatırlıyorum.
Annem bir şey diyor, babam bir şey. Bir çatışma, kavga var; sakinler, ama babam bastı gitti, yıllar geçince orada olup biteni, o enerjiyi kavrıyorum, sorun annemin enerjisindeymiş.
Bir gün babamın samimi dostu şöyle dedi baba: “Baban çok iyi adamdı, sadece evde öyleydi, annenle sorun yaşıyordu.”
Bundan şunu hemen anladım: “Babanı delirten tek şey annendi.”
Benim babamı delirten şey annemmiş meğerse.
Net olarak bunu anladım.
Babam emekli olduktan sonra camiye giderdi, orada dostları vardı.
Oradan geçerken yaz akşamı vaktiydi, beni çağırdı yaşlı amcalar, hepsini çok severdim. Masadayız, çay içiyoruz, başladılar soru sormaya, eğlenmeye: “Senin annen menapozda, zevk almıyor babandan, baban bize anlattı.”
Gülüyorlar, filan.
Şoke oldum, ilk kez, meğer babam evde ne olup biterse, en anlatılmayacak şeyler dostlarına anlatıyormuş. Bunu anneme söylemedim, üzülür diye.
“Lan sizin ananızı avradınızı.. "diye küfür etmeyip hepsini sevgiyle karşıladım.
“Yok zevk alıyordur.”
“Yok” dedi kel kafalı amca, tecavüzcü coşkun gibi biri.
“Menapoz geçiren kadın zevk almaz.”
O sıra cahilim; “kadın ruhuyla yüreğiyle zevk alır asıl” diyemedim.
Amcaların da cinsel bilgileri sıfır, kafayı yemiş hepsi.
Ruhsal bilgileri sıfır. Camiye gidiyorlar ama.
Hepsini o gün çok sevmiştim.
Çok güzel şeyler demişlerdi sonra.
Babam mezara gitti, annem şimdi beni mahvetmeye çalışıyor.
Deli enerjisi var.
Kara çarşaflar giyiyordu, babam bir gün onları makasla parçaladı, bütün o kıyafetleri.
Babam açık kadın sever, örtünmeyi değil.
Annem din şizofrenisiyle iyice delirmişti, halen öyle.
Ufak çocuğum. Gece kavga oldu evde, annemin yatak odasının kapısını açtım, bir de ne göreyim, babamın elinde makas, usul usul annemin giysilerini kesiyordu, beni fark etmedi.
Kısa keseyim: Annemi harika bilirler, tabi öyledir; ama bir de bana sorun.
Annem bir de ne yaptığın bilebilse…
Günün birinde odamdaydım, odada geçen zehir yılların biriydi.
Yatağımdaydım, içim sıkıntıdan patlıyordu, nedenini bilmiyordum, dilim motor gibi “Allah” diyordu, dilim benden habersiz gibi, kendiliğinden “Allah” diyordu. İlk kez böyle olmuştu. Sıkıntıdan patlıyordum, açtım televizyonu, Kuran okuyor hoca, ilk kez o zaman Kuran duyunca içim ferahladı, rahatladı, huzur buldu, şu Arapça, anlaşılmaz Kuran denilen şeyi ilk kez o zaman keşfettim.
Aileler çocukların dinci okullara asla yollamamalı.
O okullar parlak çocuklar yetiştirmez, yetiştiremez.
Onlardan bir tane bilim adamı olanı yoktur, gösteremezsiniz.
Onlardan Türkiye düşmanı, geri kafalı, kökten dinci, halk ve laiklik düşmanı çocuklar çıkar.
Onlardan sadece din eksenli bakış açıları çıkar, onlardan ışık, bilim, felsefe, gelecek çıkmaz, onlardan kara delik çıkar, cehennem gibi şeylerdir onlar, şeytan gibi.
Onlardan Atatürk düşmanları çıkar sadece.
Beni bu dinci bakış açısı, sevgisizlik mahvetti.
Bu insanlar, bu dinciler din nedir, Kuran nedir hiç bildikleri yok, bunlar hasta, bunların tedavi edilmesi şart.
Bulanık, manipülasyoncu bilinçleri beni, hayatımı kararttı; ama evren, kozmik evren, ilahi güç, Kuran beni kurtardı.
Önce koşulsuz sevgi, güven ver evlada, din versen de olur vermesen de, o yolunu bulur kendiliğinden, yaratanı!!!!!
Ben bana yaptıkları zulümlerden dolayı büyük yürekliyimdir, sevgi dolu!
Türkiye; dinci ve baskıcı bakış açısının (gelenek görenek) yok ettiği gençler mezarlığıdır.
En sevdiğim adamlar, yazarlar ateisttir, alkoliktir; ama yüreklidir, “Charles Bukowski” mesela.
Evrenseldirler, sevgi dolu, bütün canlılara merhamet açısıyla bakarlar.
Tabi ki annem benim canımdır!
Babam başka türlü canımdır!
Gözyaşları, öfkeler, deli yıllar…halen…ulan halen ergen muamelesi görmek…yaş kaça geldi…
Bu yüzden ergen kızlara yönelik yazıyorum… Bu yüzden asla büyümüyorum...
O travma asla bitmiyor insanda.
Ergenlik travması…
İsa Kantarcı
YORUMLAR
Gerçek mi bu? Öyleyse...
Ama o amcalar küfürü hak etmiş...koca koca adamlar mahrem dedikodusu yapmış. Utanmaz arlanmaz şerefsiz deyyuslar.
.... nde gidenleri onlar. Bir yerde değil ki her yerde varlar.
Neyse kardeş, okuyunca sinirlendim biraz. Sen sakin ol emi. Sevgiyle kal.
Tanrıya emanet ... eyvallah!